Paylaş
Kızalım, öfkelenelim, çatır çatır hesap soralım ama aklımızın, fırsatçı mikserler tarafından karıştırılmasına da izin vermeyelim.
* * *
Şantiye şefinden en tepedeki patrona, her kimin bir kusuru, hatası, ihmali varsa gözünün yaşına bakılmasın.
İşçinin, emekçinin hayatını hiçe saymanın ne demek olduğunu onlar da, canları yanarak öğrensin.
Ama hıncımızı, öfkemizi, acımızı yanlış yerden, yanlış kişilerden de çıkarmayalım.
Sorumsuz bir işverene unutamayacağı bir ders vermek, diğer işverenlerin de ibret almasını sağlamak başka, sermaye ve patron düşmanlığı yapmak başka...
* * *
Tedbirde mi eksiklik var, denetimde mi, kanuni düzenlemede mi?
Çalışma Bakanlığı’nın da yakasına yapışalım, belediyeden de hesap vermesini isteyelim.
Ama gariban işçilerin ölü bedenleri üzerinden fırsatçılık yapanlara, ne olursa olsun yüz vermeyelim. İstismarın, ajitasyonun en fenası, başkalarının acılarını siyasi çıkara alet etmektir.
* * *
Gökdelenler, şehre ve insana karşı işlenen cinayetlerin sembolü haline mi geliyor?
Hiç durmayalım; şehrin siluetine, yeşil alanına, imar planlarına sahip çıkalım. Yatay mimarinin erdem ve faziletlerini sıralayalım, yanlış ve haksız imar uygulamalarına karşı çıkalım, kontrolsüz dikey yapılaşmaya ‘Hayır’ diyelim, tüyü bitmemiş yetim hakkının peşkeş çekildiği bir imar kıyağı varsa peşine düşelim...
Ama körü körüne rezidans düşmanlığı, gökdelen düşmanlığı da yapmayalım. Yerinde, doğru planlanmış, dokuyu ve silueti bozmayan yüksek binalar, şehrin süsüdür. Doğru ve dengeli projelerin de kıymetini bilelim.
* * *
Şehirler, birer inşaat şantiyesine dönmüşse sorun ne?
İnşaat demek; şehrin kalkınması, dönüşmesi, sağlamlaşması, yenilenmesi, okullaşma, hastaneleşme, medenileşme, ekonomik büyüme demek...
Önlenebilir kazalara kızalım ama şantiyelere kızmayalım.
* * *
Açgözlü rantçıların şehirlerimizi şantiyeye çevirmesine, arazilerimizi yağmalamasına, tamahkârlıklarının bir sınırının olmamasına... Paragöz müteahhitlerin doymak bilmeyen kâr hırsına, üç kuruş için tenezzül ettikleri çarpık yapılaşma çirkinliklerine dur diyelim, siyasi ve ideolojik farklılıklarımızı bir kenara bırakıp hep birlikte karşılarına dikilelim.
Ama şehirlerimizi zenginleştiren inşaat yatırımlarına da haksızlık etmeyelim, İstanbul’un köykent olduğu günleri özlemeyelim, gecekondulaşmayı iyi bir haltmış gibi sunmayalım.
İçimizdeki Amerikalılar ve IŞİD
AMERİKA, IŞİD konusunda Türkiye’nin dediğine geldi. Öyle ki IŞİD’le Sünni aşiretler kalkışmasını dahi birbirinden kalın çizgilerle ayırıyor artık. İçimizdeki Amerikalılarsa hâlâ “Ankara Sünnicilik yüzünden sırtını sıvazlamasa, pışpışlayıp şımartmasa IŞİD bu kadar azmazdı” nakaratını tekrar ediyor.
* * *
Savunma Bakanı Hagel, olayın çapı için ne diyor: “IŞİD, bir terör örgütü olmanın ötesinde...”
Genelkurmay Başkanı Dempsey ne diyor:
“Bağdat’la Şam arasında yaşayan ve hakları ellerinden alınan 20 milyon Sünni geri kazanılmadan IŞİD yenilgiye uğratılamaz...”
Başkan Obama’nın son fikri ne?
O da Bağdat’a başkaldıran Sünni aşiretlerin isyan gerekçelerini anlıyor, hak veriyor ve IŞİD’i yenmek için onları yanına çekmenin şart olduğunu düşünüyor...
Türkiye’nin resmi tezi, hatırlıyor musunuz neydi?
Nuri el Maliki’nin yanlış yola saptığı, Şii Arap milliyetçiliği politikasıyla Sünni aşiretleri ezdiği, kafasını her kaldıranı zorbalıkla bastırdığı ve böyle giderse hiç de iyi şeyler olmayacağı şeklindeydi...
Ne oldu, Sünni aşiretler patladı, Maliki başbakanlıktan gitti...
* * *
İçimizdeki Amerikalılara göre...
Ankara, ‘Sünnicilik yapacağım, Sünni Arapları tutacağım’ diye Maliki’yle kavga etmiş, Bağdat’la gül gibi ilişkilerimizi bozmuş, Amerikan politikasıyla mezhep inadı yüzünden ters düşmüştü...
Haklı mıymışlar şimdi?
Bakın Amerikalılar, IŞİD’le devrimci Sünni aşiretler gerçeğini birbirinden ayırmaya başladı.
Maliki’nin mezhepçi katı rejiminin büyük hata olduğunu itiraf ediyorlar.
İçimizdeki Amerikalılarsa Obama’nın, Hagel’in, Dempsey’in yaptığı ayrımı yapacak idrak ve basireti gösteremiyor hâlâ.
IŞİD’den başka Sünni tanımıyorlar.
IŞİD ne yapıyorsa Sünnilere ve İslam’a mal ediyorlar. IŞİD’le devrimci Sünni aşiretler olgusunu bir tutmaya devam ediyorlar.
Paylaş