Paylaş
Test ettim, taraftar topluyor mu diye.
Sonucu bildiriyorum: Bu strateji ne çarşıda işliyor, ne pazarda çalışıyor.
Anlatayım...
***
Evvela, bunun bir dershane mücadelesi olduğunu, iktidar mücadelesiyle alakası olmadığını yazdım. Çoğunluğu inandıramadım, bir anlam veremediler söylediklerime.
Sonra...
2004’teki MGK kararından hareketle dedim ki AK Parti, 10 yıldır cemaat kadrolaşmasının önünü kesiyor. Bıyık altından güldüler, ciddiye alan olmadı.
Üstüne gittim...
‘Ama imzalamışlar o kararı’ dedim.
‘Ne var bunda, Hocaefendi de Erbakan hükümetine karşı 28 Şubat MGK’sını kutsamıştı... İrticayla mücadele kararları hatalı olsa bile masumdur, samimiyetinden dolayı MGK’ya sevap dahi yazar buyrulmamış mıydı’ hatırlatmalarıyla karşılaştım.
Tam da ‘Taktiktir arkadaş, dalaşmamak için çalıyı dolanmacadır’ diyecekken ‘Taktik akıl cemaatin tekelinde midir peki, hükümette niye olamıyor’ itirazını sezip hızla uzaklaştım tuzaktan.
Ardından...
‘Fakat AK Parti iktidarı, cemaati bitirme planını hayata geçirerek zalimlik etmiş, arkadan kuyusunu kazmış’ dedimse de kimseyi ikna edemedim.
Fişlenecek, tasfiye edilecek de 10 yıl boyunca cemaatin ruhu bunu duymayacak mı yahu?... Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil daha geçen sene Taraf’a verdiği röportajda “‘İhya olduk, abad olduk, görmediğimiz izzet ve ikbali bu dönemde gördük, hizmetlerimiz aldı yürüdü’ meyanında şeyler söylemiyor muydu” diye terslediler tüm üsteleme girişimlerimi.
‘Hem nasıl bir uygulama ki bu, sürekli planın tersine sonuçlar veriyor, bitirecek yerde büyütüyor’ diyenine dahi rastladım.
Aldığım öldürücü darbe ise şu oldu:
‘2006’da Terörle Mücadele Kanunu değiştiriliyor. Askerin istediği ‘silahsız terör örgütü’ tanımına, Başbakan’ın talimatıyla cebir ve şiddet şartı yeniden konarak cemaat, komplolardan kurtarılıyor...
2010’da Kırmızı Kitap denilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden irtica tehdidi çıkarılıyor...
Hani cemaat bitiriliyordu, bu nasıl bitirme arkadaş!’
***
Son bir umutla en iyi atışımı yaptım.
Eski düşmanları hep birden cemaatçi oldu, hepsi ‘Dershaneme dokundurtmam’ kampanyası yürütüyor ya...
Öyleyse ‘okyanus ötesi’ tezleri nihayet çöktü. Netameli işleri üstüne yıkarak cemaatin nasıl da boş yere günahını aldıklarını gördüler...
Siyaset üzerinde vesayet kurma tertiplerinde cemaatin parmağı ve dahli olmadığına da ayıktılar artık sandım.
‘Okyanus ötesi’ kodlu yalanlarını geri almaya çağırdım onları.
Heyhat ki dershaneleri savunmalarına aldanmışım... ‘Cemaati yanlış tanımışız, bildiğimiz gibi değilmiş’ diye özür dileyen bir Allah kulu çıkmadı, iyi mi!
***
Ve filmin koptuğu sahnedeyiz...
‘Cemaat medyası, bu 2004’teki MGK belgesiyle neye uğradığını şaşırdı ama. Hayret ediyorlar... Arkalarından ne işler çevrilmiş meğer, vay babam...’ diyecek oldum.
Tefe koymadıkları kaldı.
‘Hurşit Tolon’un arşiviyle birlikte 2008’de polisin ve savcının eline geçmiş bir evrak, Özden Örnek günlüklerinde bahsetmiş, Alper Görmüş 2012’de Taraf’ta yazmış, fakat onların haberi olmamış, daha yeni duyuyorlar öyle mi, hadi canım sen de’ çektiler.
Kollarım iki yana düştü, kalakaldım...
Paylaş