Paylaş
Benim de eleştirdiğim tutukluluğa “gerekçesiz kıpkısa itiraz’ dilekçesini savunuyordu.
Gerekçelere girmeyip neden kısa kestiklerini iki argümanla açıkladı.
Bir; tutuklama mahkemesinde uzun uzadıya sıraladıkları için dilekçede aynı şeyleri tekrardan kaçınmışlar.
İki; protesto mahiyetinde tepki koymak istemişler.
* * *
Gerekçe içermeyen metnin protesto içerdiğini söyleyerek benim ‘öyle karara böyle itiraz’ dediğim tepkisel tavrı kabul ediyor.
Akın Bey, aynı zamanda Cumhuriyet gazetesinin icra kurulu başkanı...
Koyduğu tavrın iç rahatlatmaya faydası olduğu muhakkak. Fakat müvekkillerinin tutukluluk hallerini sonlandırmaya ne faydası var? Onu anlatmıyor.
* * *
Hatırlarsanız, Akın Bey’in reddedilen tahliye dilekçesi şöyleydi: “Biz üzerimize düşeni yapıyor ve anayasaya, yasalara, AİHS’ye, AİHM kararlarına aykırı olan tutuklama kararlarına itiraz ediyoruz. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Tercih ve sorumluluk sizindir.”
Ben de tutukluların tahliyesinden ziyade hâkimi protesto etmeyi önemseyen bu itiraz diline bir itirazda bulunmuştum.
Demiştim ki ben olsam hâkime, itirazımı reddederken kullanacağı bir koz vermekten kaçınırdım. ‘Tahliye ve itiraz gerekçeleri belirtilmemiş’ dedirtmezdim. ‘Hukuki bir üslupla yazılmadığı anlaşılıyor’ dedirtmezdim...
Avukat beyin savunmasını dinledikten sonra şimdi itirazıma bir itiraz daha ekliyorum.
Bir avukat için, müvekkilinin tahliyesinden önce hâkimi protesto etmeyi amaçlamanın iler tutar yanı var mı Allah aşkına?
* * *
Ayrıca Can Dündar’la Erdem Gül’ün serbest kalması mevzubahisse kelime israfının lafı mı olur?
Tutukluluğa itiraz gerekçeleri bin kere reddedilse de erinmeden, yüksünmeden bin birinci kere tekrar etmenin ne sakıncası var?
Masraftan kaçar gibi sözden tasarruf etmenin, israf olmasın diye lafı idareli, iktisatlı kullanmanın yeri miydi?
En tedbirli konuşman gereken yerde her türlü tedbirsizliği göze alırken dil ekonomisine gelince tedbiri elden bırakmamanın sırası mıydı?
* * *
Kızgınlıkla, tepkisellikle, hâkime bozuk atmakla, ezmeci havalar vurmakla, laf çarpmakla, protest takılmakla sonuç alınacak son yer bile değil mahkeme salonları.
Akın Bey 30 yıllık avukat, ağır ceza duruşmaları görmüş, adliyenin çemberinden geçmiş, arzuhalcilikten anlayan bir usul, yol, yordam adamı.
Bittabii hepimizden iyi biliyordur bu gerçeği.
Tahliyeyi amaçlasa tahliye talebinin gerekçelerini öncelerdi.
Tecrübesiz bir avukat değil ki tutuklamanın keyfiliğine çatan, hâkime ihtar veren, başka da bir gerekçe vermeyen muhtıra metni gibi bir dilekçeyle doğru sonuç alacağına inandığını düşünelim.
Yeni başlamıyor ki kestirmeden bir didişme üslubuyla tokat gibi sert itirazların bile ustaca formüle edilebildiği hukuk dilini birbirine karıştırdığını düşünelim.
* * *
‘Ne değişirdi’ demeyin...
‘Amma uzattın, çok mu kıymeti var ki üzerinde bunca duruyorsun’ demeyin...
‘Hâkim sanki haksız yere tutukladığını bilmiyor mu’ demeyin...
‘Bile bile verilmiş yanlış bir karara itiraz gerekçelerini söylesen ne, söylemesen ne’ deyip geçmeyin...
Bakın, daha önceki gün Anayasa Mahkemesi, kulaklara küpe olacak bir karar verdi.
Bölücülük suçundan mahkûm M.K, Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nden bir gazeteye faksla yazı göndermek istemiş. Hapishanenin Disiplin Kurulu da, “Hudeybiye Köyü-İmralı Adası” başlıklı yazının alıkonulmasına karar vermiş.
M.K.’nın bireysel başvurusu üzerine AYM, Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
* * *
Karara dayanak oluşturan gerekçe neydi biliyor musunuz?
Yazının alıkonulması işlemine gerekçe olarak, bir örgütü yüceltici ve övücü ifadelerin bulunması gösterilmiş. Ancak, hangi sözlerin bu ifadeler kapsamında kaldığı belirtilmemiş.
AYM de somut gerekçeler ortaya konmadığı, işlem soyut gerekçeye dayandığı, terörü övücü ifadeler olsa dahi onları çıkarmak yerine mektubu komple sansürledikleri, bu da ölçüsüz ve orantısız bir karşılık olduğu için hak ihlali sonucuna varmış.
‘Usul esastan önce gelir’ demiyor muydu Mecelle? Gerekçe zikretmeyi boş vermemek lazım demek ki, karara doğrudan tesir edebiliyor.
Paylaş