Paylaş
Değil yedi cihanın en safı, uyurgezer bile olsanız, aradaki benzerlikleri fark etmemeniz imkânsız.
Hepsinde aynı mantık ve yöntem izlenmiş.
Al Ergenekon şablonunu, koy Selam-Tevhid Örgütü dosyasının üstüne, bul Acem Ergenekonu’nu.
İstanbul ve İzmir’deki askeri casusluk davalarına bak, İran casusları soruşturmasını gözü kapalı çöz...
Model aynı model, sistem aynı sistem...
Casussuz casusluk şebekesi, ajansız ajan örgütü, fahişesiz fuhuş çetesi... Bir örnek hepsi, aynı elin mahsulü gibi...
Üretilen prototip bir kere başarılı olunca, karbon kopyayla çoğalt babam çoğaltmışlar.
Yaratıcı isim bulma dertleri de yok; “O Ergenekon’du, bu Acem Ergenekonu, sonraki de Frenk Ergenekonu olur, sürer gider bu seri. Daha çok ekmeği yenir” denmiş...
* * *
2010’dan 2014’e kadar 4 yıl boyunca izle, dinle, fişle, özel hayat sırlarını topla ama ne bir iddianame çıkar ne bir casusu kulağından tutup yakala ne de bir dava aç...
Dört koca yıl... Alttan dinle, üstten dinle, fiziki takibe al, havadan karadan izle... Elde ne var, sıfır.
Acem uşakları de, İran ajanları de, Pers casusları de, ortalığı velveleye ver...
Niye sahte isimle dinledin, niçin aynı kişileri hem İrancı hem El Kaideci yaptın, zorun neydi de casusluk örgütü dosyasına magazin şöhretlerini kattın...
Başbakan’ın, bakanların, MİT Müsteşarı’nın konuşma tapeleri sende ne arıyor arkadaş, o dosyaya nasıl girdiler diye sorulduğunda da...
“Tam casusları avlayacakken avlanan biz olduk” de, car car vaveylayı bas...
Yasadışı dinlemeleri soruşturan Savcı Fidan’ın tespiti ne:
Bir: “Soruşturma kapsamındaki kişileri itibarsızlaştırmak maksadıyla özel hayata ilişkin görüşmeleri kaydedilmiştir.”
İki: “11 bin 942 sayfa tapenin çoğunun özel hayata ilişkin olduğu anlaşılmıştır.”
* * *
Askeri casusluk davaları acemilik dönemine aitse, Selam- Tevhid Örgütü, yani şu İran casusluğu soruşturmasının ustalık eseri olmasını beklemez misiniz?
Ama yok. Onca tecrübeye rağmen stil hiç geliştirilmemiş.
Pervasızlık aynı pervasızlık...
Selam-Tevhid dosyasının detaylarını okuyup derin bir hayal kırıklığı içinde İstanbul askeri casusluk, fuhuş ve şantaj davasını hatırladım.
O nasıl dökülüyorsa bu da öyle. Neresinden tutsan elinde kalıyor.
Avukat Mahir Işıkay’ın daha önce de defalarca kulak verdiğim isyanını anımsadım.
Hani dosyasının biricik yönlerini tane tane sıralıyordu:
“- Casusu olmayan casusluk, fahişesi olmayan fuhuş örgütü olan Tek Dosya...
- 51 yaşında bakire fahişesi olan Tek Dosya...
- Şantaj ve tehdit iddialarına karşın, tek bir kişinin bile şantaj ve tehdide uğramadığı Tek Dosya...
- Çok iyi şifrelendiği için (!) tam 4 yıldır ve halen açılamayan şifreli dosyaların olduğu Tek Dosya...
- İddianamede 25 kez ismi geçen, sanıklarla sürekli irtibatlı olduğu iddia edilen, sehven ismi yüklenen, tam 4 yıldır dokunul(a)mayan, yakal(a)namayan, bulun(a)mayan eskort ‘Vika’nın olduğu Tek Dosya...
- Atatürkçülük ders notu, ilkyardım bilgisi, liderlik ve sağlık ders notlarının, McAfee Antivirüs programının ‘Gizli’ belge olarak değerlendirildiği Tek Dosya...
- Gizliliğe azami önem verdiği için kurye ile haberleştiği iddia edilen ama kuryesinin 2 yıl önce öldüğünden bile habersiz 56 casusu olan Tek Dosya...
- Kendilerini MİT’e ihbar eden casusun olduğu Tek Dosya...
- Arama kararını veren hâkimin, Beşiktaş adliyesinde başka hâkim kalmamış gibi BALYOZ, ODA TV, POYRAZKÖY,KARARGÂH EVLERİ ve GÖLCÜK ARAMASI dosyalarında arama-el koyma-teknik takip vb. kararları veren hâkimle aynı olduğu Tek Dosya...
- Tek bir tanık bile dinlenmeyen Tek Dosya...
- Mahkemenin hiçbir sanığa 2 yıl boyunca tek bir soru bile sormadığı Tek Dosya...
- Tam 15 çuval belgenin rekor hızla (5 ay) Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde onandığı Tek Dosya...
Tek dosya deyip geçmeyin... 43 pırıl pırıl asker ve bürokrat bu saçmalıkların, tutarsızlıkların, hukuksuzlukların son bulması için gözü kulağı Anayasa Mahkemesi’nde haber bekliyor...”
* * *
Artık Tek Dosya da değil zaten, yanına bir kardeş dosya daha geldi. Yalnız, üçüz mü, beşiz mi oldular, söylemek için erken. Karıştırdıkça, bu paralel batından daha ne nur topu gibi haltlar pırtlayacak Allah bilir.
Fakat şurası kesin:
‘Makarayı sen tırlat ben sarayım’ devri sona erdi.
Son kerizler de uyandı, deniz bitti arkadaş.
Paylaş