Paylaş
Kılıçdaroğlu’nun istifasını bekleyenlere itiraz etmekte haklı.
Bu arada umarım Özkök’e katıldığım için yine kızmaz Haşmet Babaoğlu. Seçim gecesi CNN Türk’te ‘trolleşme’ye dokundurmam onu rahatsız etmiş. Özkök’le aynı şeyleri söylememe bozulmuş edasında, Sabah’taki köşesinden istikamet veriyordu dün, ‘farklı olma’ görevi buyuruyordu bana.
Herhangi bir konuda Özkök’le aynı şeyleri düşünürken radara yakalanmam mı sorun, yoksa trollere laf ettirmeme hususunda ekstra bir hassasiyet ve alınganlık mı söz konusu, çözemedim.
Tabii ki üzüldüm zat-ı alilerini üzdüğüme. Gerçi ben trolleşmeden arınma konusunda iki tarafa da seslendim, Özkök’se hak verdi diye hatırlıyorum, lakin olsun.
Zaten üstünden 3 gün geçtikten sonra yazdığına göre izleyip aklına takıldığından yazmamıştır, belli ki bilahare dikkatine getirilmiş.
Sanırım bu da gıyabımda başıma kayyum atandığı anlamına geliyor. Babaoğlu’na zimmetlendim yani, yazıp çizdiklerim bundan böyle ondan sorulacak...
Suflelerini beklerim artık. Televizyonda ne konuşacağım, gazetede ne yazacağım, önden kulağıma üflerse uygun olmayan fikirlere kapılmam yanlışlıkla.
Fakat daha iyi yerlere layık değil mi sizce de? Bu kadarcık mı olacaktı emeklerinin mükafatı? Aranan bir kayyum olmak varken benim kayyumluğuma mı talim edecekti sadece? Durmasın, daha fazlasını istesin bence.
Show TV’den Digitürk’e, Digitürk’ten İpek-Koza medyasına nereye el konsa oraya atanan eski mesai arkadaşı kayyumdan ne eksiği var. Köşelerden bir köşeciğin değil komple bir müessesinin umumi kayyumluğu yakışır doğrusu. Kısmetse oralarda da görmek isterim kendisini.
* * *
Henüz kayyum tebligatı elime ulaşmadığı için, yüksek müsaadeleriyle memleket sahipsizmiş, burası trollerin devriye gezmediği bir dağ başıymış gibi bildiğimi okuyacağım bugün.
Söz, çıktığı ağza yakışmalı. AK Parti’nin geçmiş politika ve uygulamalarında eleştirilecek yanlar elbette var. Ama muhalefetin eleştirileri seçmene işlemiyor. Acaba en önde taş atanlar, taşladıkları konularda AK Parti’den daha iyi ve masum olmadıkları için olabilir mi?
HDP eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ın siyaset algısını oldum olası fantastik bulurum. Demesine bakılırsa kazılan hendekler, silah zoruyla özyönetim denemeleri ve tüm o içsavaş zorlamaları HDP’ye oy kaybettirmemiş, kazandırmış.
KCK’ya katılıyor demek ki. O da ‘Demokratik karakterde olmayan, hegemonik otoriter zihniyetteki AKP, halkın 7 Haziran iradesine darbe yaptı, iktidara fiilen el koydu, 1 Kasım’da da yönetim gaspını resmileştirdi’ diye bakıyor.
PKK’yı ise faşizan usullerle özyönetim ilan etmemiş, mahallelerde önce plebisit yapmış, mahalleliye fikrini sorup sonra devlet otoritesine el koyarak ‘yönetim’i ele geçirme hakkına kavuşmuş ‘demokratik bir barış hareketi’ sayıyor...
Onun için PKK’nın terör tehditli dayatmalarını halk iradesini gasp, darbe vesair gibi görmüyor. Son derece demokratik eylem biçimleri addediyor bunları. ‘Hegemonya kurmaya çalışan antidemokratik karakterde otoriter’ bir zorbalık tarzında değil.
Siz söyleyin, Yüksekdağ’ın kendine bakmadan AK Parti’ye yönelttiği antidemokratik zihniyet eleştirileri seçmene nasıl işlesin şimdi?
* * *
Bahçeli’nin orijinal analizleri, siyasete bir hoşluk katıyor, kabul. ‘Bir dağdan bir kuş kalksa, bir dağa bir kuş konsa’ türü açıklayıcı benzetmeleri harika.
İstifa çağrılarını değerlendirirken eksantrik metaforlarına şöyle şahane bir metafor daha ekledi; ‘Bir karınca bir file diklense...’
Fakat onun yerine Kılıçdaroğlu’nun yaptığını yapsa, sözlerine ‘Önce bir muhalefet partisine demokrasi gelse’ diye başlasa... Kendisi daha çok puan toplamaz mıydı, MHP daha da güçlenerek çıkmaz mıydı bu iç çekişmeden? En azından AK Parti’ye laf etmeye daha çok hak ve inandırıcılık kazanmaz mıydı?
Kılıçdaroğlu, liderliğine meydan okuyanlar karşısında kendinden emin, komplekssiz. “Kendi evinde demokrasi olmayan, Türkiye’ye demokrasi getiremez” diyor. Rakipleriyle centilmence yarışmaya hazır. Alışık olmadığımız bir olgunluk sergiliyor.
İşte bu yüzden Kılıçdaroğlu’na haksızlık edildiğini düşünüyorum kayyum bey, yanlış mı?
Paylaş