Anlayacakları dilden bir Musul uyarısı

BÜYÜTÜLMEDİ o sözleri ama Musul krizi konusunda en ikna edici tezi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dile getirdi.

Haberin Devamı

Türkiye, Şii milislerin harekâta katılmasına ve IŞİD’den alındıktan sonra Musul’a yerleşmesine şiddetle karşı.

İran güdümlü Bağdat hükümeti de Türkiye’nin Musul harekâtında rol almasına aynı şiddette karşı. Bu yüzden Türk askerinin Başika kampını boşaltmasında diretiyor.

Amerikalılara gelince; Bağdat’ın pozisyonuna daha yakın duruyorlar.

İşte bu denklem, karşılıklı restleşmelerle kilitlenmişti.

Düğümü çözecek argüman, nihayet Çavuşoğlu’ndan geldi.

Musul halkının, IŞİD’le Şii milisler arasında bir seçime zorlanmaması gerektiğini söyledi.

Bu argümanın gücü şurada.

Eski Başbakan Maliki, katı Şii milliyetçisi politikalarla ezmese, Irak’taki Sünni tabanda IŞİD kolayca yer tutmazdı.

Musul’u neredeyse tek kurşun atmadan almaları, herkesi hayrete düşürmemiş miydi?

Çünkü Şii milliyetçiliğine karşı biriken öfke ve infiali ıskalamıştı dünya.

Sonra IŞİD gibi bir vahşet organizasyonunun nasıl olup da bu kadar palazlandığını anladılar.

Başkan Obama’dan ABD savunma bakanı ve genelkurmay başkanına, hemen hepsi Sünnilerdeki dışlanmışlığın buna zemin oluşturduğunu itiraf ettiler.

Irak’taki Sünni aşiretler de IŞİD’in korkunç yüzünü tanıdı bu arada, uzaklaştılar, hatta çatışmaya girdiler.

Ama çok geçti...

Mevlüt Çavuşoğlu’nun uyarısı tam da bu noktada önemli.

Şii milis tehdidi, Musul halkının korkularını depreştirebilir.

İki kötüden birini tercih etmek zorunda hissedebilirler. Bir kısmı, göz göre göre IŞİD’in kucağına itilebilir.

Musul’a Şii milislerin girme olasılığı, IŞİD’in beslendiği dinamikleri tetikleyebilir.

Bağdat hükümetinin umurunda olmaz. Ama Amerikalıların durup yeniden düşüneceği bir tehlike bu.

Kriz, başından beri restleşmelerle gidiyor.

Çavuşoğlu’nun yaklaşımı, bilek güreştirmekten daha akılcı ve daha sonuç alıcı.

Tehlikeyi ortaya koymakta geç bile kaldı Ankara.

Mesele, İran’la nüfuz yarışı gibi anlaşıldı. Musul’da IŞİD sonrası kurulacak masaya oturma hırsı gibi algılandı.

Oysa IŞİD belasını def etmekle doğrudan ilişkisi var Şii milislerin harekâta katılıp katılmamasının.

IŞİD’in, ‘Biz gidersek Şii milisler gelir’ diye propaganda yapmasına fırsat verilecek mi, verilmeyecek mi?

Sünni aşiretleri korkutarak taraftar toplamasına alan açılacak mı, açılmayacak mı?

Kurtarıcılığa soyunmak gibi bir silah elinden alınacak mı, alınmayacak mı?

Soru budur.

Hataya bir kere düştü dünya. Maliki’nin zulmüne sessiz kaldı ama o sessizlik, IŞİD gibi bir canavarın sessizce büyümesine yol açtı.

Dün ‘Bu canavar da nereden çıktı’ diye şaşkınlık geçirenler, şimdi aynı hataya tekrarlamak üzere.

Üstelik nereden çıktığını artık bildikleri halde...

Tam bitiriliyor derken o canavarın yeniden hortlamasına sebep olabilir Musul harekâtı.

Tehlike bu. Türkiye’nin tezi de bu tehlike üzerine kurulu.

Ve doğru anlatılırsa kuru restleşmelerden çok daha ikna edici olabilir.


ÖNCE MODELİ BİR GÖRSEYDİK
HENÜZ ortada somut bir başkanlık teklifi yok. Ama tartışma kör dövüşü devam ediyor.

Eskiden taraftar olan şimdi de taraftar, karşı olan şimdi de karşı.

Başkanlık dosyasını raftan indirten MHP bile aynı durumda.

Teklif Meclis’e gelsin dedi Bahçeli.

Gelsin gelmesine de karşı olduklarını baştan deklare ettikten sonra gelse ne, gelmese ne.

MHP parlamenter sistemden yana olduğunu söylüyor, başkanlıktan değil.

CHP ile HDP’nin başkanlığa karşı tavrı da açık. Önce AK Parti’yi bekleyelim, modelini ortaya koysun bir, onun üstünden tartışalım, destek verip vermeyeceğimize öyle bakalım diyen nerede.

Kararlar verilmiş, ret ya da kabul oyları dünden hazır, MHP sürpriz yapmazsa dengeler değişeceğe de benzemiyor.

AK Parti dört dörtlük bir sistem önerse dahi hakkı verilmeyecek.

Sakat bir öneri getirse, bu kez taraftar kamuoyunun gözünde çürütülemeyecek.

Çağrım hem iktidara hem muhalefete.

İlla sağlıklı bir tartışma ortamı, illa sağlıklı bir tartışma ortamı.

Sağırlar diyaloğunun kazananı olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları