Suçüstü yakalamış gibi ‘üst akıl’ın üstüne atlayanlar olmuştu.
Amerikan ordusunun envanterinde yer alıyordu flashbang’ler.
Ve terörist, yılbaşı gecesi bunlardan 3 adet kullanmıştı.
Azmettiricinin kim olduğuna şüphe yoktu artık.
Parmak izi bırakmış muamelesi çekilebilirdi.
Hangi taşı kaldırsanız altından aynı ‘üst akıl’ın çıkacağı teorisi, daha nasıl doğrulanabilirdi ki?
Başka delile, üstünde daha fazla düşünmeye, kurcalamaya hacet yoktu.
Gerçek bir kez daha kıskıvrak enselenmiş, şeytani
Ha ‘çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz, devlet yönetiminde ikiliğe son veriyoruz’ demişsin...
Ha ‘tek adamcılık getiriyoruz, parti devletine geçiyoruz’ demişsin...
Birinde tersinden, diğerinde düzünden söylemiş oluyorsun, aynı şey.
Çift başlılığı kaldırınca zaten rejimi ‘tek adam’cılaştırmış olmuyor musun?
RÖVANŞİZMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK DEĞİLSE NİYETİN
Bir parlamenter sistem propagandistinin asla düşmemesi gereken bir yanılgı bu.
Başkanlık propagandacılarının kolay yoldan Atatürk’lü, İnönü’lü argümanlara sarılmasına yol açarsın.
Yapacağın tek şey de o dönemin kendine özgü şartları, özel koşullarıyla açıklamaya çırpınmak...Yani kendi tek adamcı, parti devletçisi geçmişini haklılaştırmaya çabalamak olur.
Birinci turda, Meclis’teki konuşmalardan aklımda şu kaldı.
İçinde Atatürk ve İnönü geçen argümanları Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da kullandı, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz da.
İkisi de geçmişten örnek getirdi.
Fakat biri isabet ettirirken diğerininki ters tepti.
“Üst akıl FETÖ, tetikçi PKK”.
İzmir’deki adliye saldırısını soruşturan savcılığın ulaştığı bulgulara dayanıyor haber.
İnanır mısınız, inanırım.
* * *
Star gazetesi, Reina saldırısından FETÖ’nün parmak izlerinin çıktığını yazdı.
O da soruşturma dosyasına dayandırıyor haberi.
Altından FETÖ çıksa şaşırır mısınız, şaşırmam.
* * *
Bir; Erdoğan’la alakası yok...
İki; asıl ‘tek adamcı’ sizsiniz, asıl ‘tek parti devletçisi’ CHP’dir...
Fakat bu savunma stratejisinin sakıncalı tarafları var, ben olsam hiç durmaz gözden geçirirdim.
KILIÇDAROĞLU İÇİN Mİ?
Ne deniyordu; getirilen modelin Erdoğan’la alakası yok, ondan bağımsız tartışalım...
Oysa önerdikleri modelin en güçlü yanı, Erdoğan’ın yönetme tarzına cuk oturacağı düşüncesiydi.
En elle tutulur yanı, Erdoğan’ı başkan yapacak olmasıydı.
Hatta
Meclis’te Anayasa değişikliğinin ilk maddesi görüşülürken muhalefet kulisine geçti ve Kılıçdaroğlu’na bir çay içimlik misafir oldu.
Fotoğraflarına baktım, ikisi de rahat, ikisi de güleç, bir karış asmamışlar suratlarını, kasıntı yok üzerlerinde.
Esprili bir ortamda geçtiği söyleniyor.
Bir ara Kılıçdaroğlu “Şu teklifi geri çekseniz ne iyi olur, ortam yumuşar” bile demiş.
Başbakan’ın gerilmediğini, her zamanki muzip gülümsemesiyle karşılık verdiğini öğreniyoruz.
İçeride tef gibi gergin, buz gibi keskin bir hava, dışarıda iç ısıtan bir sıcaklık...
YOK MU LAİKLİK PANKARTINI TERÖR SANAN
Bu fotoğraf kime, ne anlatıyor?
Bu tarihi, dönüm noktaları takviminize işaretleyin.
Parti sözcüleri, teklif edilen cumhurbaşkanlığı sistemi üzerine konuşuyorlardı.
15 Temmuz’u, 25 Temmuz’u, 7 Ağustos’u, 1 Eylül’ü nasıl işaretlediyseniz... 9 Ocak'ı da öyle not edin bir kenara.
Üstüne de şunu yazın; 15 Temmuz gecesi açılan büyük uzlaşma parantezi, bugün kapandı.
* * *
25 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde çekilen liderler zirvesi fotoğrafı, bugün bir daha toplanmamak üzere dağıldı.
7 Ağustos’ta, demokrasi nöbetlerini muhteşem bir finalle taçlandıran
“IŞİD, Şam’ın yamacında. Ama bombalar Şam’da değil de niye Türkiye’nin şehirlerinde patlıyor, biliyor musunuz” diyor.
“Çünkü” diyor, “Suriye istihbaratı, örgütün kilit kontrol pozisyonlarına sızmayı başardı...”
Ola ki mesaj alınmamıştır diye duymayan bırakmıyor.
“Bu katliamları durdurmak istiyorsanız, yolu Suriye istihbaratıyla işbirliği yapmaktan geçer” diye dostluk göstermeyi de ihmal etmiyor.
Gözden kaçmasın; Reina katliamından sonra geliyor bu ifşaat.
Katliamı Esad rejimi adına üstlenmekten farkı yok.
NE DEMEYE ÜSTLENİYORLAR
Konuşuyoruz, tartışıyoruz ya ‘Terör örgütlerini üstümüze kim salıyor’ diye...