Kitaplar ve filmlerle Çanakkale Zaferi

Öncelikle Nejat Çuhadaroğlu ve Celal Oruçoğlu’nu kutluyorum.
Müthiş iki kitap hazırlamışlar.
Tarihe iz bırakacak şahane fotoğraflar var.
Tarihin akışını değiştiren bu müthiş zaferi, bir ekip çalışmasıyla taçlandırmışlar.
Zaten Nejat Çuhadaroğlu’nun Çanakkale’de açacağı sergi ve İstanbul’daki Canlı Tarih Müzesi de görülmesi gereken, her Türkiyeli’nin ve özellikle öğrencilerin, gençlerin görmesi gereken yerler.
Hem bu zaferin anısına, hem de tarihe saygı için...
Barışların olması zaferlerle mümkündür, insan ilişkilerinde de öyle değil mi, hayatın gerçeklerinde de aynı şekilde.
Kitapları okuduktan sonra üzerine bir de “Son Mektup” filmini izlerim.
Hepinize de tavsiye ederim...
Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yılında tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Cazibe merkezi

Akasya, bir yıl içinde Anadolu yakasında ciddi bir cazibe merkezi olmayı başardı.
Anadolu yakasında oturanlar ve çalışanlar için müthiş bir durak.
Mimarisi, marka karması ve yeme içme, eğlence alanlarıyla sizi hemen içine alıp sarmalıyor.
Fauchon, şube açmış. Paris’te özellikle turistlerin önünde kuyruklar oluşturduğu mekânın çıtır ekmekleri, pastaları ve tatlıları burada da aynı lezzette...
Bistro 33 de var yeme içme mekânları arasında. Enzo, müthiş pizzalarıyla yine harikalar yatırıyor.
Ve benim bayıldığım marka; Brooks Brothers...
Tebrikler Akasya, birinci yaşın kutlu olsun.

Öpüşmeyelim!

Bahar geldi geliyor derken, nezle, gripten kırılıyoruz hepimiz...
Sağlık Bakanlığı alarmda, grip salgını her yerde.
Bol vitamin ve iyi beslenmeyle mikroplardan korunmanın yollarını bulmamız lazım.
Bu yollardan biri de sık sık öpüşmemek.
Lütfen sürekli öpüşmeyelim.
Gülümseyerek merhabalaşsak, hepimiz için daha sağlıklı olacak.
Limonlu çay, bitki çayları, C ve B vitaminleri alarak yaşıyorum bu aralar.
Bir de tabii ki spor şart...
Virüslere karşı, hastalıklara karşı sapasağlam olmanın en kestirme yolu; terlemek...
Spor, yürüyüş ve ritmik hareketler hem dinç olmamızı hem de dinamik refleksi sağlıyor.
Baharı ve yazı sağlıkla karşılayalım...

Dekorasyon aşkım

Dekorasyon yapmaya, bu konuda yeni çizgiler yaratmaya, özellikle kişisel kullanıma yönelik hareketli mobilyalarda tasarım yapmaya bayılıyorum...
Tasarım; sıradanlıkla, ayrıcalıklı olmak arasında ince bir çizgi benim için.
Kişiye özel olan her şey çok hoşuma gidiyor ve cezbediyor beni...
Hele ki kendim yaratırsam ve yapım aşamasında da işin içinde olursam daha da keyifli oluyor.
Renklerle oynamak özel zevkim.
Özellikle duvar renkleriyle.
Mekânı giydiren ve dekorasyonunu yaptığınız eviniz ya da ofisinizin şıklığının baş kahramanı olan renklerle oynamak çok eğlenceli.
Yakın çevrem bilir ben dekorasyon yapmayı, tasarlamayı ve yaratmayı severim.
Yeni mobilyalar, enteresan ve bana özel aksesuvarlar özel hobimdir.
Eskiyi değiştirip, restore edip tekrar yaşatmaya özen gösteririm.
Unutmayın, yaşadığınız yer sizi anlatır, ailenizi, geçmişinizi, nasıl bir insan olduğunuzu...
Ev de, ofis de bunun için önemlidir...
Koyu renklerle açık renkleri kombine etmeyi, çiçekliyle çizgiliyi birleştirip duvarları giydirmeyi, koca bir sehpanın üzerinde çeşitli aksesuvarları bir arada görmeyi ister gözüm.
Evimi severim, evde yaşamayı severim, mimariyi ve iç mimariyi daha da çok severim...