Paylaş
Okulundan çıkmıştın. Bir minibüse bindin... Minibüsün gittiği durakta, sen hiç inemedin.
Güzel meleğim...
Sen katledildin. Sen neden olduğunu bilmediğin bir bedel ödedin. Hoş, bir borcun da yoktu bu dünyaya... Sen sustun, susturuldun... Karanlık oldu sonra her yer. Söndü tüm ışıklar...
Sızlıyor kalbimin yarısı cancağızım. Kanıyor bir yanım... Öyle bir acıydı ki bu, inan hepimiz için bir isyan oldu sesin... Senin çığlıkların hepimizin isyanı artık meleğim. Sen gittin, acı oldu her yer.
Yattığın yerde rahat uyu, ruhun huzur bulacak. Bu konu kapanmayacak... Sen gibi erkenden koparılan tüm çiçeklere söyle orada, öfkemiz acımızdan daha büyük. Sana söz olsun, bu topraklarda yeniden yeşerecek tüm çiçekler.
Anadolu deriz buralara biz. Anaçtır anadolu, dişildir. Hayatı veren kadındır, Anadolu bunun değerini en iyi bilendir.
Anadolu topraklarında yiğitler yetişir. Nice cesur kadınlar yetişir. Savaşta top taşır, kınalı kuzular yetiştirir, gerekirse savaşır, gerekirse sevişir. Kadındır Anadolu... Anadolu, kadınına sahip çıkar, incitmez, hırpalamaz... Bu yüzden berekettir Anadolu, hayat verendir. Tıpkı kadın gibi.
Bugün burada, nereden geldiğini, kim olduğunu unutmuş kötü niyetler kara bulut oldu. Ayrıştırmacı cümleler o yeşil topraklar üzerine gri duvarlar kurdu. Bilmez misiniz siz efendiler; eğer duvarları çekerseniz güneş girmez içeriye. Bilmez misiniz efendiler, eğer ikliminiz her mevsim soğuksa, meyve vermez topraklar... İçimiz çöle dönerse; nerede kalacak insanlığımız?
Anadolu kadını, artık çocuğuna kadın olmanın ne demek olduğunu söyleme vaktidir.
Bugün nefretle değil, öfkemin verdiği cesaret ve umutla yazıyorum. Ve son söz olarak tüm kötü niyetlere sesleniyorum; “Bu kadar güvenme sahte kudretine, duvarları cesurlar yıkar. Bulutları rüzgar dağıtır. Ve o rüzgar bugün Özgecan’ın adıdır.”
Muhteşem bir kadının ardından
Müzik kariyerime atılmış değil, kazınmış en önemli imza...
Müzik yolculuğumun en mükemmel yoldaşı...
Dost meclisimin divan başkanı...
Yüreği kaleminden akan, kaleminden aşk damlayan kadın FİKRET ŞENEŞ.
1960 yılında başlayan, melodilerle sözcükleri seviştiren o muhteşem yeteneğinin en güzel şarkılarını seslendirmek benim en büyük şansımdı.
Sen bana, ben sana biçilmiş kaftan gibiydik. Ve hep öyle olduk, hep yan yana, hep can cana.
“Sensiz yıllarda” diye başlayan bu duygu transferi, o güzelim şarkıların yıllardır dillerden dillere söylenişiyle devam ediyor ve edecek.
Hatırlıyorum. “Kimler Geldi Kimler Geçti”yi “okumam” demiştim. “Okumazsan bir daha sana şarkı yazmam” demiştin. İyi ki de okumuşum. Şimdi konserlerimde, ben susuyorum sevenlerim söylüyor o dizeleri “Hiç birisi senin kadar sevilmedi” diye...
“Uykusuz Her Gece”, “Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile”, “Bir Günah Gibi”, “Bambaşka Biri”, “Yeniden Başlasın”, “Hoş Gör Sen”, “Seveceğim Gezeceğim” ve daha onlarca şarkının her bir satırı oya gibi işlenmiş sevenlerin yüreklerine.
Ve sen, bu şarkıların her notasında, o notalara yazılmış her hecede, her hecenin her harfinde, hep yaşayacaksın.
1996 yılında son olarak bana yazdığın “Bir Hata” isimli şarkıyla, senin o güzel sözcüklerinden mahrum, boynu bükük kalan pek çok melodi... Artık öksüz...
Yolun ışık, mekanın cennetin en güzel köşesi olsun Fikret Şeneş.
Bir kartopu... Bir cam...
Beyaz tüm kötülükleri örter derdik küçükken... Elin üşüse de dokunmak istersin. Masumdur kar, temizdir.
Ama bu kez kapatamadı kötülüğü, bu kez silemedi haksızlığı. Gazeteci Nuh Köklü bir kartopu yüzünden, attığı kartopu bir dükkanın camına geldiği için öldürüldü.
Kırıldık hepimiz, bu kolay ölüme. Üşüyoruz bu nefret ikliminde. Huzur içinde
uyu Nuh...
Paylaş