Paylaş
Sinema yolcusuysanız; ‘Dünyanın en iyi oyuncusu’ tamlamasını duymuş ya da bizzat kendiniz farklı zamanlarda -üstelik bazılarında özneyi değiştirerek- dillendirmişsinizdir. Bana sorarsanız ‘Dünyanın en iyi oyuncusu’ diye bir pozisyon yoktur. İyi ki de yoktur, zira; öyle bir sorunun yanıtını bulmak, soğuk limonatayı soğuk füzyonla çalkalamak kadar zahmetli olurdu. Olası yanıtların kopartacağı kıyametten, sadece Şirince’ye kaçarak, bir de Robert De Niro’nun Los Angeles’ta malikânesine sığınarak kurtulabilirdik.
“Robert De Niro dünyanın en iyi oyuncusu mudur?” sorusu heyecanlandırmıyor beni. De Niro bu muğlak payeden çok daha organik bir mesleki pozisyonu, 49 yıllığına garantilemiş bir ustadır. Robert De Niro; hakiki bir ‘zengin kelle’dir. İster okullu olsun, ister alaylı, kimin çırağı, hangi okulun, ekolün talebesi olduğu fark etmeksizin, hemen tüm oyuncuların, kendileriyle ilişkin duymak isteyecekleri mesleki bir nitelemedir, zengin kelle!
KARTPOSTAL BÜYÜKLÜĞÜNDE KARTVİZİTİ
Zengin kelle şu demek: Birçok farklı karakteri başarıyla oynayabilen, kendini tekrar etmeyen, riskli karakterleri seçen meydan okumayı seven, hemen her yeni karakterde seyirciyi şaşırtmayı sarsmayı başaran oyuncu. De Niro’nun bir kartviziti olsaydı; -kartpostal büyüklüğünde bir kartvizit tabii- zengin kelle açılımında sıraladığımız özelliklerine, yönetmenlik, yapımcılık, restoran işletmecisi gibi başka marifetlerinin de eklenmesi gerekirdi.
Bu kıvamlı, sürprizli oyuncuya dair söylenecek çok şey var. Birçok üst düzey oyuncu gibi ‘De Niro oyunculuğu’ da peşin kredi anlamına gelir. Şunu en az bir kere söylemediniz mi içinizden?: “Gireyim şu filme! De Niro oynuyor işte. Ne kadar kötü olabilir ki?” Tekrar edilemez işler yapan, akla gelmeyenin peşinde koşan bir ‘inceci’dir o. Film iz bırakmasa bile, Bob abimiz bir ince kesiği şıkıştırıverir araya. Hissettirmeden çizer ve hayli zaman kalp envanterinizde taşırsınız o ince sızıyı…
İNCE DİKİM PERFORMANSLARI
? İnanmayanlar ve unutanlarla De Niro’dan yadigâr birkaç çiziğimi paylaşmak isterim; ‘Angel Heart’ filminde ‘Louis Cypher’i oynar. Lusifer’in uzun tırnaklarıyla yumurta soyduğu sekansta kanınız donar.
? Baba 2’de oynadığı Vito Corleone ile kiracılarını sömüren, zalim ve açgözlü mülk sahibini, hiç istifini bozmadan sadece gözleriyle yer ile yeksan edişini bir kez daha izleyin.
? ‘Heat’de bir diğer zengin kelle Al Pacino ile sinema tarihine geçen kafedeki restleşme sahnelerine ne demeli? Seyrederken terlersiniz.
? ‘Bir Zamanlar Amerika’da Noodles rolünde kendi 25 yıl sonraki halini oynadı. Epeyce kilo da alarak. Tıpkı ‘Raging Bull’da Jake La Motta için yaptığı gibi. Noodles’ın yoldaşlarını yitirmiş bir bıçkın olarak kaçtığı o şehre, çeyrek asır sonra yıpranmış bir adam olarak dönüşü, fondaysa ‘Yesterday’in enstrümantal versiyonu...
? Elbette Al Capone ve ‘Dokunulmazlar’! Capone opera locasında yancılarıyla, Dalla’nın ünlü tenor Caruso için yazdığı Palyaço aryasını dinlerken ağlamaktadır. Bir adamı gelip kulağına bir şeyler fısıldar. Söylediği kısaca dürüst İrlandalı polis memuru Malone’nu nihayet temizledikleridir. Capone’un ağlamaktan, önce opera keyfinin bozulmasına gösterdiği tepkiyle ekşimeye dönen ve ardından Malone’dan kurtulmanın sevinciyle küstah bir zalim sırıtışa akan binbir yüzü, zengin kelleliğin logosu gibidir.
Kendi ülkesini eleştirmekten çekinmiyor
Ustanın yakın zamanda İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle sert bir çıkışı var ki, değinmeden geçilmemeli. De Niro İsrail’i eleştirirken, İsrail’den desteğini esirgemeyen kendi ülkesi ABD’yi de sarkastik bir dille eleştirmekten çekinmemişti. “Sanatçı sanatıyla uğraşsın, siyaset yapmasın” diyenleri bir kez daha düşünmeye davet ederdim ama belki başka bir yere davetlidirler rahatsız etmeyelim!
Paylaş