Paylaş
İki blok da sapasağlam duruyor. Tek bir çatlak bile yok.
*
Bloklardan birinin altında bir zücaciye dükkânı var.
Dükkânda bir tabak yere düşsün değil mi? Hayır, düşmemiş. Çatal kaşıklardan bir kule yapmışlar, o bile yıkılmamış. Her şey yerli yerinde.
*
Blokların diğerinin altında ise bir market var.
Kolonlar kesilmemiş. Orada da her şey yerli yerinde. Raflardan bir paket bile düşmemiş. Sanki sarsıntıyı yaşamamış bu market. O derece yani.
*
Bu iki bloklu bina, şimdi Kahramanmaraş’ın ve Türkiye’nin dilinde.
*
“Esrarlı bina” diye ziyaret edenler varmış bu binayı. Metafizik unsurlar arayanlar varmış binayla ilgili olarak. Uhrevi, manevi bir sır diye ziyaret ediliyormuş bina. İşin içine “Evliya yardımını” karıştıranlar bile çıkıyormuş.
*
Oysa binayı yapan dürüst müteahhit, söz konusu evliyaları gayet net biçimde açıkladı.
Önce CNN Türk’te Fulya Öztürk’e...
Sonra Hürriyet’te Seda Türkoğlu’na...
*
Müteahhidin yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz ki...
O binayı koruyan “evliyalar” şunlar:
*
- Liyakatli bir ekiple çalışmak.
- Çalıp çırpmaya tenezzül etmemek.
- Tüm yönetmeliklere ve kurallara uymak.
- Denetimden kaçmamak.
- İyi bir zemin etüdü yapmak.
- Baştan sona iş ahlakına bağlı kalmak.
- Malzemeye dikkat etmek.
*
Binalarımızı depremden koruyacak olan evliyalar, işte bu evliyalardır.
13. GÜN İTİBARIYLA YAPILMASI GEREKENLER
- Artık deprem bölgesinde koordinasyon ve organizasyon eksikliğine kimsenin tahammülü yok. İşin bu kısmına odaklanılmalı.
*
- Sahada bakanlar var. Bakanlar, sahadan hızlı, düzenli, kesintisiz bir bilgilendirme çabası içinde olmalı.
*
- Yardım için çaba sarf eden farklı dünya görüşlerine mensup kişi ve kurumlara yönelik dışlayıcı tutumlara son verilmeli.
*
- Sadece müteahhitlerden değil yıkımda sorumluluğu bulunan yerel yönetimlerden ve yapı denetim firmalarından da hesap sorulmalı.
*
- Yardımlarda bir hız kesilmesi var. Yardım enerjisinin sürekli diri tutulmasına yönelik çalışmalar yapılmalı.
ADAYINIZ NEREDE ADAYINIZ
Muhalefetin şu anda bir adayı var mı?
Yok.
*
Peki depremin acıları içinde kıvrandığımız şu günlerde herhangi birinden duydunuz mu “Adayınız nerede?” sorusunu?
Duymadınız.
*
Neden duymadınız?
*
Enkaz altından canlar kurtarılırken... Acılar varken... Millet yardım seferberliğindeyken... Can telaşı yaşanırken... Milli mücadele gibi bir mücadele sürerken... Enkazlar ortadayken... Milyonların geleceği belirsizken...
“Adayınız kim?” sorusu, tarihin görüp göreceği en münasebetsiz soru olurdu da ondan.
*
Madem muhalefet, bunca acı ve seferberlik arasında “Seçim ertelenmesin” meselesini, bir numaralı mesele haline getirmeyi bir münasebetsizlik olarak görmüyor.
O halde o meşhur sorunun kendilerine sorulması da münasebetsiz kaçmaz sanırım:
*
Tamam, seçim ertelenmesin de... Sizin adayınız nerede? Ne zaman belirleyeceksiniz adayınızı?
KILIÇDAROĞLU’NA BİR İYİ HABER BİR KÖTÜ HABER
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, depremden önce neyse depremden sonra da aynı. Depremin yeni bir siyaset dili gerektirdiğinin farkına varamadı bir türlü.
Yeni duruma uygun yeni bir siyaset üretmiyor ya da üretemiyor.
*
Peki ne yapıyor?
Depremden önce ne yapıyorsa...
Aynısını yapmaya devam ediyor:
*
Videolar çekiyor. En sert açıklamalara imza atıyor. Kurumların kapısına dayanmaya devam ediyor. Uzlaşmaz bir görüntü çiziyor. Sertlik derecesini sürekli yükseltiyor. Vuruyor da vuruyor. Bazen alaycı bir kıyıcılık içinde oluyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor.
Falan.
*
Bu durumdan hoşlananlar yok mu? Olmaz olur mu? Tabii ki var.
“Bari bu deprem Tayyip’i götürsün. En ufak taviz yok. Tepelerine inilmeli tepelerine” diye inleyen muhalif seçmen kitlesi var ya...
İşte onların yüreği soğuyor.
Onlar çok memnun Kılıçdaroğlu’nun ödünsüz sertliğinden.
*
Zaten Kılıçdaroğlu’nun amacı da onları memnun etmek.
Çünkü Kılıçdaroğlu, kendi tabanından yükselen “Ne olur Kılıçdaroğlu aday olmasın, İmamoğlu olsun, Mansur olsun” yaklaşımına son vermek istiyor.
*
Bu stratejiyle ilgili olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na bir iyi bir de kötü haberim var:
*
- İYİ HABER: İktidardan nefret eden, Tayyip gitsin de ne olursa olsun diyen, uzlaşmaya sonuna kadar kapalı ve sertlik yanlısı muhalifler, kendisini aday olarak benimsemeye başlamışlardır sanırım.
*
- KÖTÜ HABER: İşi nefret boyutuna getirmemiş, arayış içinde olan, yapıcı yaklaşımlara kulak kesilmiş ortalama seçmeni ise kendisinden uzaklaştırıyor olabilir. Toplumun ortalamasına “Ne kadar da haklı” dedirtmiyor.
*
Kısacası Kılıçdaroğlu’nun izlediği bu sert strateji...
Kendisini muhalefetin adayı yapabilir ama aday olduktan sonra kazanmasını riske atabilir.
Paylaş