Yüzde 49.5 almış adamı yüzde 50 alamadı diye başarısız bulmak
*
YAŞADIĞI seçim yenilgileriyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir tarzı oluşmuş durumda.
Şöyle bir tarz:
*
Her seçimde mağlup oluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığı hamleler işe yaramıyor. Partisi yüzde 25’i asla aşamıyor.
Ve her seçim sonrası çıkıp şunları diyor:
*
Erdoğan’ın oyları, geçen seçime göre şu kadar azaldı. Partisinin oylarında erime var. Bu seçimin kaybedeni Erdoğan’dır.
*
Gülseniz olmaz. Ağlasanız olmaz.
Bu sefer de tarzını değiştirmiş değil Kılıçdaroğlu.
*
Hepimizi yüzde 49.5 oy almış adamın, aslında bu seçimin kaybedeni olduğuna ikna etmeye çalışıyor.
*
Hepimizi bütün olumsuz koşullara rağmen dört ayrı partinin desteğiyle seçime girmiş CHP’ye 10 puanın üzerinde fark atmış AK Parti’nin çok başarısız olduğuna ikna etmeye çalışıyor.
*
Tamam. Erdoğan geriledi, AK Parti geriledi. Tamam, tamam da... Senin durumun ne? Senin partinin durumu ne?
*
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı şu: Erdoğan’ı Erdoğan’la, AK Parti’yi AK Parti’yle yarıştırmak.
*
Oysa yapması gereken şudur: Erdoğan’la kendisini, AK Parti’yle de CHP’yi yarıştırmak.
*
Allah CHP seçmenine gerçekten sabır ihsan eylesin.
SIFIRDAN BİR SEÇİM OLACAKMIŞ
28 Mayıs seçiminde her şeye sıfırdan başlanacakmış. Kartlar yeniden karılacakmış. Bu yepyeni bir seçimmiş. 14 Mayıs’ın sonuçları çok da belirleyici olmayacakmış. Referandum gibi olacakmış.
Mış da mış.
*
Söylediklerinin hiçbiri tutmayan, öngörülerinin hepsinde yanılmış olan bazı tipler, şimdi bunları yazıp çiziyorlar.
Kılıçdaroğlu’nu da etkilemiş olmalılar ki o da bu yaklaşımı benimsemiş görünüyor.
*
İsabetsiz analizleriyle, saçma sapan varsayımlarıyla, doğru çıkmayan tahminleriyle muhalif seçmen kitlesini yine kandırmaya çalışıyorlar.
Her açıdan bal gibi de 14 Mayıs’ın devamı olarak algılanacak olan bir seçimi, bağımsız ve bağlantısız bir seçimmiş gibi satmaya kalkışıyorlar.
*
Muhalif seçmen kitlesine sesleniyorum:
*
Seçim geceleri sizlere ciddi hayal kırıklığı yaşatan bu cahil cühela tipleri, hiç değilse bu seçimde ciddiye almayın. Ruh sağlığınızı koruyun.
ASLINDA AK PARTİ DE MİLLİYETÇİ BİR PARTİ
AK Parti, bu seçimde milliyetçiliği yeniden üretmiş bir partidir.
*
Pozitif yaklaşımla şöyle üretti milliyetçiliği:
İHA’ları, SİHA’ları, savaş gemilerini, savunma sanayisinde elde edilen başarıları sahneye sürerek.
*
Negatif yaklaşımla ise şöyle üretti milliyetçiliği:
Kandil’i hedef alarak, HDP ile işbirliği iddiasını dillendirerek, PKK’ya karşı amansız mücadele sözü vererek.
*
Milliyetçilik rüzgârından söz edenler, sanıyorlar ki AK Parti, milliyetçiliğin kıyısından bile geçmemiş bir partidir.
İşte bu yüzden olup biteni doğru okumuyorlar, okuyamıyorlar, okuyamayacaklar.
SEÇMENİN ZEKÂSINI ÇOK HAFİFE ALIYORLAR
CANAN Kaftancıoğlu şöyle demiş:
*
“Abdullah Öcalan, terör örgütünün kurucusudur. Kesinleşmiş bir cezası var mıdır, vardır. Şu an cezasını çekiyor mudur? Çekiyordur. Kemal Kılıçdaroğlu’nun serbest bırakma yetkisi yoktur, yapmaz da.”
*
Upuzun bir seçim kampanyası boyunca hiç dile getirmedikleri konuları dile getiriyorlar. Selahattin Demirtaş’ı hepten unutmuş durumdalar. “Şanlı Türk ordusu” dediklerinde işin biteceğine inanıyorlar. Öcalan’ın terörist olduğunu ifade ettiklerinde her şeyin değişeceğini düşünüyorlar. Kalp işaretinden sert duruşa aniden geçildiğinde herkesin acayip etkileneceğini sanıyorlar.
*
Kısacası...
Seçmenin zekâsını çok hafife alıyorlar. Seçmenin zekâsıyla alay ediyorlar. Seçmenin zekâsını aşağılıyorlar.
YEDİ ADIMDA POLİTİK REHABİLİTASYON
- BİR: Seçim sonuçlarına “ölüm kalım meselesi” olarak yaklaşmayın.
- İKİ: Bahar geldi, mis gibi yağmur var, sokağa çıkın, biraz hava alın.
- ÜÇ: Siyasilerin başarısından ya da başarısızlığından kendinize pay çıkarmayın.
- DÖRT: “Şöyle olacak, böyle olacak” demeyin, “Hayırlısı neyse o olsun” deyin, geçin.
- BEŞ: Twitter’dan çıkın, dizilere, filmlere falan sarılın.
- ALTI: İçinde seçim geçmeyen dost muhabbetleri yapın.
- YEDİ: Söyledikleri çıkmayan gazetecileri takip etmekten vazgeçin.
10 GÜNDE NELER YAPILMAZ
- Yeni bir siyasi dil inşa edilmez.
*
- Keskin bir dönüş yapılmaz.
*
- Seksen farklı slogan benimsetilmez.
*
- Ani tornistan yapılmaz.
*
- Yeni bir konsept yaratılmaz.
*
- Herkese ulaşılmaz.
TAKTİK MANYAĞI OLDUK
SAĞIMIZDAN, solumuzdan, önümüzden, arkamızdan taktik yağıyor:
*
Prompter kullan. Bakanlarını açıkla. Rehavet karşıtı mesajı ver. Gençleri kafala. İnce’yi yanına çek. Oğan’la temas kur. Sesini yükselt. Herkesi kucakla. Sandıklara sahip çık. Masaya vur. Kalp işareti yapma. Davutoğlu ve Babacan’ı uzaklaştır. Hemen milliyetçi ol. Zafer Partisi’nin programını benimse. Tuncay’ı at. Sosyal medyadan çık. Sahaya in.
*
Ne çok siyasi taktikçi varmış memlekette.
BOŞ TENCERE DOLU TENCERE
“BOŞ tencerenin deviremeyeceği hükümet yoktur” sözünü şöyle revize edebiliriz:
*
“Boş tencereyi rakibinden daha iyi dolduracağına halkı ikna edemeyen parti, hükümet olamaz.”
YARARDAN ÇOK ZARAR GETİRENLER
- ‘Ayşenur Abla’lar, ‘Portakal’lar, ‘Emin’ler falan...
*
- ‘Babacan’lar, ‘Davutoğlu’lar falan...
*
- Twitter’da kibirli ve şirret bir dille parti savunuculuğu yapanlar.
*
- Yanlış ahkâmlar keserek millete hayal kurduranlar.
YAVAŞ VE İMAMOĞLU’NA DÜŞEN BİR GÖREV VAR
BU iki isim, güvenilirlik kredilerini yeniden kazanmak için...
Seçim gecesi yaptıkları yanlışlarla yüzleşmek zorunda.
*
“Yanıltıldık, sizi de yanılttık” demeliler.
“Gaza geldik, fena çuvalladık” demeliler.
“Çok özür dileriz, söylediğimiz çıkmadı” demeliler.
“Yanılmamızın nedeni şudur” demeliler.
“Yanlış bilgiler vermek istemezdik ama şöyle oldu” demeliler.
*
Yani geçiştirerek, üzerini örterek, unutma bahçesine atarak olmaz.
Seçim gecesi yaptıklarının hesabını vermeliler.
