Paylaş
-Hikâye sanatının nadide örneklerini vermiştir.
-“Gül Yetiştiren Adam” romanı, muhteşemdir.
-Dostoyevski’yi bize o sevdirmiştir.
-“7 Güzel Adam”dan biridir.
-Deneme alanında önemli eserleri vardır.
-Düşünce alanında hep ufuk açıcı yazılar yazmıştır.
*
Ve fakat geldiği son nokta şurası olmuştur:
Kendisine “Saygı Ödülü” verilen Necip Fazıl Kısakürek Ödülleri gecesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şöyle bir bakıp...
“Sayın Cumhurbaşkanım! Yürüyüşünüz yeter” demiştir.
*
O zaman soralım:
Madem yıllar sonra anlı şanlı edebiyatçılarımızın gelip dayanacağı yer “Sayın Cumhurbaşkanım! Yürüyüşünüz yeter” noktası olacak idi...
O zaman biz niye yıllarca Behçet Kemal Çağlar’ları falan küçümseyip ayıpladık ki...
*
En nihayetinde Behçet Kemal Bey de sadece “Çankaya şairi” olarak tebarüz etmiş bir edebiyatçı değildi.
Mesela o güzelim “Yok başka yerin lütfü ne yazdan ne de kıştan/Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan” şiirinin şairiydi.
Mizansen
KÖPRÜDEKİ intihar girişimi tamamen mizansenmiş.
*
Yani koca Cumhurbaşkanı ve adamları, Osmanlı Ocakları’ndan birini ayarlayacaklar. O adam belirlenen saatte köprüye çıkacak. Sonra aynı saatte Cumhurbaşkanı’nın konvoyu oradan geçecek. Sonra adam Cumhurbaşkanı’nın yanına çağrılacak... Ardından da “Cumhurbaşkanı hayat kurtardı” haberleri gelecek...
*
Vallaha hiç kusura bakmayın.
Ben böyle bir şeyin mizansen olduğuna inanacak kadar Erdoğan nefretiyle dolu değilim.
ODTÜ olayında benim safım belli
-İBADET eden insanlar seni neden rahatsız ediyor ODTÜ’lü kardeşim?
*
-ODTÜ’de cami ve mescit varken yenisini istiyorlarmış... İstesinler hocam, sen ne diye bunu mesele ediyorsun ki?
*
- İnadına yapıyorlarmış... İnadına minadına... Sen niye bu inatlaşmanın karşı tarafı olmayı seçiyorsun ki?
*
-Amaçları ODTÜ’yü karıştırmakmış... İyi ya... Eğer böyle bir oyun söz konusuysa, sen niye bu oyuna geliyorsun ki?
*
- Ortaya çıkıp “İsteyen istediği gibi ibadet eder, ibadet eden insanlara her türlü kolaylık sağlanır” diye haykırmıyorsun ki?
*
- Yaptığına hiçbir makul izah getiremediğin için neden işin içine IŞİD’i falan karıştırıyorsun ki?
*
- Solcu olmak, özgürlükçü olmak, demokrat olmak... İbadet özgürlüğünü savunmayı kapsamıyor mu ki?
Gazeteci ile siyasetçi arasındaki ilişki durumu
KARIŞIK OLMALI:
Sabah akşam “Erdoğan büyük lider, Kılıçdaroğlu yetersiz” yazıları yazmak da, Demirtaş’a toz kondurmayıp Davutoğlu’na nefret kusmak da aynı oranda ahlaksız, aynı oranda sıkıcı ve aynı oranda ayıplıdır. Gazeteci, siyasetçilerle 40 yıl aynı tarz ilişkiyi sürdüremez.
*
SATIŞÇI OLMALI:
Bir siyasetçi, bir gazeteci için “Bu gazeteci yeri geldiğinde beni anında satar” diyorsa... O siyasetçi ile o gazeteci arasındaki ilişki mükemmel bir ilişkidir. Bir siyasetçi, bir gazeteci için “Bu beni asla satmaz” diyorsa... O ilişki çok yavşak bir ilişkidir.
*
GÜVENE DAYALI OLMALI:
Bir siyasetçi, bir gazeteci için “O benim adamımdır” diyorsa... O siyasetçi ile o gazeteci arasındaki ilişki pespaye, rezil ve ilkesiz bir ilişkidir. Bir siyasetçi, bir gazeteci için “O benim adamım değildir, sağı solu belli olmaz ama ben ona güveniyorum” diyorsa... O gazeteci, şahane bir gazetecidir.
Ferhangi Şeyler
FERHANGİ Şeyler’i ilk izlediğimde...
- Cem Yılmaz portakalda vitamindi.
- Akbulut Başbakan, Özal Cumhurbaşkanı idi...
- Medyayı eleştirmek en popüler iş idi...
- “İrtica” diye bir tehlike var idi.
-Elitlerimizde “Erdoğan nefreti” kadar olmasa da bir “Özal nefreti” vardı.
- Ben henüz medyaya adımını atmamış son tahlilde hayat acemisi bir Milli Görüşçü idim.
*
İyi hatırlıyorum:
Gülmüştüm. Beğenmiştim. Etkilenmiştim. “Bir daha izlenir” demiştim. Hayran kalmıştım. “Çok iyi ya” demiştim. Memnun ayrılmıştım.
*
Ferhan Şensoy, geçen cuma akşamı Bostancı Gösteri Merkezi’nde Ferhangi Şeyler’i tam iki bininci kez sahneledi.
“Yıllar sonra izlesem... Ne düşünürüm acaba” diye girişimde bulundum ama “Biletler çoktan tükendi Ahmet Hakan Bey” yanıtıyla karşılaştım.
Umarım iki bin birinciyi kaçırmam.
Paylaş