Paylaş
İçki özgürlüğünü savunanlar öyle alttan alıyorlar ki...
- “Ben zaten sağlık nedenleriyle içki içmem” diye cümleye başlamalar.
- “Aslında içki propagandası yapmamak lazım” diye konuya girmeler.
- “İçmeyene de saygı göstermek gerek” diye vurgu yapmalar.
- “İçki içmeyenleri de anlamalıyız” diye empati yapmalar.
- “İçene de karışılmasın, içmeyene de” diye yaklaşmalar.
Bu alttan almaları görünce...
Bir “mukayeseli bakış atma” hastası olarak, ister istemez...
Bugünün “içkiyi savunma biçimi” ile eskinin “türbanı savunma biçimi” arasında bir mukayese denemesine giriştim.
* * *
Eskiden türban özgürlüğünü savunanlar, televizyon ekranlarında “ultra demokrat” kesilirler ve acayip alttan alırlardı.
- “Mini eteğe de karışılmasın, türbana da...” derlerdi.
- “Biz türbanı savunmuyoruz, kılık kıyafet özgürlüğünü savunuyoruz” derlerdi.
- “İsteyen istediği gibi giyinsin” derlerdi.
- “Başını örtenleri de anlamaya çalışın” derlerdi.
Eskinin alttan alması ile bugünün alttan alması nasıl da benziyor değil mi?
* * *
Benzer tabii...
“Höt-zöt” rejimlerinin, baskı düzenlerinin böylesi bir gücü vardır. Eğer iktidar, “laiklik tehlikede” diye “höt-zöt” edenlerin ellerinde ise...
Dini özgürlük talep edenler alttan alır.
Eğer iktidar, “Muhafazakâr yaşam düzeni kurulmalıdır” diye “höt-zöt” edenlerin ellerinde ise...
İçki içme özgürlüğünü talep edenler alttan alır.
Sanırım kimsenin “höt-zöt” etmediği ve kimsenin de alttan alma gereği duymadığı günlerin gelmesini biraz daha bekleyeceğiz.
Hurşit Güneş beyzade mi?
BİR makalede “CHP beyzade - paşazade partisi oldu” tezi işlenmiş.
Delil olarak da şu isimler sunulmuş:
- Gülsün Bilgehan... İnönü’nün torunu.
- Hurşit Güneş... Efsane CHP’li Turan Güneş’in oğlu...
- Sencer Ayata... Turan Güneş’in damadı...
- Faik Öztrak... Atatürk ve İnönü dönemlerinin önemli ismi Faik Öztrak’ın torunu.
- Osman Korutürk... 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün oğlu.
* * *
Geçenlerde Hurşit Güneş’le sohbet ederken bu makaleyi anımsadım.
Dedim ki: “Sen beyzade olduğun için mi CHP Genel Başkan Yardımcısı oldun?”
Meğer makaleden haberi varmış ve meğer acayip doluymuş.
Soluksuz konuştu:
“Ben bırak soyadından dolayı siyasette bir yere gelmeyi, soyadından dolayı siyasette bir yere gelemeyen adamım. Mahalleden seçildim, ilçeden seçildim, ilden seçildim ama soyadımdan dolayı genel merkezde önüm kesildi. 36 yıllık CHP’liyim. Daha bir kez kontenjandan bir yere gelmedim. Milletvekili yapılmadım. Bana hiç kimse ‘babası sayesinde geldi’ diyemez. Kandıra’daki Orhan Mahallesi delegeliğinden geliyorum ben. Bana beyzade diyenin alnını karışlarım. Ayrıca paşazadeleri, beyzadeleri de hiç sevmem.”
Oktay Bey CHP’li olunca biz de mi olduk
Oktay Ekşi CHP üyesi olunca...
Doğan Grubu’nun gazetecilikle alakası olmayan bir üst düzey yöneticisi istifa edip CHP İstanbul İl Başkanı olunca...
İktidar yanlıları bastırmaya başladılar, “Gördün mü asıl yandaşı?” diye.
Sanki...
“Senin emmioğlu AK Parti’nin kayıtlı üyesi, sen o yüzden yandaşsın” diyen varmış gibi...
Sanki...
“Senin Ankara Temsilcin gitti AK Parti’ye milletvekili oldu, işte yandaşlığın belgesi” diyen varmış gibi...
Sanki...
Bazı gazetecilere “fırsatını bulduğunda gidip AK Parti’ye üye yazılma” ihtimalleri var diye yandaş deniliyormuş gibi...
Sanki...
Yandaşlık, bunlar üzerine bina edilebilirmiş gibi...
* * *
Sana “yandaş” deniyorsa...
Yaptığın yayıncılığa bakılarak deniyor.
Sana “yandaş” deniyorsa...
Koro olduğun için, tek ses çıkardığın için, topyekûn savunmaya geçtiğin için, iktidara toz kondurmayıp her gün muhalefete çaktığın için, bir tane bile değişik isme yer açmadığın için “yandaş” deniyor.
Hatta şunu da söyleyebilirim:
Çıkıp aslanlar gibi “Ben iktidarı destekliyorum arkadaş” desen, haberleri tahrif etmediğin sürece sorun yok.
Ama sen hem “iktidara mesafeli medya” ayağına yatıp hem de iktidarın “hava taarruz gücü” gibi davrandığın için “yandaş” sıfatını hak ediyorsun.
Son günlerde
- Dünkü gazetelerin “İşte 2011 model Cem Yılmaz esprileri” diye takdim ettikleri şakaları okuyunca eski bir Cem Yılmaz repliği geldi aklıma: “Bu ne ya? Hiç komik değil.”
- İşittiğime göre 10. Yıl Marşı’nın yerini, Nesimi’nin “Sofular haram demişler / Aşkımın şarabına / Ben doldurur ben içerim / Günah benim kime ne?” deyişi almış.
- “Ecdat tartışması”, “45 cm tartışması”, “İçki tartışması” ve “Ucube tartışması” tam gaz devam ederken beni en çok Gülben Ergen ile Seren Serengil arasındaki “Çizme tartışması” eğlendirdi.
- “Yetmez ama evet” sözünden türetilen esprilere ve laf çakmalara artık pek dayanamadığımı keşfetmiş bulunmaktayım.
- Melih Gökçek’in Twitter’a “hakaret edeni yakarım” diye giriş yapmasının ardından Twitter’da hiçbir şey eskisi gibi değil.
Zavallı jöleli
“JÖLELİ” arkadaş, hakkında yazdıklarıma sinirlenmiş.
“Dur şu Ahmet Hakan’a gününü göstereyim” diyerek almış kalemi eline...
Ancak...
Ne diyeceğini bilememiş.
“Çakma Nişantaşılı” dese fazla klişe kaçacak. “Dönek” dese kendi durumu akla gelecek.
“Yalaka” dese olmayacak.
Ne yapsın “zavallı”?
Çareyi benim için “Cüppesiz Ahmet Hoca” demekte bulmuş.
Sanki “Cüppeli” denilen zatı, programıma çıkarıp “Hocam... Hocam...” diye bin takla atan benmişim gibi...
Acıdım vallaha.
Öfkesi yerli yerinde olup da kifayet sorunu çeken bir adama acınmaz da ne yapılır?
Kıvırcık Ali’ye veda
İŞTE yine “yanar içimiz, göynür özümüz”.
Çünkü gök ekin biçildi.
Kıvırcık Ali genç yaşta öldü.
O Kıvırcık Ali ki...
Büyükşehirlerde köylerini özleyenlerin türküsünü söyledi.
O kıvırcık Ali ki...
Şeref açken şerefsizin malı götürmesine kafayı taktı. Üstelik delikanlıydı da... 28 Şubat günlerinde bugünün nice demokratının yanına bile yaklaşmadığı Kanal 7’ye çıkıp sazını çaldı, türküsünü söyledi.
Allah rahmet etsin.
Paylaş