Yıkılmaz bir kale olduğumuzu gösteremedik

“Gelin bir bildiri yayınlayalım. Bütün partilerin ortak imzasıyla. Milletimizin gönlünü ferahlatalım. Birlik ve beraberlik vurgusu yapalım. Yıkılmaz bir kale olduğumuzu gösterelim.”

*

Dervişoğlu’nun “Yıkılmaz bir kale olduğumuzu gösterelim” önerisine...



- MHP adına Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül...

- AK Parti adına Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta...

- Saadet Partisi adına Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin...

Tam destek veriyor.

*

Gözler kısılıp CHP’ye bakılıyor.

*

CHP adına konuşan Ali Mahir Başarır, öneri sanki iktidar partisinden gelmiş gibi şöyle şeyler diyor:

*

“Ortak tavır konusunda ‘evet’ ama bunu ortaya koyduktan sonra yarın seçim meydanlarında videolarla, başka propaganda araçlarıyla şehitlerimizin üzerinden siyaset yapılmasını kabul etmiyoruz.”

*

Sonuçta bildiri, dört partinin imzasıyla yayımlanıyor.

*

HDP’nin yeni versiyonu DEM, beklendiği gibi imza atmıyor bildiriye.

*

CHP ise takımdan ayrı düz koşuya çıkarak ayrı bir bildiri yayımlıyor.

*

Ve tablo şöyle ortaya çıkıyor:

*

AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi bir tarafta.

*

CHP başka bir tarafta.

*

DEM bambaşka bir tarafta.

*

Sonuç olarak...

Yıkılmaz bir kale olduğumuzu gösteremiyoruz.

ŞEHİT

Şehit, seküler bir kavram değildir.

Baştan sona İslami bir kavramdır.

*

İslam’ın koyduğu çerçeve içinde “şehit” kavramına bakıldığında...

Bir şehit babasının oğlunun şehit düşmesiyle ilgili olarak “Ne mutlu bana” demesinden daha doğal bir şey olamaz. Kendi iç dünyasında gayet tutarlı bir yaklaşımdır bu.

*

Seküler ve din dışı bir algının kodlarıyla anlaşılmayacak bir konudur bu.

*

Bunları yazmamın nedeni Ekşisözlük adlı mecrada şehit babasıyla ilgili aşağılık hakaretler sıralayan tipler değildir.

*

Çünkü onlar kendileriyle oturulup konuşulacak, tartışılacak, laf alıp laf verilecek tipler değil.

Onlarla ancak anladıkları dilden konuşulabilir.

Yani hakaret ederek, küçümseyerek, aşağılayarak, küfrederek.

*

Gerektiğinde bunu da yaparım ama bugün hiç havamda değilim.

‘ÇÖZÜM GETİRİN YOKSA ÇOK KAN DÖKÜLECEK’ DİYEN BİR SİYASET

DEM adlı partinin Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, şehit haberlerinin geldiği bir ortamda şöyle dedi:

*

“Kürt sorunu devam ettikçe Tekirdağlı da Trabzonlu da rahat olmayacak. Bakın genç insanlar yaşamını yitiriyor.”



*

Bu açıklamaya karşı sağdan soldan yükselen...

“Adam resmen ülkeyi tehdit ediyor” eleştirisi üzerine de DEM adlı partiden açıklama geldi.

Şöyle deniyor açıklamada:

*

“Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan’ın bugün Dersim İl Kongremizde yaptığı konuşma bağlamından koparılarak, çarpıtılmıştır. Eş Genel Başkanımızın ifade ettiği Kürt sorununun çözümsüzlüğünün çatışmalara, can kayıplarına ve krizlere sebep olduğu gerçeğidir.”  

*

Çarpıtmadan, bağlamından koparmadan ne söylediklerini anlamaya çalışıyorum.

Çıkardığım sonuç şu:

*

Elde silah dağlara çıkarak, devletin meşru güçlerinin kanını dökerek, şiddeti bir siyaset tarzı olarak benimseyerek aranan çözüme yürekten inanıyorlar.

*

“Çözüm getirin, yoksa çok kan dökülecek” demeye getiriyorlar.

*

“Böyle çözüm arayışı olmaz” demiyorlar. “Terörle çözüm olmaz” demiyorlar. “Terör bir çözüm aracı olarak görülemez” demiyorlar. “Kan dökerek gelecek çözümün adı batsın” demiyorlar.

*

Örgüt kan döküyor.

Bunlar da “Çok kan dökülecek” diye çözüm istiyor.

*

“Çözüm” dedikleri nedir?

Tuncer Bakırhan bunu da açıklıyor:

*

“Kürtlerin, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı anayasal güvence altına alınsın.” 

*

Bu hedefe terörle ulaşılabilir mi? Terör, bu hedefin meşru gerekçesi olabilir mi? Bu konulara hiç girmiyorlar.

*

Aslında tuhaflık bende.

İstihbarat örgütlerinin maşası olmuş bir örgütün çizdiği çerçevenin milim dışına çıkamayanlarla siyasi tartışma yürütmeye çalışıyorum.