DEĞİL mi ki İstanbul’un bir ilçesinin belediye başkanı sıfatıyla Mustafa Sarıgül, tamamı Baykal tarafından seçilmiş 15 kişilik bir kurulun infazından, 8-7 gibi kritik bir sonuçla da olsa kurtulmayı başarmıştır...
Değil mi ki İstanbul’un bir ilçesinin belediye başkanı sıfatıyla Sarıgül, bütün muhalif unsurların onca bastırmasına karşın milim geri adım atmayan Baykal’a ‘seçimli genel kurul’ kararı aldırmayı başarmıştır...
Bana artık pes etmek düşer.
Evet, pes ediyorum!
Dindar kitleyi kafalamak için yapılan atraksiyonlar, sağ diskura yaslanmalar, sahte tebessümler, sahte plakalar, rüşvet iddiaları...
Bunların ne yazık ki artık bir anlamı kalmamıştır.
Çünkü Sarıgül o, ‘sonucu baştan belli’ oylamadan, oylamaya katılanları bile şaşırtacak bir sonuçla çıkmayı başarmıştır.
Çünkü Sarıgül, ‘kolay lokma’ olmadığını, ‘magazin’ denilerek geçiştirilemeyeceğini, en azından Baykal’a kabul ettirmeyi başarmıştır.
Zafer açıktır. Yetenek bellidir.
Mustafa Sarıgül gelmektedir.
İster sevinelim, ister üzülelim, olgu budur.
***
Sarıgül,Patricia Highsmith’in ünlü roman kahramanı ‘Yetenekli Bay Ripley’ gibi adım adım ilerlemektedir.
Ve bizler, nasıl yükselme hırsıyla yanıp tutuşan Ripley’in, başkalarının hayatını yaşamak için ahlaki kaygıları bir tarafa bırakarak yapıp ettiklerine karşı, tuhaf bir biçimde bağışlayıcı olabiliyorsak, Sarıgül’e de aynı bağışlayıcılık içinde yaklaşmaya çalışacağız.
Bütün güçlüklerin üstesinden gelebilecek kapasiteye duyduğumuz o karanlık hayranlık duygusu mu, yoksa bütün yetersizliklerine rağmen imkánsızı isteyen adamın yarattığı tuhaf ve büyülü çekicilik mi?
Bilmiyorum ama Mustafa Sarıgül, şu ana kadar olduğu gibi, bundan sonra da bizlerden hak ettiğinden çok fazla ilgi görecek.
Ve bu ilgi, bu zamana kadar hep bize şaka gibi gelen ‘Başbakan Sarıgül’ sloganının, bir gün gerçekleşmesine neden olacak.
Gerçi ‘yeteneği’nin yanı sıra ‘şansı’nın da ne kadar yüksek olduğunu gördüğümüz Tayyip Erdoğan’ın mevcudiyeti, Sarıgül’ün tabii ki en esaslı sorunu olacaktır ve Mustafa Sarıgül, Baykal’ın karşısında sergilediği rahatlığı Tayyip Erdoğan’ın karşısında tabii ki sergileyemeyecektir; ama yine de bir gün gelecek, bu kapışma mukadder olacaktır.
Bugün ortaya çıkan durum, bu kehaneti iddialı bir şekilde kayda geçirmeyi zorunlu kılıyor.
***
Üzülelim mi, sevinelim mi?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var; Sarıgül’ün çıkışından üzülenler Sarıgül’e değil Baykal’a kızmalılar.
Çünkü sosyal bilim doçenti Baykal, Türkiye’nin son birkaç yıldır yaşadığı müthiş değişimi fark edip gerekli değişimi gerçekleştirmek yerine, partisini ‘bir grup emekli öğretmenin nostaljik duyarlılıkları’na teslim etmeyi tercih etmiştir.
Buna mukabil, kitap okuyup okumadığı konusunda ciddi kuşkular duyduğumuz Mustafa Sarıgül, vatandaş ile siyasi lider arasında oluşması gereken ‘büyülü’ ilişkiyi el yordamıyla da olsa bulabilmiştir.