Paylaş
Devlet Bey!
Selahattin Bey!
Yepyeni bir şey var Türkiye’de.
*
İşte bakın:
Cumhurbaşkanımız, resmen ve alenen...
Tarafsız davranmıyor.
Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen bir siyasi partiye oy istiyor.
Başbakan’dan daha çok “icraat” konuşuyor.
Başbakan’dan daha çok size, yani muhalefete yükleniyor.
“Yargı ayak bağıdır” diyor.
“Yargının icraatı denetlemeyeceği bir sistem”den söz ediyor.
*
Bu yepyeni bir durumdur.
Bu yepyeni duruma...
Eski usul laf sokuşturmalarla...
Eski usul “e ama hani tarafsızlık” diye çıkışmakla...
Eski usul muhalefet tarzıyla...
Eski usul yaklaşımlarla...
Eski usul cepheleşmelerle...
Eski usul kem kümlerle...
Yaklaşılamaz.
*
Bu yepyeni duruma karşı...
Çok radikal, çok sarsıcı, çok oyun bozucu, çok birleştirici, çok farklı, çok ezber bozucu, çok bütünleştirici, çok geriletici, çok değişik şeyler yapmalısınız.
*
İsterseniz işe, Said Nursi’nin şu sözünün anlamı üzerine düşünerek başlayabilirsiniz:
“Eski hal muhal... Ya yeni hal, ya izmihlal.”
Alo Fetva’yı kapatan İslam’a hizmet eder
AHALİMİZ bulmuş, kendini her konuya dalmakla mükellef sayan bir “fetva” veren, aklına gelen her türlü abuk sabuk soruyu patlatıyor:
Epilasyon yapmak caiz mi?
Balık tutmak orucu bozar mı?
Sevdiğim kişi benim olsun diye dua ediyorum, o da sevdiği kendisinin olsun diye dua ediyor... Hangimizin duası kabul olur?
Evde güvercin besleyebilir miyim?
Reflü orucu sakatlar mı?
*
“Alo Fetva Hattı”nda “Git işine kardeşim” diyecek bir izan olsa...
Kendini her soruya cevap yetiştirmek zorunda hissetmez.
Ama yok öyle bir izan.
O olmayınca da...
“Ay şunlara bakın, nelerle de uğraşıyorlar böyle” şeklinde bir aşağılamanın devreye girmesi kaçınılmaz oluyor.
*
Her türlü saçma sapan soruya cevap yetiştiren “Alo Fetva Hattı”, sıra dünyevi iktidarı da bir parça ilgilendiren konulara geldiğinde ne yapıyor?
Ne yapacak?
“Error” veriyor.
*
Bu durumda...
“Alo Fetva Hattı”nın kökten kapatılması, 2015 yılının ilk çeyreğinde İslam’a yapılacak en hayırlı hizmet olacaktır.
Hadi Mehmet Görmez Hocam!
Atın şu adımı.
Sabah 6’da kalkınca
ESKİHİSARLI Ahmet Hilmi Efendi gibi görmüş geçirmiş bir eda takınıyorsun.
Yavaşlıyorsun... Akşama daha çoook var!
“Hamdolsun güneşin üzerimize doğmasına müsaade etmedik” demeye hak kazanıyorsun.
Sabahları pişen kahvenin mutlulukla bir ilgisi olduğunu fark ediyorsun.
Hiçbir şeyi kaçırmıyorum duygusuyla dopdolu oluyorsun.
“Kaykule” yapma ihtiyacı duyuyorsun.
Tavukları ‘döndermişem’
TAKSİYE bindim.
Radyo açık.
Dilber Ay çığırıyor:
“Tavukları döndermişem/Hacıyı da çarşıya göndermişem.”
*
Taksiden indim.
Bir de baktım ki...
Türkü bana yapışmış.
İstemsiz bir şekilde mırıldanıyorum:
“Tavukları döndermişem/Hacıyı da çarşıya göndermişem.”
*
Kitapçı gezdim, yok. Telefon görüşmeleri yaptım, yok. Sade kahve söyledim, yok. Eş dostla muhabbet ettim, yok.
Gitmiyor aklımdan ve dudaklarımdan bu eğlenceli ama arsız, banal ama çekici, derinliksiz ama feci ritmik türkü...
Yapıştı kaldı bana.
*
Bu yazıyı yazarken bile kafamın içinde bir Dilber Ay var ve haykırıyor:
“Tavukları döndermişem/Hacıyı da çarşıya göndermişem.”
Allah’ını seven
İSTANBUL’daki yeşil alanlara dokunmasın.
Sevenleri ayırmasın.
Umreden bana buzdolabında saklanan taze hurmalardan getirsin.
Halkımızı birbirine düşürmesin.
Şu lodoslu günlerde Hüsrev Hatemi’nin “Lodosçu” adlı şiir kitabını okusun.
Küfürbaz ahlaksızlara “muhalif” payesi vermesin.
Apartman damından eşcinsel atarak öldüren IŞİD’e bela okusun.
Yaşar Kemal için dua etsin.
Artık “Çipras” demesin.
Bugün Barış Manço’nun içinden “Güzel sevmeyene adam denir mi” cümlesinin geçtiği şarkısını dinlesin.
Defansa gelsin.
Muammer Güler’in babalanması
MUAMMER Güler demiş ki:
Şerefim ve namusumla yemin ederek söylüyorum.
Ne bir kuruş kamu kaynağına ne bir kuruş yetimin hakkına tenezzül etmedik.
Tenezzül eden alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir.
*
Eğer Muammer Güler bu meydan okumayı, “Gönderin beni Yüce Divan’a” dedikten sonra yapsaydı...
“Bravo! Muhteşem! Süper!” der ve ayakta alkışlardım.
*
Ama öyle olmadığı için...
Bu babalanma, sinek vızıltısından öteye gidemiyor maalesef.
Paylaş