Yamanmışsın be Yamani

ZEKİ Yamani denilince benim aklıma siyah-beyaz televizyon gelir.

İspanyol paça pantolonlar, ‘McMillan ve Karısı’, bitmek tükenmek bilmeyen protokol haberleri, Ankara’nın üzerine bir bela gibi çöken karbondioksit ve Erkin Koray gelir...

O geveze mi geveze ‘Pazar Stüdyosu’ gelir...

Demirel-Ecevit kavgası, Çağlayangil gelir...

Sağ-sol çatışması, küçük Moskova’lar filan gelir...

Doların dalgalanmasına bırakılan siyah beyaz bir hayat gelir...

Varil başına petrol fiyatı üzerine kopan fırtınalar ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği gelir...

Amerikancı İslam gelir.

O uzun ve sıcak ağustos günlerinde tutulan oruç gelir.

Yani...

Zeki Yamani denilince benim aklıma 70’lerin sonu gelir...

***

Ve bugünlerde...

Kendimi 70’lerde geçen çocukluk günlerimin hatıralarının tatlı dokunuşlarına bırakarak, 70’lerin unutulmaz dünya politikacısı Suudi Arabistan Petrol Bakanı Zeki Yamani’nin kızı Sarah’ın bu akşam İstanbul’da yapılacak dillere destan düğünüyle ilgili haberleri okuyorum.

Öncelikle hissettiğim tabii ki ‘nostalji keyfi’dir...

Yani...

Yamani’den yola çıkarak çocukluk günlerimin ‘kurabiye tadı’ peşinde koşuyorum.

Ve fakat...

Düğün haberlerinin ayrıntılarına daldıkça keyfim kaçıyor ve Yamani’nin ortaya çıkardığı yaman çelişkilerin kıskacında kalıveriyorum.

Şunu düşünüyorum:

Düğünde içilecek sıvılar için ‘30 bin içki değmemiş bardak’ peşinde koşacak kadar dindarlık konusunda titizlenen bir adam, bu kadar titiz bir dindarlığın kaldıramayacağı lüks ve şatafat konusunda acaba ne düşünür?

Yani...

Bir tarafta ‘içki değmemiş 30 bin bardak’ arayışı...

Bir tarafta ise ancak züğürdün çenesini yoracak türden bir debdebe, lüks ve şatafat...

Bir tarafta Çırağan’daki kına gecesinde ‘haremlik / selamlık’ uygulaması...

Bir tarafta jet-set davetliler ile Reiana’da vur patlasın çal oynasın eğlence...

***

Zeki Yamani’nin yarattığı bu yaman çelişkilerin etkisi altındayım.

Yanıtını aradığım soru şudur:

Her türlü lüks, şatafat ve debdebe içinde dünya nimetlerinden azami ölçüde faydalanan Yamani, acaba neden ‘Bu dünyanın keyfini çıkarıyoruz, ‘öteki dünya’yı da yoksullara bırakalım’ diyerek bir álicenaplık göstermez.

Ve acaba bu mühim ‘sorunsal’ hakkında Erbakan Hocamız ne düşünür?

Tencere-kapak

‘8sütun.com’
adıyla yayına yeni başlayan bir internet sitesi, Ali Müfit Gürtuna ile AKP’den istifa eden Göksal Küçükali’nin ittifak yapıp parti kuracaklarını yazmış.

Biri ‘herkesin yüzüne gülme’ stratejisi üzerine kurulu omurgasız bir belediye başkanlığından ‘siyaset önderliği’ çıkarmak için çırpınıyor. Diğeri ise hakkında çıkan yolsuzluk iddiaları nedeniyle partisi tarafından kapının önüne konacakken istifa ederek durumu kurtardı.

Ve bize de şunu söylemek kaldı:

Bu memlekette şu ‘tencere-kapak’lı atalar sözünün doğruluğu hep böyle kanıtlanacak mı?

Bitarafım ve bertaraf olmayı göze aldım

‘BURADA ne işin var?’ diyenlerle ‘Orada ne işin var?’ diyenler arasında kalmaya alıştım.

Bunu mesele yapmıyor ve gülüp geçiyorum.

Ama ‘Burada ne işin var?’ diyenlerle ‘Orada ne işin var?’ diyenlerin söz birliği etmişçesine gönderdikleri bazı mesajlar canımı sıkmaya başladı.

Çünkü son günlerde ‘iki taraf’ın da elebaşları, benim için kábus senaryosu olabileceğini düşündükleri bir ‘haber’i sevinçle veriyorlar:

‘İşin bittiğinde kullanılmış bir mendil gibi bir kenara fırlatılacaksın...’

Canımı sıkan bu haberin beni titreteceğini düşünmüş olmaları...

Bu nedenle ‘iki taraf’a da sesleniyorum:

Yazarınız kendisini yaptığı işle anlamdıranlardan değil. İşi bittiğinde bir kıyı kasabasına yerleşmeyi planlıyor. Bu nedenle ‘kullanılmış mendil gibi bir kenara fırlatılmak’tan hiç mi hiç korkmuyor.
Yazarın Tüm Yazıları