Paylaş
- RAKAM İKİ: İstanbul’a üçüncü havalimanı için verilen teklif: 22.2 Milyar Euro... (Hop! 22.2 milyar deyip geçmeyelim... Öyle böyle değil bu rakam... Bütün Türkiye ahalisi toplansa... İçlerinden bu kadar deli parayı bir arada görenin çıkma ihtimali sıfırın altında).
- RAKAM ÜÇ: Kökü dışarıda basın örgütü “Freedom House” açıkladı: Basın özgürlüğü sıralamasında 196 ülke arasında Türkiye 120. sırada. (Aynı sırayı paylaştığımız ülkeler: Kongo, Fiji, Liberya... Geçen seneye göre gerileme hızı: Üç basamak... Bu alanda da istikrar var yani... Her yıl geriye doğru...)
Yaşasın! Dilan kızımız radikal militanın teki çıktı
-EYLEMCİNİN tekiymiş Dilan kızımız... Babası ise grevcinin tekiymiş.
- Dilan kızımız sokaklarda “yaramaz” dergiler dağıtırmış... Babası ise işçiliğini bilmez, sürekli arıza çıkarırmış.
- Bir örgütlenme kızıymış Dilan kızımız... Babası ise uzlaşma nedir bilmez işçinin tekiymiş.
-Dilan kızımızın 17 yaşında olduğuna bakılmamalıymış, tam bir radikalmiş... Zaten babası da hiç “tekin” bir adam değilmiş.
- Polis amcaları fotoğraflarla kanıtladılar, Dilan kızımızın işi gücü eylemmiş... Babası da “Kızım dersine çalış” demeyen bir babaymış.
- Üstüne üstlük Dilan kızımızın elinde molotofkokteyli varmış... (“Fotoğrafta görmekte olduğunuz eli molotoflu kız Dilan’dır” diyen polis amcaları yalan söyleyecek değil ya...)
Kısacası...
Sonuna kadar hak etmiş yani kafasına gaz bombası yiyip komalık olmayı Dilan kızımız.
Komadan çıktığına dua etmeliymiş.
Hayatının kurtulmasıyla yetinmeli, tek bir kelime bile etmemeliymiş.
*
Dilan kızımız eylem kovalayacağına Justin’i kovalasaymış.
Babası da grev kovalayacağına ihale kovalasaymış...
Ne Dilan kızımız kafasına o gaz bombasını yermiş, ne de babası bu acıyı yaşamak durumunda kalırmış.
*
Dilan kızımız boyundan büyük işlere kalkışacağına 17 yaşının gerektirdiği hercailikleri yapsaymış.
Babası da hakkını aramak yerine hakkının verilmesini bekleyerek emir sahiplerine itaat geleneğine uysaymış.
Ne Dilan kızımız komalık olurmuş, ne de babası üzülmek zorunda kalırmış.
*
Vicdanınız fevkalade rahat olsun ağalar, beyler, başbakanlar, bakanlar, cumhurbaşkanları, valiler...
Üzülüp incinmeyin.
Silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı...
Alarme olmayın, “Yazık oldu gencecik kıza” demeyin.
Ah’lara sarılmayın, vah’lara yaslanmayın.
“Korkarız yanlış yapılmıştır” falan diyerek diplomatik de olsa özeleştiri vermeye kalkışmayın.
Yüreklerinizi hoplatmayın.
Rahat olun, rahat oynayın.
Milim kıpırdatmayın vicdanınızı...
Gözyaşlarınıza kıymayın ağlayan bakanlarımız...
Mesele etmeyin muktedir severlerimiz...
Sonuçta...
“Dilan kızımız” tam bir radikal militan çıktı.
Yaftala babam yaftala
BİRİLERİ iyi niyetle şunları söylüyor:
- Barış gelince ille de demokrasi gelmez.
- Barış gelsin ama demokrasi de gelsin.
- Barış konusunda titizlendiğimiz kadar demokrasi konusunda da titizlenelim.
Bu sözleri söyleyenleri derhal yaftalıyorlar:
“Seni gidi savaş yanlısı seni...”
*
Tıpkı...
-“Ergenekon davasında hukuk ihlalleri olmasın” diyenlere anında “Ergenekoncu” dedikleri gibi...
-“Balyoz’da kuşkulu işler var” diyenlere anında “darbeci” dedikleri gibi...
- “Keşke Suriye’de içsavaşa meydan verilmeden sorun çözülebilseydi” diyenlere anında “Esadçı” dedikleri gibi...
-“1 Mayıs’ta orantısız güç kullanıldı” diyenlere anında “marjinal” dedikleri gibi...
*
Bir ara “KCK tutuklamaları”na laf edenlere, güvenlik politikalarına abanılmasını eleştirenlere de “terörist dostu” diyorlardı.
Çok şükür iktidarları “barış süreci”ni başlattı da “terörist dostu” yaftasından vazgeçtiler.
*
- Milli içecekleri: Ayran...
- Milli gazları: Biber gazı...
- Milli kötü adamları: Kamer Genç...
- Milli eylemcileri: Taraf’ı bırakan yazarlar...
- Milli kötü alışkanlıkları: Nargile...
- Milli dizileri: Huzur Sokağı...
- Milli suları: Tazyikli su...
Şu anlaşıldı ki:
Milli sporları da yaftalamadır.
Mini ile içki
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç...
- Çok sık içki içiliyor diye Behzat Ç’ye...
- Fazla mini etek giyiliyor diye okul dizilerine...
Laf etmiş.
*
Bülent Arınç’tan...
Özellikle muhafazakâr kanallarda yayınlanan ve her dakikasında şiddetin daniskasını yansıtan pespaye Uzakdoğu filmleri ile her dakikasında silahların patladığı, şiddetin özendirildiği milliyetçi mafya dizilerine de bir çift kelam etmesini bekliyoruz.
Kabahat poliste mi?
POLİS memurları, kendi aralarında karar verip “1 Mayıs’ta kimseye göz açtırmayacağız” demediler.
“Amirlerimiz yumuşak davranıyor, hükümetimiz ödün veriyor, olmaz böyle şey” falan diyerek coplarını parlatıp, gazlarını doldurup kendi başlarına çıkmadılar sokaklara...
Dolayısıyla...
Salt “polis eleştirisi” falan yaparak asıl hedefi saptırmayalım.
He deyip geç
- “AMA Justin Bieber bize çok ayıp etti” diyenlere...
- Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik seviyesinin bile altındaki politik mesajlarına...
- Kamer Genç’in üslupsuzluğu ile Zeyid Aslan’ın küfrünü eşitlemeye çalışanlara...
- “Devlet biraz ipin ucunu kaçırdı ama onlar da taş attı” diyenlere...
- İktidar partisine bir şey demeyip “CHP bitti” yazısı yazan köşe yazarlarına...
- “Tatil çok, çalışın” diyen Bakan Suat Kılıç’a...
Çukuru koru, sınırı koruma
AKÇAKALE Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye girme istekleri kabul edilmeyen Suriyeliler olay çıkarttı.
“Bizi niye Türkiye’ye almıyorsunuz” diyen Suriyeliler, sınırın Suriye tarafından Türkiye tarafına doğru ateş açtılar.
Bilanço şöyle:
Bir polis şehit, bir asker ve üç vatandaş yaralı...
*
Eh, sen tutar da bütün enerjini İstanbul’daki çukuru korumaya harcarsan...
Sınırını da böyle korunaksız bırakmış olursun.
Böylece...
Başka bir devletin vatandaşları senin polisini şehit ederlerken seyirci kalmak durumunda kalırsın.
Paylaş