Paylaş
Büyükşehir belediyelerine “Üreticiden limon alın” diye bir çağrı yapılıyor. Bu çağrıya olumlu yanıt veren İstanbul Belediyesi de üreticiden 100 ton limon alıyor.
*
Benim bundan hiç haberim olmadı. Çoğu vatandaşımızın da olmamıştır. Kendiliğinden gelişen güzel bir dayanışma örneği verilmiş yani. Üstelik reklamı, gürültüsü de pek olmamış.
*
Buraya kadar her şey normalken...
İşin içine birkaç kumpasçının girmesiyle bakın mesele hangi boyutlara geliverdi:
*
Bu limon işinin Ekrem İmamoğlu’nun lehine olacağını düşünen birkaç kumpasçı, “İmamoğlu üreticiden tonlarca limon almadı, yalan söylüyor” temalı bir kurgu haber yapmaya kalkıştı. Yaptıkları yalan haber, herhangi bir mecrada yayınlanmadı. Ama haberin kumpas olduğuna dair görüntüler, her yerde yayınlandı.
*
Kumpas yapmak ayıbın, terbiyesizliğin, ahlaksızlığın dik âlâsıdır. Bunu söylemeye bile gerek yok.
*
Ben asıl şunları söylemek istiyorum: Yahu “limon aldı mı, almadı mı” üzerinden kurgu haber mi yapılır? Limon bu limon... Alsa ne olur, almasa ne olur! Hadi böyle bir kurgu haber yaptın diyelim... Yaptığın ahlaksızlığı, ikinci bir kamerayla çekmek de neyin nesi? Bu nasıl bir aptallıktır!
*
Kumpasçının akıllı olanının yaptığı düz ahlaksızlıktır. Kumpasçının ahmak olanının yaptığı ise aptalca ahlaksızlıktır.
BASİTÇE YAZDIM: DÜNYA SİSTEMİ NEREYE GİDECEK?
- ŞÖYLE BİR ETKİSİ OLMAYACAK
Birinci Dünya Savaşı’nın çok büyük bir etkisi oldu dünyaya... İkinci Dünya Savaşı’nın da... Soğuk Savaş’ın bitmesinin de... Bu üç olaydan sonra dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Salgının etkisi, bu üç olayın etkisi gibi olmayacak.
*
- ŞÖYLE BİR ETKİSİ OLACAK
Tamam, Birinci ve İkinci Dünya savaşları gibi etkilemeyecek dünyayı salgın... Ama tabii ki bir etkisi olacak. Şöyle bir etki: 11 Eylül’ün etkisi gibi bir etki... 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin etkisi gibi bir etki...
*
- GÜÇLÜ DEVLET ALGISI DEĞİŞECEK
Bu zamana kadar “Güçlü devlet” dendiğinde şunları göz önünde bulunduruyorduk: Askeri güç, ekonomik güç, nüfus... Salgından sonra “Güçlü devlet” dediğimizde şunları da dikkate alacağız: Sağlam bir sağlık sistemi, aksamayacak bir tedarik zinciri, acil duruma müdahale kapasitesi, kriz yönetme becerisi...
*
- OTORİTERLİK ARTMAYACAK
“Salgından sonra otoriter rejimlere gün doğacak” deniyor ya... Hayır, böyle olmayacak. Evet, devletler güçlü olacak ama bu ille de otoriter olacakları anlamına gelmiyor. Salgınla mücadelede otoriter rejimlerin başarılı olup olmadıkları bir muamma! Çünkü adamların verileri şeffaf değil. Ama Almanya, Türkiye, Güney Kore gibi demokratik ülkelerin virüsle mücadelede başarılı olduğu buz gibi bir hakikat...
*
NOT: Bu yazıdaki iddialarımı dayandırdığım temel kaynak şudur: Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin hazırladığı “COVID-19 SONRASI KÜRESEL SİSTEM / ESKİ SORUNLAR – YENİ TRENDLER” adlı kitapta yer alan Ufuk Ulutaş’ın yazdığı “KORONAVİRÜS SONRASI KÜRESEL TRENDLER” başlıklı makalesi... Enfes bir makale... Bulun okuyun. Orada yazılanlar, benim kafama çok yattı.
OSMAN MÜFTÜOĞLU'NUN VİCDANSIZLIĞINI İFŞA
GÜN içinde elimden geldiğince adım atmaya çalışıyorum.
3 bin adımı bulduğumda yüzüm azıcık gülüyor. 4 bin adıma ulaşınca azmim artıyor. 5 bin adımı bulunca moralim düzeliyor. 6 bin adımı bulunca muzaffer bir eda takınıyorum.
*
6 bin adımı bulmuşum, zafer duygusuyla doluyum...
İşte tam bu sırada birden Osman Müftüoğlu’ndan “küt” diye bir mesaj geliyor.
Açıp bakıyorum mesaja:
15 bin adım atıldığına dair bir ekran görüntüsü!
*
Adam, ben daha 6 bine yeni ulaşmışken 15 bini bulmuş!
Ne ara yürüdün bu kadar a be insafsız!
Hadi yürüdün diyelim... Ne diye bana o ekran görüntüsünü atıp sevincimi kursağımda bırakıyorsun a be vicdansız!
ŞEHİRLERİN SOKAK SESLERİ
BASMAKALIP şeyleri çok çabuk beğenen ve yüzüne her durumda sinir bozucu bir mutluluk gülümsemesi konduran bir arkadaşım var.
Bu arkadaşım, bana Spotify’da yer alan “ŞEHİRLERİN SOKAK SESLERİ” diye bir bölüm göndermiş. “Şehirlerin sokak sesleri çok güzel” notunu düşmeyi ihmal etmeyerek...
*
Açtım, dinledim. Roma, Paris, Floransa, Barcelona gibi şehirlerden yükselen sesleri kaydedip yayınlamışlar. Bildiğin sokak gürültüsü... Bağırış, çağırış, intizamsız sesler falan. Baş ağrıtan, can sıkan bir kaos. Bir numara yok yani. Nesi güzel, anlamadım.
*
Arkadaşıma, “E hani Yozgat’ın sokak sesleri?” diye mesaj atarak... Yüzündeki o sinir bozucu gülümsemeyi, kısa süreliğine de olsa dondurmaya kalkıştım. Umarım başarmışımdır.
RAMAZAN SAYFASINDA BULDUM BEN BU SIRRI
HÜRRİYET’in ramazan sayfasında Naci Öncel’in yazısını okurken... Hz. Peygamber’in bir sözüyle karşılaştım. Şöyle demiş asırlar önce Hz. Peygamber:
*
“Midenizin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini nefese ayırın”.
*
Nasıl beslenelim diye bir sektör var bugün dünyada... Nefes alma üzerine tonlarca kurslar veriliyor, terapiler yapılıyor... “Su içmenin önemi” üzerine söylev üstüne söylev çekiliyor.
*
İşte bakın! İşin sırrını asırlar önce tek bir cümlede izah etmiş Peygamberimiz... Tıpkı “Acıkmadan yeme, doymadan kalk” diyerek beslenmeye dair en önemli sırrı açıkladığı gibi.
ŞİŞLİ BELEDİYESİ'NİN VETERİNER MÜDÜRÜ'NÜ ŞİKAYET EDİYORUM
ŞİŞLİ’de yaşıyorum. Hayvanseverlerle ilişkilerim çok sağlam. Gönüllülerin çoğunu tanıyorum. Senem Selimi var mesela... Kendini bu işe tamamen adamış.
*
Hepsinin ama hepsinin şikâyetleri aynı: Şişli Belediyesi’nin Veteriner Müdürü’nün sokak hayvanlarının ihtiyaçları konusunda yeterince duyarlı olmadığını, hayvanseverlerle işbirliği yapmadığını, gönüllülere çok kaba davrandığını söylüyorlar.
*
Hatta ve hatta... Sırf bu tutum nedeniyle sokak hayvanları konusunda Şişli’nin İstanbul’un en geride kalan ilçesi haline geldiğini söyleyenler bile var. Belediye Başkanı Muammer Keskin’in dikkatine...
Paylaş