Paylaş
Yürekleri dağlayan bir konuşma yapıyor teyzemiz. Diyor ki:
- Açım.
- Torunuma süt alamıyorum.
- Bir dilim ekmeğe muhtacım.
- Battaniyeye sarılarak yatıyorum.
- Gitsin artık bu Tayyip Erdoğan.
*
Dinleyenlerin gözleri yaşarıyor. Parti büyükleri, Yıldız Teyze’ye merhametli gözlerle bakıyorlar.
*
Ve dün...
Yıldız Teyze’nin fotoğrafları düşüyor sosyal medyaya...
Fotoğraflarda Yıldız Teyze’nin hiç de ajitasyon yaptığı gibi bir hayatı olmadığını görüyoruz.
Rakı sofraları, viskiler falan...
*
“CHP yönetiminin beceriksizliği” denilen şeyin zirvesidir bu.
*
Hakiki bir fukarayı bulup konuşturmaktan aciz bir parti yönetiminden kime ne hayır gelecek, bilmiyorum.
KADİM DOSTUMU KAYBETTİM
TAYLAN Bilgel, benim kadim dostumdu.
Kendisini Aydın Doğan’ın meclislerinde tanımıştım.
Aramızda kişisel bir dostluk gelişmişti, “kadim dostum” olmuştu.
Sürekli görüşüyorduk Taylan Bilgel’le... Temasımız hiç kopmadı.
*
Dost biriktirmeye kıymet verirdi, yüce gönüllülüğüyle hepimizi etkilerdi, bir yardım talebi aldığında onu kendi işinden daha önemli bilirdi. İflah olmaz bir Demirelciydi, Demirel’le anıları meşhurdu. Demirel’in sırlarını bilirdi ve “Bu sırlar benimle mezara gidecek” derdi. Son dönemde ise siyaseti hep sağduyulu bir gözle izliyordu.
*
Allah gani gani rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.
İYİ BİR DOKTORDAN BEKLEDİĞİM ŞEYLER
- “Bir sütlaç da mı yiyemeyeceğim?” diye sorduğumda... “Ye yahu ye! Bir taneden bir şey olmaz” demeli, diyebilmeli.
*
- Acı gerçekleri çikolatayla kaplayarak söylemeli... “Küt” diye “Senin durum berbat!” dememeli.
*
- Mizah duygusu olmalı. Mesela telefonla arayıp “Benim kalbim biraz hızlı mı çarpıyor ne?” diye sorduğumda “Kedidir kedi” diyerek kafa bulmalı.
*
- “Bir şeyin yok. İki güne geçer” dememeli. Mutlaka bir ilaç yazmalı.
*
- “Psikolojiktir psikolojik” cevabını, literatüründen tamamen çıkarmalı.
*
- “Ama ben internette baktım, öyle yazmıyor” falan dediğimde hemen sinirlenip öfkelenmemeli.
ÖZGÜR ÖZEL’İN SÖZLERİNİN ALTINA İMZA ATARIM
YERYÜZÜNDE bir aşı adaletsizliği var.
*
Dünya Ticaret Örgütü’nde “aşı üreten ülkelerin, aşıyla ilgili verileri yoksul ülkelerle paylaşması ve onların da aşı üretebilmelerinin sağlanması” doğrultusunda bir talep oylandı.
ABD, AB, İngiltere ve İsviçre’nin oylarıyla bu talep reddedildi.
*
CHP’li Özgür Özel, işte bu yamyamlığa dikkat çeken bir basın toplantısı düzenledi.
*
Söyledikleri şunlar:
*
“Batsın bu dünya deniyor ya, adaleti buysa, ahlakı buysa hakikaten batsın bu dünya ve batar bu dünya. 4 yoksul Çinlinin içtiği bir çorba, İngiliz başbakanı yoğun bakıma sokuyorsa, dünyada aşı adaleti olmalıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün bu kararını tarihin önünde kınıyoruz.”
*
Altına imzamı atıyorum. Hakikaten batsın bu dünya.
AYŞENUR VE EMİN NEDEN BU KADAR KOLAY YALAN SÖYLEYEBİLİYOR?
HALK TV’de izledim.
Ayşenur Arslan ve Emin Çapa, “Ali Erbaş, Amerikan hastanesinde tedavi görüyor” palavrası üzerinden...
Ali Erbaş’a laflar saydırıyorlar.
*
- “Bu haber doğru mu acaba? Bir teyit etsek” diye en küçük bir araştırma yapmaya bile tenezzül buyurmuyorlar.
- “Sosyal medyada her gördüğümüzün üzerine atlamayalım” diye bir titizlenmeye gerek bile duymuyorlar.
- “Yalan çıkarsa rezil oluruz, mahcup oluruz, bizi tefe koyarlar” diye bir kaygının zerresini bile taşımıyorlar.
*
Oysa her iki isim de yıllardır merkez medyada habercilik yaptı. İşin adabını, kuralını, ahlakını, gereğini hepimizden daha iyi bilirler. “Yalan haber” vermenin, mesleki açıdan ne denli utanç verici bir şey olduğunun sonsuz farkındadırlar.
*
Peki nedir bu arkadaşlarımızı bu duruma sokup tanınmaz hale getiren?
Cevap veriyorum:
Siyasi iklim ve onun doğurduğu medya düzeni.
*
Bir kitleleri var. Onlara sesleniyorlar. Ve hepsinden önemlisi asla ve kata utandırılmayacaklarını biliyorlar.
*
Umudum yok ama yine de “Bu düzen değişmeli” diyorum.
CİHANGİR İSLAM HAKLIDIR
CHP’ye transfer olan Cihangir İslam’ın sekiz sene önce sosyal medyada paylaştığı mesaj şuydu:
*
“CHP’nin yegâne eseri Anıtkabir. Savaş döneminde, ekonominin küçüldüğü bir dönemde 40 milyon TL’ye mal oldu. O da Marmaray gibi 9 yılda bitti.”
*
Ben de “İnsan görüş değiştirebilir. Ama tek bir şartla... Eskiden neden öyle düşündüğünü, şimdi neden böyle düşündüğünü açıklamalıdır” diye yazmıştım. Ve şöyle demiştim: Anıtkabir mesajını izah etmelidir Cihangir Bey.
*
Cihangir Bey’e Anıtkabir mesajını sormuşlar. O da geçiştirmiş. Tek bir harf bile etmemiş. Kızmadım kendisine. Kızamadım. Gerçekten bu denli süfli bir mesajın nesini izah edebilirdi ki? Haklıdır geçiştirmekte.
Paylaş