Paylaş
HÜRRİYET Dış Haberler Servisi, Hürriyet’in dünkü “Dünya” sayfasında olayın bütün ayrıntılarını dört dörtlük bir şekilde işledi:
*
Beş kişi. Beşi de acayip zengin. “Titan” adlı altı buçuk metrelik bir denizaltıya binip batan Titanik gemisinin enkazına keşif dalışı yaptılar. Şu anda kendilerinden haber alınamıyor.
5 kişilik grubun dalış yaptığı ‘Titan’ adlı denizaltı.
96 saat yetecek oksijenleri var. Bugün saat 14.00’te oksijenleri tükeniyor. Ve maalesef pek umut yok.
*
Bu ölümcül seyahat için kişi başı ödedikleri ücreti yazıyorum: 250 bin dolar.
*
Şöyle bir düşündüm:
Bu kişiler kadar zengin olsam böyle bir seyahate heves eder miydim?
Asla. Değil 250 bin dolar para ödemek, üstüne 250 bin dolar verseler yine de çıkılmayacak bir seyahat bu.
*
Düşünsene abi:
Altı buçuk metrelik bir kapsülün içine beş kişi sıkışacaksın. Kendini böyle boğucu bir şeyin içine hapsedeceksin. Denizin kilometrelerce altına dalış yapacaksın.
Ne için? Heyecan için.
Titanik, 1912 yılında buzdağına çarparak 2 bin 224 yolcu ve mürettebatıyla batmıştı.
Aşırı zenginlerin hayatlarındaki anlam arayışı, resmen saçma ve tehlikeli heyecan arayışına dönüşmüş durumda.
Kimi uzaya gitmek için milyonlar döker, kimi denizin bilmem kaç kilometre altına dalmaya çalışır.
*
İçlerinden biri Pakistan’ın en zenginlerinden. Oğluyla birlikte 500 bin dolar verip çıkmış bu riskli seyahate.
Memleketi fukaralık içinde debeleniyor. O eğlence dalışı yapıyor.
*
Parayla satın alınabilecek her şeye ulaşma şımarıklığının onları getirdiği nokta bu.
Çok az insanın yapabildiği şeyi yaparak çok az insandan biri olma hevesi.
*
Eskiden zengin aristokratların tarihten bugüne getirdikleri rafine zevkleri olurdu.
Bugün dünyada ortaya çıkan yeni zenginlerin akıl edebildikleri zevkler de bunlar.
*
Yetmiyor. Hiçbir şey yetmiyor onlara.
Maddi konforla yetinemiyorlar. Bir türlü tatmin olamıyorlar.
Başkalarıyla aralarına bir çizgi çekmek istiyorlar.
Uzayda dolaşmış olmak... Titanik batığına dalmış olmak... Buralardan yürüyerek kişisel zenginliklerinin bir hikâyesi olsun istiyorlar. Devasa zenginliklerine bir arka plan oluşturmak istiyorlar.
*
Kimse kusura bakmasın.
Ege sularında yeni bir yaşam umuduyla can veren yüzlerce sığınmacı dururken...
Kendilerini sırf zevk için Titan adlı altı metrelik bir denizaltı kapsülüne sıkıştıranlara hiç üzülemeyeceğim.
‘16’LI MASA KURARIM’ KONUSUNDA GEYİKLER
- Hiçbir patron, bu kadar çıldırmamıştı.
*
- “Sana söz, belediyeleri de kaybedeceğiz” demenin bir başka şekli mi bu?
*
- Galiba bu sefer masaya AK Parti’yi de almayı hedefliyor.
*
- Hepsine 8’er milletvekilliği verse... Kaç milletvekili eder?
*
- Konuşan Kılıçdaroğlu olmayabilir mi? Deep fake yöntemiyle Ruslar bir oyun çeviriyor olmasın?
*
- Geliyor tam 16 cumhurbaşkanı yardımcısı... OMG!
*
- Şu anda minik bir parti kursak kaç belediye alırız Kemal Bey’den?
*
- CHP’nin beka sorunu, buz gibi bir gerçek.
BURCU KÖKSAL’IN KEMAL BEY’İ TAKDİMİ
CHP’nin Grup Başkan Vekili olmuş Burcu Köksal. Meclis’te CHP grubuna başkanlık yapıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kürsüye davet edecek. Ağzından çıkan cümleler şunlar:
*
“Adaletin yılmaz savunucusu, ezilenin / işçinin / memurun dostu, gençlerin demokrat amcası, çetelerin, uyuşturucu baronlarının korkulu rüyası, milyonların umudu...”
*
Burcu Köksal yaptığı bu takdimle...
Kılıçdaroğlu’na yönelik istifa çağrılarını arttırmış, Kılıçdaroğlu antipatisini fena halde yükseltmiş, durup dururken Kılıçdaroğlu’yla ilgili olumsuzlukları yeniden hatırlatmış oldu.
*
Bir insan ancak Ekrem İmamoğlu yanlısıysa Kılıçdaroğlu’na bu kötülüğü yapar. Acaba Burcu Hanım, İmamoğlu yanlısı mı?
ALTIN ÇOCUK
TÜRKİYE’NİN ilk altın çocuğu: Türk sinemasının büyük ismi Göksel Arsoy.
*
Türkiye’nin son altın çocuğu: Türk futbolunun büyük ismi Arda Güler.
ORTADOĞU’DA KARTLAR YENİDEN DAĞITILIYOR
ORTADOĞU’da kartların yeniden dağıtılmasına yol açan hadise şu:
*
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde TEK Partisi Genel Başkanı Ahmet Özal ile basına kapalı bir toplantı gerçekleştirdi.”
*
İşin komik kısmını geçersek Kemal Kılıçdaroğlu açısından şöyle bir yakın tehlike var:
Gitgide daha çok mizahın konusu olma tehlikesi.
Kemal Kılıçdaroğlu - Ahmet Özal
SEÇİM SONRASININ SÜREÇLERİ
- İNKÂR SÜRECİ: Bu sürecin mottosu şuydu: “Hile yaptılar, oyları çaldılar.” Seçim gecesi tavan yaptı. Ertesi gün de sürdü. Ancak fazla uzayamadı. Uzatmaya çalışanlar oldu ama etkileri sınırlı kaldı.
*
- ÖFKE SÜRECİ: Önce Tuncay Özkan’a yöneldi öfke. Sonra üç küçük partiye. Ardından beş dönemdir milletvekili olanlara. Ve en sonunda Kılıçdaroğlu’na... Öfke sürüyor ama eskisi kadar canlı değil.
*
- PAZARLIK SÜRECİ: Yerel seçim ne olacak abi? Yine ittifak yapılacak mı kanka? İmamoğlu başa geçer mi abla? Türü sorularla yürüyen bir süreç bu.
*
- DEPRESYON SÜRECİ: Geçen gün kimsenin kimseyi tanımadığı bir bekleme odasında bir hanımefendi, “Şu kanalı değiştirir misiniz? Halk TV yok mu? Onu açın” dedi. Herkes gülümsedi. Bu kolay atlatılacak bir süreç değil.
*
- KABULLENME SÜRECİ: Bir gün herkes bu noktaya gelecek. Geç olabilir. Sancılı olabilir. Ama kaçınılmaz son burasıdır.
Paylaş