Tatsız dil gülmez yüz
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen gün Antalya’da parti içi bir toplantı düzenledi.
Epey geniş kapsamlı bir toplantı.
CHP’nin örgütsel mekanizmasında yer alanların hepsi o toplantıdaydı.
*
Konuşmasını dinledim Kemal Bey’in.
Partililere seçim öncesi nasıl davranmaları gerektiğini anlattı.
*
Tavsiyeleri aşağı yukarı şöyle şeylerdi:
*
Yan gelip yatmak yok. Çalışacaksınız. Halkın ayağına gideceksiniz. Kibirlenmek, üstten konuşmak, laf çakmak yok. Herkesle eşit ilişki kuracaksınız. Eleştirilere sinirlenmek yok. Sonuna kadar dinleyeceksiniz. Kimin hangi partiye oy verdiğiyle ilgilenmek yok. Herkesi kucaklayacaksınız.
*
Kısacası Kemal Bey, partililerini “tatlı dile, güler yüze” davet ediyordu.
Güzel. Hoş. İsabetli.
Örgütlü partililer, bu davete icabet edebilirler.
*
Ama CHP, sadece örgütlü partililerden ibaret değil ki.
CHP’ye yakın...
Gazeteciler var, sanatçılar var, eski siyasetçiler var, sosyal medyacılar var, ekran konuşmacıları var.
Ve bunlar, CHP’nin genel imajının oluşmasında örgütlü partililerden bile daha etkililer.
*
Oraya baktığımızda ise gördüğümüz şunlardır:
*
Alaycı bir üslup... Kinci bir yaklaşım... Küçümseyici bir tavır... Kibirli bir eda... Parmak sallayıcı bir tutum...
*
Diyelim ki Kemal Kılıçdaroğlu, parti örgütünü “tatlı dil, güler yüz” konusunda ikna etmeyi başardı.
Peki bu nobran, bu itici, bu sevimsiz, bu kendini beğenmiş tayfa ne olacak?
Onların tatsız dilleriyle, gülmez yüzleriyle ne yapacak?
PUTİN İÇİN ONURLU BİR ÇIKIŞ ARADIM
- Donbas’a tamam dense.
- Kırım’daki fiili durum kabul edilse...
- Yaptırımlar da azıcık gevşetilse...
Putin’e onurlu bir çıkış sağlanmış olur mu acaba?
*
“Sana ne kardeşim, sana mı kaldı Putin’e çıkış bulmak?” demeyin.
Ukrayna’da bir bebek daha ölmeyecekse...
Dünya vatandaşı herkesin Putin’e onurlu bir çıkış aramasında sayısız yarar var.
ÖNGÖRÜLERİM
- 2059 yılında da Kelebek’in manşetinde Aleyna Tilki olacak.
*
- 2044 yılında da Türkler, dünya standartlarında bir polisiye dizi çekemeyecek.
*
- 2039 yılında da stokçular, stok yapmaya devam edecek.
*
- 2040’larda da Melih Gökçek, Twitter’dan kopamayacak.
*
- 2050’lerde de Mustafa Sarıgül’ün TikTok delirmeleri sürecek.
SÜLEYMANCI YURTLARI
SAYIN yetkililer!
Lütfen Süleymancı yurtları denen yurtlarla ilgili olarak...
- Denetim üzerine denetim yapın.
- “Alınları secdeye değiyor” falan demeyin.
- Pedagojik formasyonu olmayanların bu yurtların kapısının önünden geçmesine bile izin vermeyin.
- Kurallara uygun davranmayan yurtların kapılarına kocaman bir asma kilit vurmaktan kaçınmayın.
*
Çünkü hem benim hem de bu toplumun...
Bir tane daha “Süleymancı yurdu skandalı”na tahammülü kalmadı.
MAYIN VE VİRÜS
UKRAYNA’dan ta bizim İstanbul Boğazı’na kadar gelen mayının fotoğrafına baktığımda...
Herkes gibi ben de...
“Virüse benziyor bu mayın” dedim.
*
Sonra da işin felsefesini yapmaya başladım:
*
Virüs gidiyor.
Mayın geliyor.
Başımız beladan bir türlü kurtulmuyor.
ACI VAR MI ACI
NAİM, Müslüm, Bergen, Dilber Ay...
Hepsinin filmi çekildi.
Çekilen filmler, belli ölçülerde iş yaptı.
*
Bu isimlerin ortak özelliklerine baktığımızda şu üç şeyi görüyoruz:
*
- BİR: Acılarla kavrulmuş bir hayat.
- İKİ: Elde edilmiş başarıyla acıları yenme çabası.
- ÜÇ: Sinematografik bir ömür.
*
Ama bu isimlerin hayatını anlatan filmlerin iş yapmasının temelinde yatan yegâne unsur galiba şu:
*
Acıyı seviyoruz biz milletçe.
*
“Cem Karaca’nın da filmi yapılacak” denildiğinde ilk aklıma gelen soru şu oldu:
*
“Acı var mı acı?”
