Paylaş
Polis, “Kalacak yerim yok” diyen bir vatandaşımıza...
Sokağa çıkma kısıtlamasına uymadığı gerekçesiyle...
3 bin 150 lira ceza kesmişti.
*
Bu olay nedeniyle Türk Polis Teşkilatı’ndan bir özür açıklaması geldi.
“Polisimiz görevini yaptı ama burada olayın içeriğine göre davranılması gerekirdi” deniliyor açıklamada.
*
İşte budur!
Hata tabii ki yapılabilir.
Önemli olan hatada ısrar etmemektir, hatayı kabul etmektir, hatadan dolayı özür dilemesini bilmektir.
Bravo polisimize!
*
Ancak yeri gelmişken...
Türk Polis Teşkilatı’nın özür dilediği olayla ilgili bir başka noktaya da işaret etmek istiyorum:
*
Kalacak yeri olmayan vatandaşla polis arasında geçen konuşmanın videosunu izlerken...
Bir şeyden çok rahatsız olmuştum:
*
Polisimiz, vatandaşa “sen” diye hitap ediyordu.
Israrla, inatla.
Böylece ortaya...
Üstenci bir dil çıkıyordu.
Belki maksat öyle değildi ama sonuçta dil üzerinden karşısındakini küçümseyen bir eda söz konusuydu.
*
Polisimiz, karşısındaki kim olursa olsun...
Statüsüne, ekonomik durumuna, ününe falan bakmadan...
Tüm vatandaşlarımıza “siz” diye hitap etmelidir.
Hatta bu kural, devlet olsun özel olsun tüm hizmet sektörü için geçerlidir...
Bazılarına “sen”, bazılarına “siz” olmaz...
*
Burası, herkesin “siz” diye hitap edilmeyi hak ettiği bir ülkedir.
BU HEYKELE İTİRAZIM YOK
“CHP” ve “heykel” kelimeleri yan yana gelince...
CHP karşıtlarına acayip bir malzeme verilmiş oluyor.
Ve başlıyor...
“Bunlar heykelden başka bir iş bilmezler” tarzı yıkıcı eleştiriler.
*
Bu yüzden CHP’li belediyelerin şu heykel işinden uzak durmaları gerektiğini yazdım.
Fakat buna rağmen...
Uzak duramadıklarını da şaşkınlıkla izledim.
*
En son yine bir heykel olayıyla daha karşı karşıya kaldım.
Bu kez yer: Ankara.
Mansur Yavaş, Ankara’ya Atatürk heykeli dikiyormuş.
*
Tam kaşımı kaldırıp...
“Allah Allah! Bunlar heykelsiz duramıyorlar galiba” diyecektim ki...
Belediyenin heykelle ilgili şu açıklamasını okudum:
*
“Melih Gökçek’in ‘kol saati heykeli’ni kaldırıp Atatürk’ün Ankara’ya gelişini sembolize eden bu anıtı yaptık.”
*
Açıklamayı okur okumaz şöyle dedim:
*
“Kol saati heykeli nedeniyle bu seferlik mazursunuz Sayın Ankara belediyesi... Ama bu seferlik.”
‘TERÖRÜ KINAYIN’ DEMEK FAŞİSTÇE BİR TUTUM MUDUR?
ÖTEDEN beri HDP’lilere söylenen bir sözdür:
*
“Terörü kınayın. PKK’yı kınayın. Hadi kınasanıza... Kınayın.”
*
HDP’den esaslı bir “kınama” gelmez pek.
“PKK’yı kınıyoruz” demeye pek yanaşmazlar.
Hatta “Faşizm söyletme mecburiyetidir” falan türü artistlik laflarla konuyu geçiştirenler de çıkmıştır aralarından.
*
Oysa “Terörü kınayın. PKK’yı kınayın. Hadi kınasanıza... Kınayın” demek ve bu doğrultuda çağrıda bulunmak...
Çok “Avrupai” bir harekettir.
*
İspanya’da Batasuna Partisi’ni kapattılar. Gerekçe? Gerekçeler şunlar:
- Terör örgütü ETA ile arasında organik bağ bulunmak.
- Terör eylemlerini kınamaktan kaçınmak.
- Halkı devlete karşı mücadeleye tahrik etmek.
*
Batasuna ne yaptı? AİHM’ye gitti.
“Bize haksızlık yapıldı” diye.
AİHM de onlara şunu dedi:
“Siz kapatılmayı hak ettiniz. Hakkınızda verilen karar doğrudur.”
*
Demek ki neymiş?
“Kına... Hadi kına... Neden kınamıyorsun... Kınasana...” demek...
Hiç de öyle faşistçe bir tutum değilmiş.
Terörü kınamayan, koskoca partinin kapatılması bile AİHM standartlarına gayet uygunmuş.
ÜZGÜNÜM
- CAVİT ÇAĞLAR: Durumuna hem üzülüyorum hem de “Demedim mi demedim mi?” ilahisini söylüyorum.
*
- ERCÜMENT OVALI: Kendisini her gördüğümde... Nâzım Hikmet’in beyaz önlükleriyle laboratuvarlarda insanlık için çalışan bilim insanlarını övdüğü şiiri geliyordu aklıma. Ama artık kendisini her gördüğümde derin bir düş kırıklığı deryasında yüzüyorum.
‘BU ÜÇ İSMİ DAHA ÇOK DUYACAĞIZ’ OLAYI
HÜRRİYET’in Cumartesi ve Pazar ekleri, son dönemde resmen şaha kalkmış durumda. Fotoğraflar efsane. Söyleşiler tadından yenmiyor. Haberlerin tümüne resmen kafamı kaldırmadan gömülüyorum.
Aslı Çakır önderliğindeki tüm ekibe yürekten bravo!
*
Şimdi gelelim asıl meseleye...
Hürriyet Pazar’da Hakan Gence, “Bu üç ismi daha çok duyacağız” başlığıyla üç genç oyuncuyla söyleşi yapmış.
*
Üç oyuncu: Ahsen Eroğlu, Sinem Ünsal ve Melis Sezen.
Üçü de 20’li yaşlarının başında... Üçü de dizilerle çıkış yapmışlar... Üçünün de hayran kitleleri oluşmuş... Üçü de adından çokça söz ettiriyormuş...
*
Bu işten çakanlara sordum:
“Yeni Türkan Şoray, yeni Filiz Akın, yeni Fatma Girik... Bu oyuncular mı olacak?”
Cevap verdiler:
“Birkaç diziyle olacak iş değil bu... Yolun daha çok başındalar... Kalıcı olup olmayacakları bile belli değil...”
*
O zaman konuya, Sağlık Bakanı Koca’nın mRNA aşısına yaklaştığı gibi yaklaşabiliriz:
“Kısa vadede çok etkili... Ancak orta ve uzun vadeli sonuçları için net bir şey söyleyemeyiz.”
Paylaş