Paylaş
Bir bakayım dedim.
Bir başladım okumaya.
Kafamı kaldırdığımda kitap bitmişti.
*
Kitap diyor ki....
Özgür iradenizi kaybetmemek için... Günümüz çılgınlığına direnmek için... Hakikatin altının oyulmasına dur demek için... Söylediklerinizin anlamsızlaşmaması için... Empati kapasitenizi yok etmemek için... Mutsuz olmamak için... Ekonomik itibarınızı korumak için... Siyasetin imkânsız hale gelmemesi için... Ruhunuzdan nefret edilmemesi için...
Hemen şimdi sosyal medya hesaplarınızı kapatın.
*
Bunların her birini tek tek, uzun uzun açıklıyor kitap.
*
Sosyal medyanın başat unsurlarını ise şöyle sayıyor kitap:
*
Davranışları belirleyen algoritmalar, robot hesaplar, yapay zekâlar, ajanlar, sahte yorumcular, sahte arkadaşlar, sahte takipçiler, sahte yazarlar, otomatikleştirilmiş dolandırıcı tuzakları...
*
Öyle ikna ediciydi ki kitap...
Gazetecilik yapmasam ve takipçi sayım biraz fazla olmasa...
Sosyal medya hesaplarımın tümüne “Bay bay” derdim.
SELAMİ ŞAHİN’İN BABALAR KLASMANINA YÜKSELMESİ LAZIM
MÜSLÜM Baba... Tamam. Orhan Baba... Tamam. Neşet Baba... Tamam. Ferdi Baba... Tamam.
Tüm bu isimler, Türkiye’nin “babalar klasmanı”nın herkes tarafından benimsenen temsilcileri.
*
Ama “babalar klasmanı”nın kapısı sımsıkı kapalı değil.
Oraya başka bazı isimler de eklenebilir.
Mesela: Selami Şahin.
*
Bizim Zeynep Bilgehan’ın dün Hürriyet’te yaptığı Selami Şahin röportajını okuyunca karar verdim buna.
*
Her şeyden önce Selami Şahin, şeker gibi bir adam.
Sıfır kompleks... Tevazu sahibi... Süper babacan...
*
Üstelik hepimizin marş gibi ezberlediği muhteşem eserlerin sahibi.
“Gitme Sana Muhtacım” da onun, “Seninle Başım Dertte” de onun.
“Alışmak Sevmekten Zor” da onun, “Gözler Kalbin Aynasıdır” da onun.
“Senin Olmaya Geldim” de onun, “Sen Sus Gözlerin Konuşsun” da onun.
*
Zaten kendisine öyle diyenler var ama ben çoğunluk tarafından tescillenmesini istiyorum:
Selami Şahin, artık babalar liginde yer almalı ve “Selami Baba” diye anılmalı.
Arz ve teklif ederim.
BIDEN’IN BİSİKLETTEN DÜŞMEMESİ HABERDİR
BIDEN, bisikletten düşmüş.
Üstelik tam da seyahatini tamamlayıp bisikletten inerken...
Biden dediğin adam, boşlukla tokalaşan bir adam.
*
Boşlukla tokalaşan birinin...
Bisikletten düşmesinin değil, bisikletten düşmemesinin haber değeri vardır.
ARTIK DEMODE OLAN ŞEYLER
- Facebook. O kadar demode ki “Facebook demode” demek bile demode.
*
- Köpük banyosu, jakuzi falan... Offf... Çok demode.
*
- Savaşlarda tank kullanmak. SİHA’lar çıktıktan sonra feci demode.
*
- James Bond. Serinin son filmini izlerken resmen esnedim abi.
*
- Ekrem İmamoğlu. Nedendir bilinmez herkes Mansur Yavaş diyor.
*
- Avokado... Bir gıda maddesi, bu kadar mı hızlı demode olur arkadaş.
TOO MUCH HAREKETİ’NE TAM DESTEK VERİYORUM
ÇAĞIMIZ her şeyin ama her şeyin abartıldığı bir çağ.
Kararında durulmuyor.
Üzerine üzerine gidiliyor.
*
Mesela “me too” hareketi...
Mesela “veganlık” olayı...
Mesela “bedenle barışık olma” dalgası...
Mesela “sürdürülebilirlik” mevzusu...
*
İlk başladıklarında heyecan vericiydiler. Bayağı bir benimsemiştim. Konusu geçtiğinde yüzümde bir gülümseme beliriyordu.
Ama sonradan öyle abartıldı ki...
“Yeter artık” duygusunun oluşması kaçınılmaz oldu.
*
Yeni işittim.
Meğer Batı’da da benim gibi düşünenler varmış.
Ve onlar “Too much” diye bir hareket başlatmışlar.
*
Buradan kendilerine sesleniyorum:
*
Beni de üye yazın. Beni de üye yazın.
Paylaş