Paylaş
İslamcı aydınlar ekranlarda şöyle derlerdi:
- Diyanet eliyle dinin tanzim edilmesi kabul edilemez.
- Devlet, camilerde okunacak hutbelere bile karışıyor.
- Diyanet’in varlığı dine müdahaledir.
- Devletin fetva makamı olamaz.
- Devlet dini denetleyemez.
* * *
Peki bugün?
Bugün bütün bu eleştiriler, bu yaklaşımlar, bu itirazlar “unutma bahçesi”ne atıldı.
Terk edildi yani...
Yerine ne geldi?
Şu geldi:
“Diyanet bizimkilerin eline geçti, Diyanet sorunu kalmadı”.
Tıpkı...
“YÖK bizimkilerin eline geçti, YÖK sorunu kalmadı” mevzusu gibi...
* * *
Devlet senden uzak olunca...
“Diyanet’in varlığı dine müdahaledir” diyeceksin.
Devlet sana yakın olunca...
“Yaşasın Diyanet” sloganını atacaksın...
İyi güzel de muhterem...
“Prensip” diye bir şey vardı.
Söyler misin, o ne oldu?
Diyanet’e sorular
- Kürtaj haram ve cinayetse Hanefi mezhebine göre verilen “120 güne kadar caizdir” fetvası ne olacak?
- İslam’da bu konuda bir görüş ayrılığı yok mu? Bir içtihat zenginliği yok mudur? Verdiğiniz fetvaya katılmayan İslam bilginleri olamaz mı?
- Neden sezaryen konusuna değinmediniz? Sezaryen de cinayet mi? Başbakan’ın bu konudaki görüşleri dine uygun mu?
- Uludere konusunda bir fetvanız var mı? Uludere bir cinayet midir?
- İşten atılan Türk Hava Yolları çalışanları konusunda dinimiz ne der? Grev haram mıdır, helal midir?
- Başbakan “kürtaj” konusuna değinmeseydi siz yine de bu fetvayı yayınlayacak mıydınız?
Gitti ‘irtica gelir’, geldi ‘darbe gelir’
BİR zamanlar bu topraklarda “irtica gelir” cümlesi çok ama çok yaygındı.
“İrtica” ile korkutulurdu toplum...
Korkutulunca da her şey mubah olurdu.
- Askeriyeden sorgusuz sualsiz subay atılırdı. Gerekçe: İrtica gelir.
- Refah’a oy vermememiz gerektiği söylenirdi. Gerekçe: İrtica gelir.
- Türbana geçit verilmezdi. Gerekçe: İrtica gelir.
- Askeri vesayet bir türlü bitmezdi. Gerekçe: İrtica gelir.
- Resmi ideoloji sapasağlam dururdu. Gerekçe: İrtica gelir.
- Demokratikleşme rafa kalkardı. Gerekçe: İrtica gelir.
Aslında her şey çok demokratik olacaktı, mis gibi olacaktı, süper olacaktı...
Ama ah şu kör olası “irtica”...
Gelmekten bir türlü vazgeçmiyordu ki...
* * *
Dikkat!
Yeni trendi açıklıyorum:
Artık “irtica gelir” demode, “darbe gelir” moda.
Diyoruz ki: Uzun tutukluluk zulümdür, bitirin şu zulmü...
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Milletin telefonlarını, ortamlarını dinlemekten vazgeçin, ayıp oluyor.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Nedir bu “sahte CD” iddiaları falan... Şunun üstüne gidin.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Özel Yetkili Mahkeme’nin DGM’den farkı yok, kaldırılsın.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Kirli mücadele yöntemleriyle demokratikleşme mi olurmuş?
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Demokrasinin standartları neden yükselmiyor?
Diyorlar ki: Darbe gelir.
* * *
Kısacası...
Kemalist sistem “irtica gelir” diye korkuturdu toplumu...
Muhafazakâr sistem “darbe gelir” diye korkutuyor.
Gülden Karaböcek gibi seslenmek istiyorum:
Ne zaman bitecek Tanrım bu azap?
Gazeteci işten atılınca
- Hükümet yetkilisi “biz attırmadık” der.
- Yayın Yönetmeni “izindeydim” der.
- Gazete patronu “haberim yoktu” der.
- Başbakan’ın danışmanı “biz de üzüldük” der.
- İktidar destekçisi kalem “hükümetin bir ilgisi yok” der.
Bize de sormak düşer: Kim attı kardeşim bu gazeteciyi?
Meslek hastalığı
SOSYOLOJİ Profesörü Faruk Birtek, Vatan gazetesine bir söyleşi vermiş.
Konu: “Türkiye nereye gidiyor? AK Parti ne yapmak istiyor” falan...
Baştan sona okudum söyleşiyi...
Söylediklerinde katıldığım yönler çok.
* * *
Gazetecilik olumluyu görmek yerine olumsuzu görmeye meyyaldir ya...
Söyleşide benim asıl dikkatimi Faruk Birtek’in bir hatası çekti.
Soruluyor kendisine:
“1 Mayıs gösterilerine antikapitalist Müslüman gençler katıldı, ne diyorsunuz?”
Cevap veriyor:
“Anladığım kadarıyla onların içinde Ali Bulaç ve arkadaşları var”.
Üstünkörü gazete okuyanlar bile bilirler ki “Antikapitalist Müslümanlar” hareketi ile Ali Bulaç’ın bir ilişkisi yok.
Hareketin öncüsü İhsan Eliaçık’tır.
İzzet’in ‘Mahalle’si
BİZDE eğlence dünyası taklitçidir.
Batı’dakini en iyi taklit eden, en başarılıdır.
İzzet Çapa da bir taklitçidir.
Fakat o taklit ederken de araya bize özgü unsurlar eklemeyi ihmal etmez.
Hafiften oryantal dokunuşlar falan.
* * *
Duydum ki İzzet Çapa, Nişantaşı City’s’in üst katına “Mahalle” diye kocaman bir mekân kuruyormuş.
Sıfır taklit... Yüzde yüz yerli bir konsept... Yerli yaratıcılık...
Sonucu çok merak ediyorum.
Çünkü bu deneyim bir “başarı” kaydederse, “bize özgü eğlence konsepti”nin de önü açılacak.
İzzet’in hazırlıkları sürüyor, bakalım sonuç ne olacak?
Bir hadis
TARAF gazetesine Uludere konulu bir söyleşi veren İslamcı yazar Rıdvan Kaya hatırlatmış.
Ben de alıntı yapmak istedim.
Şöyle diyor hadis:
“En büyük cihat, zalim sultana karşı hakkı söylemektir”.
Bu yazı dizisine dikkat
“4 artı 4 artı 4” ile ilgili halkın cevabını merak ettiğim soruları yazmıştım.
Hürriyet’te bugünden itibaren “4 artı 4 artı 4 dosyası” başlıklı bir yazı dizisi başlıyor.
Amaç bu konudaki tüm sorulara yanıt bulmak...
Arkadaşımız Nuran Çakmakçı’nın hazırladığı bu kapsamlı yazı dizisi dikkatlerden kaçmasın.
Paylaş