Paylaş
İKİ: Cemal Süreya, Turgut Uyar... İkinci Yeni’nin yalnızıdır.
*
ÜÇ: Büyük Doğu, Diriliş... Diriliş üniversitesinin tek başına her şeyidir.
*
DÖRT: Diriliş Partisi... Onurlu bir particiliğin tek örneğidir.
*
BEŞ: Koşu bittikten sonra da koşan atlar... İşte o atların şairidir.
*
ALTI: Mülkiye... Tek başına aksiyon aldığı yerdir.
*
YEDİ: Doğu... Yedinci oğludur doğunun.
UNUTMA Kİ ŞAİRLERİ HAYKIRMAYAN BİR MİLLET
BİR konferansına katılmıştım seneler evvel Sezai Karakoç’un. Konuştu, konuştu, konuştu. Anlattı, anlattı, anlattı. Soruları cevapladı.
Ve en sonunda Mehmet Emin Yurdakul’un şu dizeleriyle konferansı bitirdi:
*
“Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et / Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”
*
Sezai Karakoç’un ölüm haberini alınca... Hepimiz sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibi olduk.
ÖLEN ANNELER VE ÇOCUKLAR İÇİN ŞİİR
SEZAİ Karakoç’un “ANNELER VE ÇOCUKLAR” başlıklı şiiri, ölen anneler ve ölen çocuklar için yazılmış müthiş evrensel bir şiirdir.
*
Şiirin tamamı şöyle:
*
Anne ölünce çocuk / Bahçenin en yalnız köşesinde / Elinde bir siyah çubuk / Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş / Simsiyah görünür gözüne / Elinde bir ip nereye / Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten / Durmaz bir yerde / Anne ölünce çocuk / Çocuk ölünce anne
TÜRK AŞK ŞİİRİNİN DORUK NOKTASI: MONNA ROSA
On yıllar boyunca elden ele dolaşmış, şiir matinelerinde okunmuş, aşk mektuplarını süslemiş, öyküsü hep merak edilmiş, en gizemli, en efsane şiirdir Monna Rosa.
*
Sezai Karakoç, bu şiiri 1950’lerde Mülkiye’de talebeyken aynı okulda okuyan Muazzez Akkaya için yazmıştır. Paragraf başlarındaki harflerden bir akrostişi vardır şiirin: Muazzez Akkaya’m.
*
Sezai Karakoç, bu şiirini bir öğrenci toplantısında okuyunca büyük sükse yapmış. Hisar dergisi, şiiri yayınlamış. Ve böylece kamuoyu şiirden haberdar olmuş.
*
Sezai Karakoç, şiirleri arasına almadı bu şiiri... Fakat şiir, Hisar dergisinden alındı ve önce teksir makinesiyle, sonra fotokopiyle çoğaltıldı. 1950’den 2000’lere kadar böyle yayıldı.
*
Şiiri ne sahiplendi ne inkâr etti Sezai Karakoç... Bu da şiir etrafındaki gizemi arttırdı. Hikâyeler uyduruldu şiir hakkında.
*
En sonunda Sezai Karakoç, şiiri yayınlama karar verdi. Bir kitap olarak çıktı Monna Rosa... Akrostişi bozmaya karar vermişti. “Geyve” kelimesini “Gülce” kelimesiyle değiştirmişti. Muazzez Akkaya’nın izlerini hafifçe örtmüştü yani.
*
Bütün bunların ötesinde... Yaşanan nice aşk hüsranının şarkısı olmuştur Monna Rosa... Nice açılmaların ve açılamamaların... Türk aşk şiirinin doruk noktasıdır.
MONNA ROSA
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
*
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
*
Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan...
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.
*
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
*
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
*
Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni, perdeleri çek.
*
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.
*
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
Ah, beni vursalar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları...
*
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... Su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.
*
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
*
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
*
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı.
*
Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
Altın bilezikler, o korkulu ten!
*
Monna Rosa, siyah güller, ak güller,
Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
Paylaş