Paylaş
- Bir stattan ıslık sesleri mi yükseldi? Hükümet de, yardakçısı da endişeli modernden daha endişeli bir şekilde ağlaşmaya başlıyor: Organize işler bunlar!
- CHP Genel Başkan Yardımcısı “MHP ile de koalisyon yapabiliriz” mi dedi? Hükümet de, yardakçısı da alabildiğine işkillenerek endişeli komplolar üretiyor: Derin hesaplar yapılıyor!
- Üç-beş öğrenci iki yumurta mı salladı? Hükümet de, yardakçısı da endişe içinde başlıyor hain bir parmak aramaya: Kim var bunların arkasında!
- Ortalığı bir anda “alkol tartışması” mı sardı? Hükümet de, yardakçısı da başlıyor endişeli mağduru oynamaya: Kampanya yapıyorlar!
- Muhalefet hafiften de olsa kendince atağa mı kalktı? Hükümet de, yardakçısı da endişeli komiği oynamaktan çekinmiyor: Hükümeti demokratik yoldan devirme planı yapıyorlar!
- Tunus’ta çıkan isyan manşetten veriliyor. Hükümet de, yardakçısı da endişeler içinde öküz altında buzağı arıyor: Yoksa bizde de Tunus benzeri isyan mı çıksın istiyorsunuz!
Hangi Tayyip Erdoğan
- Sevdiğimiz Erdoğan balkon konuşmalarında yaşam tarzlarına saygı duyacağını söylerdi. Sevmediğimiz Erdoğan ise “Aksırıncaya tıksırıncaya kadar için” diyor.
- Sevdiğimiz Erdoğan mağdur edilirdi. Sevmediğimiz Erdoğan ise mağdur ediyor.
- Sevdiğimiz Erdoğan tarihin en AB’ci siyasetçilerinden bile daha AB’ci idi. Sevmediğimiz Erdoğan ise AB’yi unutmuş gözüküyor.
- Sevdiğimiz Erdoğan sorulardan korkmazdı. Sevmediğimiz Erdoğan ise sorulardan korkuyor.
- Sevdiğimiz Erdoğan arkası sağlam egemenlerle uğraşırdı. Sevmediğimiz Erdoğan ise arkası sağlam olmayan heykeltıraşlarla uğraşıyor.
- Sevdiğimiz Erdoğan söylenmeyenlerin söylendiği bir ülke için çaba gösterirdi. Sevmediğimiz Erdoğan ise söylenmeyenlerin arttığı bir ülke için çabalıyor.
Var mısınız bahse
- Olmaz ya... Diyelim ki oldu. Bu hükümet gitti. İlk tornistanı “jöleli” yapacak.
- Olmaz ya... Diyelim ki oldu. Kemal Kılıçdaroğlu bir statta yuhalandı. Bugün yuhalamaya “demokratik hak” diyenler, o gün “terbiyesizlik” diye feryat edecek.
- Olmaz ya... Diyelim ki oldu. Kemal Kılıçdaroğlu bir statta yuhalandı. Bugün yuhalamaya “terbiyesizlik” diyenler, o gün “demokratik hak” diye yorum yapacak.
- Olmaz ya... Diyelim ki oldu. Erdoğan iktidardan düştü. Bugün “Tayyip Erdoğan’ı anlamamız gerekir” diyenler, o gün Tayyip Erdoğan’a karşı anlayışsızlığın feriştahını sergileyecekler.
- Olmaz ya... Diyelim ki oldu. AK Parti erimeye başladı. Bugün “Erdoğan uçurumdan atlasa, peşinden biz atlarız” diyenler, gemiyi ilk terk edecekler.
Artık Hrant edebiyatı yapmayacağım
- Ben artık Hrant’ın ardından “Ah yiğit Anadolu Ermeni’si ah” diye lügat paralamak yerine, Hrant’ın katiliyle hatıra fotoğrafı çektirmek için yarışan jandarma ve polisle hesaplaşmak istiyorum.
- Ben artık Hrant’ın ardından “Sen ne yiğit adamdın ey Hrant” falan diye lügat paralamak yerine, Hrant’ın şakağına sıkılan kurşun karşısında tüyleri kıpırdamayan ama “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganı karşısında celallenenlerle hesaplaşmak istiyorum.
- Ben artık Hrant’ın ardından “Tedirgin güvercin” edebiyatı yapmak yerine, Türklüğe hakaret etmediği halde Hrant için Türklüğe hakaret etti diye hüküm verenlerle hesaplaşmak istiyorum.
- Ben artık Hrant’ın ardından “Ayakkabısı delikti ama vicdanı delik değildi” diye laf oyunları yapmak yerine, hedef haline geldiği belli olduğu halde Hrant’ı koruyamayanlarla hesaplaşmak istiyorum.
- Ben artık Hrant’ın ardından şiirsel metinler döktürmek yerine, Trabzon’dan yola çıkan katili bildikleri halde bilgileri hasıraltı eden istihbaratçılarla hesaplaşmak istiyorum.
- Ben artık Hrant’ın ardından “Sarı Gelin” türküsünü Ermenice söylemek yerine, Hrant’ın katiline türkülerle övgüler yapan yavşaklarla hesaplaşmak istiyorum.
Yok artık
BEN sanıyordum ki Adnan Polat, protesto olayının heyecan ile konuştu.
Ben sanıyordum ki mesele geçiştirilecek.
Ben sanıyordum ki artık bu kadarını da yapmaya kalkışmazlar.
Ama hayır!
Mesele sandığımdan daha ciddiymiş.
Resmen iş güç bırakılıp statta protesto edenlerin peşlerine düşülmüş.
İşte zehir hafiye Adnan Polat!
Kararlılığından bir şey kaybettiğine dair en küçük bir işaret vermiyor.
İşte medya!
Protesto edenlerin bağlı oldukları örgütsel yapı(!) hakkında gayet ciddi yayınlara imza atıyor.
İşte İstanbul Emniyet Müdürü!
Sanki Hizbullah militanlarını yakalamış gibi sevinçli bir heyecan içinde “Hepsini tespit ettik” diye açıklama yapıyor.
Galiba Başbakan Erdoğan geçiştirse bile bunlar geçiştirmeyecek.
Ne diyordu hadis?
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz”.
İmam hatipli polis ürkütmesin sizi
İMAM hatip mezunlarına polis olma yolu açılıyormuş.
“Eyvah” demeden önce lütfen şunu bilin:
İmam hatip mezunları eskiden polis olabiliyorlardı. 28 Şubat sürecidir bu hakkı onlardan alan.
“Ürküyoruz” demeden önce lütfen şunu düşünün:
Hükümete bağlı polis gücü oluşturmak için ille de “imam hatipten yetişmiş” insanlara ihtiyaç yok.
Yine de teselli bulmadıysanız, şunu aklınıza getirin:
İmam hatip mezunları Başbakan oluyorsa neden polis olmasın.
Kesmediyse benim durumumu da göz önünde bulundurabilirsiniz:
Benim gibi bir imam hatip mezunundan köşe yazarı oluyorsa neden polis olmasın.
* * *
Yine de yetmedi mi?
O zaman “imam-hatip mezunları” ile uğraşmak, ayrımcılık yapmak, onları bir yerlere sokmamak için uğraşmak yerine...
“İmam-hatip liseleri” meselesine eğilmelisiniz.
Mesela “Bu okullar hangi boşluğu dolduruyor?” sorusuna önyargısız cevap aramaya başlayabilirsiniz.
Mesela “Eğer bu okulların sınırları daraltılırsa din eğitimi alanında baş gösteren boşluk nasıl doldurulacak?” sorusuna adam akıllı bir yanıt geliştirmeye çalıştırabilirsiniz.
Böylece...
İmam hatip mezunlarıyla uğraşmak yerine sistemle uğraşmış olursunuz.
Kısacası...
“İmam hatipçi” olmak da, “imam hatip karşıtı” olmak da işin kolay yanı...
Zor olan esaslı çözüm aramak.
Paylaş