Senin tetikçi havuzcudan ne farkın var Sol Haber Portalı!

Bayağı da müşterisi var.

Güya solculuk, güya muhaliflik falan yapıyor.

*

Ama o çok yakındığı havuz medyasından zerre farkı yok bu portalın.

*

Çarpıtıyor, cımbızlıyor, kastetmediğin şeyi kastetmişsin gibi yazıyor, hedef haline getiriyor, hakkında algı oluşturuyor, aşağılık bir iş yapmaktan imtina etmiyor, çakmak için fırsat kolluyor, şerefsizleşiyor, itibarsızlaştırma operasyonu çekiyor, vicdansızlık yapıyor falan...

*

Güya ben ensesti fantezi ilan etmişim.

Ve çirkinlikte sınır tanımıyormuşum.

Yuh size! Yuh yuh!

*

Alçaklık bayrağı diye bir bayrak var ya...

İşte bu bayrağı, tepeye, en tepeye dikmek konusunda havuzu bile geçer bu Sol Haber Portalı...

SAYIN BAKAN CANİKLİ! AMERİKALI MÜCAHİT'E BİR ŞEY DEMEYECEK MİSİNİZ?

SAYIN Bakan Nurettin Canikli.

2001 yılında Yeni Şafak’ta yazılar yazarken...

En önemli konularınızdan biri de İhlas Finans idi.

Neler yazmadınız ki İhlas Finans’la ilgili olarak...

Mesela...

“İhlas Finans’ın batmasında en büyük pay hiç kuşkusuz yöneticilere aittir. Kaynakların başta TGRT olmak üzere para yatıran insanların inançlarıyla bağdaşmayan alanlara kaydırıldığını çıplak gözle dahi belirlemek mümkündür” diye yazdınız.

Mesela...

“İhlas Holding kendisine duyulan güveni suiistimal etmiş, yüz binlerce küçük tasarruf sahibinin mağduriyetinin vebalini üstlenmiştir” diye yazdınız.

Mesela...

“İhlas Finans’ın iflasının nedeni kurallara uygun hareket etmemesidir. İflasa bahane uydurulmamalıdır” diye yazdınız.

Mesela...

“İhlas Finans’ın batması ile içi boşaltılarak batırılan bankalar arasında yöntem olarak fark bulunmamaktadır” diye yazdınız.

Mesela...

“Toplanan paraların bir bölümünün yurtdışına çıkarıldığına inanılmaktadır. Özellikle Mücahit Ören’in Amerika’da yaptığı yatırımların İhlas Finans’ta batan paralardan karşılandığı iddia edilmektedir” diye yazdınız.

Mesela...

“İhlas Finans’la ilgili iç boşaltma iddialarının odağındaki isim baba-oğul Ören’lerdir. Yani Enver Ören ve oğlu Mücahit Ören” diye yazdınız.

Mesela...

“Enver Ören, oğlu Mücahit’i Amerika’dan Türkiye’ye getirtmeli ve on binlerce insana verdikleri zararları birlikte ortadan kaldırmalıdırlar” diye yazdınız.

Mesela...

“Mücahit Ören’in Amerikan vatandaşlığına geçişi, İhlas Finans’tan para bekleyen yüz binlerce insan için umut ışığının iyice sönmesi anlamına gelmektedir” diye yazdınız.

Mesela...

“İhlas Finans’ta klasik banka içi boşaltma operasyonu ile toplanan paraların şahsi hesaplara aktarılmasından bahsedilmektedir” diye yazdınız.

Sayın Bakan Canikli...

Ben sizin işte bu yazdıklarınızın sadece binde birini yazdım.

Peki ne oldu?

Ne olacak?

Bu Amerikalı Mücahit, o günden beri beslediği bütün tetikçilerini üzerimize salıyor.

Kampanya yaptırıyor, akıl almaz iftiralar attırıyor, tehditler savurtturuyor falan.

Lütfen şunlara bir de siz seslenir misiniz Sayın Bakan.

Bakalım size de aynısını yapacak mı bu Amerikalı?

EMİNE ERDOĞAN’A GÜRÜL GÜRÜL BİR ÖVGÜ

- Bangladeş sınırında yaşanan büyük insanlık dramına kayıtsız kalmayıp koşup gitmesiyle...

- Arakanlı Müslümanların dertlerine bir nebze de olsa derman olmaya çabalamasıyla...

- Bangladeş sınırında perişan bir şekilde yaşamaya çalışan mağdurlara, uzaktan baş selamı vermek yerine sarılıp ağlamasıyla...

- “First lady’lik öyle olmaz böyle olur” diyerek... Dünyaya güzel bir first lady’lik örneği sunmasıyla...

Her türlü övgüyü fazlasıyla hak etmiştir.

*

Övüyorum Emine Erdoğan’ı...

- “O tarafa mı yaranmaya çalışıyorsun sen” diyenlere de...

- “Bizim tarafa mı dümen kırıyorsun sen” diyenlere de...

Zerre aldırmadan...

Gürül gürül övüyorum...

ERDOĞAN’IN NUTUKLARINDA SIRRI’NIN RUHU DOLAŞIYOR

SIRRI Süreyya’nın “La bu solcular size ne etti” çıkışı, çok popüler olmuş bir çıkıştır.

*

“La bu Nutella ne etti size”den tutun da...

“La bu Yozgat ne etti size”ye kadar varan...

Bir dizi mavranın kaynağı da Sırrı Süreyya’nın o çıkışıdır.

*

Sırrı Süreyya’nın çıkışı, en son Erdoğan için ilham kaynağı oldu.

Erdoğan, Alman politikacılara dönüp şöyle dedi:

“Ne yaptı bu Erdoğan size?”

*

“La bu Erdoğan ne etti size?” de diyebilirdi Erdoğan.

Ama sanırım “Almancaya çevrilemez” diye düşündü.

ZORUNA MI GİTTİ?

“HAYVAN” lakaplı bir köşe yazarı var Sabah’ta...

Vaktiyle “Mustafa Kemal Sizin Gibi Kıro Değildi” diye kitaplar yazarak muhafazakâr kesimleri sövgülere boğar, orduyla falan korkutmaya kalkardı.

*

İsmi lazım değil bu herif, şimdi de muhafazakâr kesimlerin kucağından karşı tarafı sövgülere boğuyor.

Tıynetini herkesin bildiği bu adam, benim için...

“Nişantaşı görmüş Yozgat imamı” demiş.

*

Yozgatlıyım.

İmamım.

Ve de Nişantaşı görmüşüm...

Zoruna gidenin borusuna gitsin.

KEDİ CAMİAMIZIN EN YENİ ÜYESİ: SIDDIK

SEKTER, Müezza, Zakir...

Bunlar bizim kedi camiamızın ileri gelen kedileri...

Hepsi cins, hepsi havalı, hepsi Avrupai, hepsi ağırkanlı...

Burunlarından kıl aldırmayan, oyunda oynaşta gözü olmayan, Oblomov’a rahmet okutan tipte kediler bunlar.

Camiamızın kedileri hep bunlardan oluşuyordu.

Ta ki “Sıddık” ile tanışıncaya kadar.

*

Mahalleden arkadaşlarımız, el kadar bir sokak kedisi bulmuşlar bir çay bahçesinin izbe köşesinde.

Kedicik hasta, perişan... Ölmek üzere...

Veterinere götürmüşler, tedavi ettirip sağlığına kavuşmasına vesile olmuşlar.

*

Adını “Sıddık” koyduk bu tekirin.

Bu “Sıddık” var ya bu “Sıddık”...

Oyunculuğuyla, iştahıyla, sevimliliğiyle, kıpır kıpır oluşuyla, sıcakkanlılığıyla, şakacılığıyla, espri duygusuyla falan tam bir İç Anadolulu...

Ve şimdiden o koca Sekter’in, o havalı Müezza’nın, o çekingen Zakir’in pabucunu dama atmış bulunmakta.

ARTIK ENTELEKTÜELLERİ ÖNEMSEYEN YOK

DELİL mi?

İşte bakın Prof. Şerif Mardin’in cenazesine...

Bir bakan, bir milletvekili, bir de bakan yardımcısı...

Yüz kişilik de bir cemaat.