Paylaş
Hazzetmemek için çok esaslı gerekçelerim var.
Mesela şu tür gerekçeler:
*
- 12 Eylül Darbesi’ni büyük bir aşkla, büyük bir şevkle savunur. Milli Güvenlik Konseyi üyelerine “ermiş adamlar” muamelesi çeker. Öyle muhafazakârdır ki bu konuda ne söylersen söyle milim değiştirmez kafayı.
*
- Darbe sürecinde yapılan işkenceleri küçümser mesela. Öyle abartır ki bunu, “Köylülere dışkı yedirilmişti” dendiğinde “Ne var bunda? Ben dışkı yedim, tadı çok güzeldi” falan diye açıklamalar yapar.
*
- Televizyon ekranında ağzının suyunu akıtarak mini etekli genç kız betimlemesi yapar mesela. Hacı hoca yapsa ortalığı ayağa kaldıracak olanlar, Celal Şengör yapınca “Alem adam bu bizim Celal Şengör” diye kendisini pışpışlar.
*
- Bir öğrencisinin eteğini kaldırıp şaplak atmasıyla övünmüştü bir keresinde. Dost meclisinde falan değil, televizyon ekranında yapmıştı bunu. Biraz tepki görmüştü bundan dolayı ama sonra unutuldu gitti.
*
Ateistmiş, dinlere inanmıyormuş falan hikâyedir benim için.
Celal Şengör’ü benim gözümde antipatik kılan şeyler bunlardır ve buna benzer şeylerdir.
*
İşte bu Celal Şengör’ü, dün bir savcı ifadeye çağırdı.
Peki hangi gerekçeyle?
*
Şengör’ün “Musa diye biri yok, İbrahim diye bir adam yaşamadı” türü sözler söylemesi. Üç büyük din hakkında “masal” demesi.
Buradan “Dine hakaret” sonucunu çıkaran Savcı Bey, “Gel bakalım ifadeye” demiş.
*
Savcının kimliğine baktım:
Bu tür sansasyonel işlere bayılıyor. İşi gücü hep bu tür konular. Nerede tartışmalı bir iş var, bizim Savcı Bey orada.
*
Canı sıkılıyor herhalde Savcı Bey’in.
Canı sıkıldıkça da “Nereden yürürsem çarşı karışır” diye bakıyor etrafa.
Ve mutlaka buluyor bir şeyler.
*
Bulduğu son şey de Celal Şengör’ün gayet sıradan, gayet alışılmış, gayet bilinen ucuz inkâr cümleleri.
*
Celal Şengör gibi antipatik bir adama...
“Düşünce suçlusu” payesi veren Savcı Bey, belki bu yolla kendi can sıkıntısını gideriyor olabilir ama bu durum benim canımı fena halde sıkıyor.
SEÇİME KADAR BÖYLE GÜZEL GÜZEL GİDELİM, SONRAAAA
“DUMAN” isimli grubun solisti Kaan Tangöze, konserinde politik bir nutuk atmış.
Videosunu izledim.
Şöyle diyor:
*
“Dikkatli olmak gerekiyor arkadaşlar çünkü ekonomi o kadar s...ı ki yapacak bir şeyleri kalmadı. Yine din elden gidiyor, kısa etek giydi, konuyu oraya getirmeye çalışıyorlar. Gaza gelmemeye çalışalım. Seçime kadar böyle güzel güzel gidelim. Sonraaaaaa...”
*
Sonra ne olacak?
Onu söylemiyor Kaan Tangöze.
Sadece “sonra” kelimesindeki ‘a’yı uzattıkça uzatıyor.
Mesajı alan kitleden çığlıklar, şak şaklar falan.
*
Adamın kullandığı bu “sonraaaaaaaa” var ya bu “sonraaaaa”.
AK Parti’den azıcık soğuyanların bile AK Parti’ye sımsıkı sarılmasına yol açacak cinsten bir şey.
KEDİLERE DOKUNMAYIN
SOSYAL medyada şerefsizin tekinin zavallı bir kediye yaptığı işkencenin görüntülerine rastladım.
İnfial yaratan görüntüleri fark eden Asayiş Şube Müdürlüğü Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Büro Amirliği ekipleri harekete geçip Pendik’te yakalamış caniyi. Kedi korumaya alınmış, işkenceci Murat Serdem İçer’e Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında 2 bin 43 TL ceza kesilip adli kontrolle serbest bırakılmış.
*
“Kedilere Dokunmayın/İnternette Katil Avı” diye bir belgesel var.
Kedilere bulaşan kimliği belirsiz bir alçağın kimliğini ortaya çıkarmak için internette verilen destansı mücadelenin öyküsü anlatılıyor bu belgeselde.
*
Temennim, bizdeki Murat Serdem İçer gibilerin tümüne karşı da internette böyle destansı mücadele başlatılması. Hepsinin bulunup kedilere bulaşmanın nasıl bir şey olduğunun kendilerine öğretilmesi.
KISA DİLİPAK TARİHİ
Adı Akit gazetesiyle özdeşleşmiş bir isimdi Abdurrahman Dilipak. Duydum ki yolları ayırmışlar. Dilipak, enteresan bir aydındır. 80’lerden bu yana takip ederim kendisini. Benim gözümde şöyle bir seyir izledi:
*
- 1980’LERDE: Bir solcu, bir liberal, bir İslamcı panelistin katıldığı paneller devrinin en tanınmış İslamcı panelistiydi. Destansı nutuklar atar, şaşırtıcı şeyler söylerdi.
*
- 1990’LARDA: Rakipleri artınca değişik tarzlar denedi. Şanar Yurdatapan’la “Kırmızı/Yeşil” diye ikili olmuşlardı. 28 Şubat’a başkaldırıda ön saftaydı.
*
- 2000’LERDE: AK Parti’nin iktidara gelmesiyle bir bocalama devri yaşadı. Kemalizm ile mücadele, İş Bankası’ndaki CHP payı falan... Bunlarla uğraştı.
*
- 2010’LARDA: Kendini yenileyemedi. Yerinde saymaya başladı. Hafiften özeleştirilere girişti. “Neler oluyor bize” falan demeye başladı.
*
- 2020’LERDE: Kenevir çıkışıyla yakalayamadığı popülariteyi “COVID yalan, aşı sıvı” sloganıyla yakaladı.
Paylaş