Samuray kılıçlı katliam şu beş sonucu doğurmalı

- İKİ: Canavarca hisle cinayet işleyecek denli hasta ruhlu kişilerin, devlet tarafından takibi yapılmalı ve tedavi altına alınmalı. Takip ve tedavi işi, ailenin inisiyatifine bırakılmamalı.

*

- ÜÇ: Cinayet işleyecek denli sorunlu çocuğuyla ilgilenmeyen, o çocuğa kılıç alabilecek parayı veren anne baba da bu işten sorumlu tutulmalı. Hiç değilse vicdanen yargılanmalı.

*

- DÖRT: Psikolojik açıdan hasta olduğu doktor raporlarıyla sabit olmayan katiller için, elde hiç veri yokken “sorunlu” denmemeli. Yargıyı etkileyecek bu tür yaklaşımlardan kaçınılmalı.

*

- BEŞ: Bu tür cinayetlerin ardından maktulden ziyade katile odaklanılmalı... Maktulün fotoğraflarından ziyade katilin fotoğrafları yayınlanmalı. Katilin elde bir tane fotoğrafı varsa... Onunla yetinilmeli.

MÜSTEKBİR / MUSTAZAF

İSLAMİ terminolojide çok önemli iki kavramdan biri “müstekbir”, diğeri de “mustazaf”...

*

“Müstekbir” şu demektir:

*

Kendini üstün gören, kibirlenen ve gerçeği kabul etmeyen kimse.

*

“Mustazaf” şu demektir:

*

Ezilen, küçük görülen, güçsüzlüğü nedeniyle etkisiz kalan kimse.

*

Ordu’nun Gürgentepe Belediye Başkanı’nın makam odasında iki kadın çalışanına davranışının videosunu izledim.

*

Belediye başkanı ile iki kadın çalışan arasındaki tartışma konusundan tamamen bağımsız olarak söylüyorum:

*

Gürgentepe Belediye Başkanı...

Hali, edası, hitap biçimi, kabalığıyla tam bir müstekbir gibiydi.

*

İki kadın belediye çalışanı ise...

Halleri, edaları, hitap biçimleri, nezaketleriyle tam bir mustazaf gibiydiler.

TANJU ÖZCAN’IN DİZİSİ ÇEKİLSİN

BOLU Belediye Başkanı Tanju Özcan, yabancı düşmanlığının dozunu gitgide daha çok artırıyor.

*

Şimdi de yabancıların nikâhını yüz bin liraya kıyacağını söylemiş.

*

Kendisi gibi olmayana, kendisinden farklı olana, yabancıya düşmanlıktan başka bir şey değil bu.

*

Bu tür adamların ve olayların 60 sene, 70 sene sonra dizisini çekip “Vah vah, neler yaşanmış öyle, ne acılar çekilmiş, ne gaddarlıklar olmuş” falan diye ağlaşıyoruz.

*

Tanju Özcan’ın dizisini çekmek için 60 sene, 70 sene beklemeyelim.

Şimdiden çekelim dizisini.

Ağlaşacaksak şimdiden ağlaşalım.

VAR BÖYLELERİ

HER cümlesinin sonunu...

- Anladın mı?

- Anladın sen onu.

- Anlatabildim mi?

- Anladın!

Falan diye bitirenler var.

*

Böyle konuşanlarla yaptığım sohbetlerden sonra felaket yorgun hissediyorum kendimi.

*

Yorgunluğumun nedenini de buldum:

Üç yüz elli üç kere kafa sallamak.

SON GÜNLERDE İZLEDİKLERİM

- SAHTEKÂR: Geçen akşam izledim filmi. Yorumum şudur: İzlemezsen bir şey kaçırmış olmazsın ama izlersen pişman da olmazsın.

*

- UNLIKELY MURDERER: 1986 yılında sinemadan çıkarken öldürülen İsveç Başbakanı Palme’nin katilini anlatan bir dizi. Yorumum şudur: Dizi izlemiş gibi olmuyorsun, Olof Palme suikastıyla ilgili bilgilendirilmiş gibi oluyorsun.

*

- GLORIA: Bu bir dizi... Oturdum izledim. Yorumum şudur: Soğuk Savaş dönemi casusluk hikâyelerine meraklıysanız, Portekiz’i seviyorsanız, ufak kasabalara düşkünseniz... Size uygundur. Değilseniz, kaçın.

ATTİLÂ İLHAN’IN KARDEŞİ NEDEN YAZAR OLMADI?

BİZİM İhsan Yılmaz, geçenlerde Kültürazzi köşesinde Attilâ İlhan’ın 70 yıl sonra hurdacıdan çıkan mektuplarını yayınladı.

*

Attilâ İlhan, kardeşi Cengiz İlhan’a yazmış mektupları.

Her cümlesi fişek gibi olan mektuplarda Attilâ İlhan, kardeşini yazar olmaya teşvik ediyor.

Ama ne teşvik!

*

“Yaz” diyor. “Yayınla” diyor. “Sen yazamayacak adam değilsin” diyor. “Kabiliyetlisin” diyor. “Sen lanse edilen yazarlardan daha iyisin” diyor. “Sanatçı yaratılmışsın” diyor.

Diyor da diyor yani.

*

Peki ama sonuç?

Sonuç şu: Merhum Cengiz İlhan, yazarlıkta devam etmiyor, çok ama çok başarılı bir avukat oluyor.

*

Attilâ İlhan gibi bir büyük ustanın bunca yüreklendirmesine karşın Cengiz İlhan’ın edebiyat alanında varlık gösterememesinin nedeni ne olabilir?

*

Bir süredir bunun üzerinde düşünüyordum. Şöyle bir yanıt buldum:

Galiba Cengiz İlhan, Attilâ İlhan’ı geçemeyeceğini bildiği için edebiyattan vazgeçti.

‘AKSAKAL’IN SAKALLA ALAKASI YOK

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen Türk Konseyi Zirvesi’nde...

“Sayın Binali Yıldırım’ı Türk Dünyası Aksakallar Konseyi’ne Türkiye’nin aksakalı olarak atadık” deyince...

“Ama Binali Yıldırım’ın sakalı yok ki” diyenlere arz ederim:

*

Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde “Aksakal” tabiri, çok kullanılan bir tabir. Bilge kişi, yol gösteren anlamında kullanılıyor. Ama kelime anlamının dışında siyasi anlamı da var. Orada da istişare ve danışma meclisinin üyesi anlamında kullanılıyor. “Aksakallar Konseyi”nin adı da buradan geliyor.