Paylaş
Atladım arabaya...
Yeni otoyoldan İzmir’e gittim.
*
İzmir’de Bakan Koca’yla buluşmamızın ilk adresi İzmir Valiliği oldu.
Ben valiliğe gittiğimde Bakan Koca, basın toplantısı yapıyordu.
*
Biraz izledim kendisini.
Vücut diline, vurgularına, mesajlarını verme biçimine baktım.
Verdiğim hüküm şu oldu:
Pandemi süreci, Bakan Koca’yı bir hayli ustalaştırmış.
*
Valilikten sonraki durağımız İzmir’deki bir hastane oldu.
Hastane önünde sağlık çalışanları, hasta yakınları ve vatandaşlar, bir anda Bakan Koca’nın etrafını sardılar.
Hepsinin tek bir amacı vardı: Bakan Bey’le fotoğraf çektirmek.
Maskeli ve mesafeli fotoğraflar çektirildi.
Bu manzarayı görünce de verdiğim hüküm şu oldu:
Bakan Koca’nın pandemi sürecinin başında artan popülaritesinde pek bir azalma olmamış.
*
Ve üçüncü durak:
İzmir ve çevresindeki şehirlerin durumunun ele alınacağı geniş kapsamlı toplantı maratonunun yapılacağı salon.
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, illerin sağlık müdürleri, illerin sağlıkla ilgili bürokratları, hastanelerin başhekimleri... Hepsi hazırdı toplantı için.
*
Ele alınan ilk şehir İzmir oldu.
İzmir’in il sağlık müdürü Burak Öztop’u gördüğümde “Vay! Ne kadar da genç bir müdür” dedim.
*
Burak Öztop, bir sunum yaptı.
Sıkmadan, uzatmadan, sündürmeden. Kararında...
Hasta sayısı, filyasyon ekiplerinin çalışmaları, hastanelerdeki kapasite durumu... Hepsini anlattı.
Bakan Koca da arada söze girerek...
“Bu alanda iyisiniz ama şu alanda biraz daha başarı göstermeniz gerekiyor” diye uyarılarda bulundu.
*
Bakan Koca’nın en fazla kurduğu cümleler, “Ne eksiğiniz var? Eksik var mı?” cümleleriydi.
Eksik söylendiği anda da o eksiğin giderilmesine yönelik sonuç alıcı ve hayli pratik çözümler üretti.
DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK: FİLYASYON DA FİLYASYON
SAĞLIK Bakanı Fahrettin Koca, uyguladıkları filyasyon sisteminin dünyada eşi benzeri olmadığını söylüyor.
*
Kendisine sordum:
“Filyasyon uygulaması olmasaydı Türkiye’nin durumu ne olurdu?”
*
Cevap verdi:
“Perişan olurduk.”
*
Bir ilde artış kaydedildiğinde, o ildeki filyasyon etkinliğini arttırdıklarını ve bunun da olumlu sonuçlarını kısa sürede gördüklerini söyleyen Bakan Koca, “Filyasyonla büyük başarı sağladık, sağlıyoruz ama anlatamıyoruz” dedi.
*
Peki nedir bu filyasyon?
*
Sistem şöyle işliyor:
*
- ERKEN TANI: Hastaneye müracaat eden vatandaşa hemen test yapılıyor ve erken dönemde tanı konmuş oluyor.
*
- EVE BIRAKMA: Pozitif tanı konan kişi, o anda evine araçla bırakılıyor. Bakanlık bunun organizasyonunu yapıyor.
*
- TEMASLILARIN SAPTANMASI: Evine götürülen kişinin kimlerle temas ettiği, aynı gün içinde saptanıyor.
*
- SÜREYİ KISALTMA: Temaslıların tespit edilme zamanı ne kadar azalırsa başarı o ölçüde sağlanmış oluyor.
*
- ÇAĞRI SİSTEMİ: Evde izole edilen hasta ve temaslılar, çağrı sistemi aracılığıyla birinci, üçüncü, yedinci ve on dördüncü gün aranıyor.
*
- GEREKTİĞİNDE HASTANE: Eğer bu aramalarda hastanın hastaneye getirilmesi gerektiği tespit ediliyorsa... Ambulansla hastaneye getiriliyor.
*
Biraz karmaşık ve zor bir organizasyon bu...
Fakat Bakan Koca, Türkiye’nin bütün illerinde uygulanan bu sistem sayesinde salgının kontrol altına alınabildiğini ve geriletildiğini söylüyor.
*
Bakan Koca’nın bir iddiası daha var.
*
Diyor ki:
“Türkiye’nin her yerindeki bu süreçleri dijital olarak takip edebiliyoruz. Filyasyon ekipleri neredeler? Ne kadar hızlı davranıyorlar? Eksik nerede? Hepsini görebiliyoruz ve ona göre aksiyon alıyoruz.”
*
Şu anda tüm Türkiye’de 11 bini aşan filyasyon ekibi var.
*
Bakan Koca diyor ki:
“Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir sistem yok. Sadece Türkiye’de var. Sadece biz uyguluyoruz bu sistemi. Dünyanın hiçbir ülkesinde kişiler evde izole edilip takip edilmiyor.”
ONLARIN HAKLARINI NE YAPSAK ÖDEYEMEYİZ
SAĞLIK Bakanı Fahrettin Koca, “Sağlık çalışanlarımız bu süreçte olağanüstü bir çaba sergilediler” dedi, ardından da ekledi:
“Ama yoğun bakımda çalışan doktorlarımız, özellikle de hemşirelerimiz ve hasta bakıcılarımız... Onların hakkını ne yapsak ödeyemeyiz.”
*
Bakan Koca, fedakârlığın boyutunu şu sözlerle anlattı:
*
“Düşünün: Korona hastasıyla bütün gün ilgileniyorlar. İlaç veriyorlar. Damar yolu açıyorlar. En yakın temas noktasındalar. Akşam da evlerine gidiyorlar. Çocukları var, eşleri var. Anne-babaları var. Bulaştı mı? Bulaştırır mı? Bu endişeyi yaşıyorlar. Ertesi gün tekrar görevlerinin başına dönüyorlar. Ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyeyim... Doktorlarımızın, özellikle hemşirelerimizin ve hasta bakıcılarımızın hakkını ödeyemeyiz.”
Paylaş