Ruhaniler neden tişört giymez

ÖZDEMİR İnce dünkü yazısında şöyle diyor:

‘Bilgisayarların, teyp kasetlerinin, CD’lerin, DVD’lerin zamanında Kuran ezberlemenin ne gereği var?’

Özdemir İnce’nin bu sorusundan yola çıkarak ben de şu soruyu soruyorum:

‘Sıcak havalarda tişört, keten pantolon giymek varken Hıristiyan dünyasının ruhanileri neden o ağır giysileri giymekte inat ederler?’

Yani...

Eğer CD, DVD döneminde Kuran ezberlemek gereksizse, hafif giysilerin tercih edilebileceği bir çağda kat kat giyilmiş cübbeler de gereksizdir.

***

Diyeceksiniz ki:

Adın çıkmış zaten ‘polemik canavarı’na... Şimdi durup dururken Özdemir İnce ile çok tartışmalı bir mevzuda, inceden polemiğe girişmek de nereden çıktı? Uslu dursana...

Evet, haklısınız.

Haklısınız ama benim de mazeretim var...

Mazeret şudur:

Özdemir İnce’nin ‘Hafızlık gerekli mi?’ başlıklı yazısında ileri sürdüğü ‘akla yatkınmış gibi görünen tezler’ acayip kışkırtıcı ve cazibeli.

Yani benim durumum ‘hesapsız bir şekilde cazibenin peşinden gitmek’ten ibaret.

Sözü uzatmadan, eski adamların kitaplarına yazdıkları O klasikleşmiş ibareyle işe başlayalım:

‘Gayret bizden, tevfik Allah’tan...’

***

Özdemir İnce’nin ‘Hafızlık gerekli mi?’ sorusu, dini düşüncenin ve geleneğin gelişim sürecini ve önemini hesaba katmayan bir yaklaşım biçimiyle kurgulanmış.

Ne diyor:

Eskiden Kuran’ın ezberlenmesine ihtiyaç vardı ama şimdi koşullar değişti ve ihtiyaç ortadan kalktı.

Evet, ilk bakışta rasyonel, gerçekçi bir yaklaşım bu.

Bu yüzden de yine ilk bakışta ‘akla yatkın’ gibi görünüyor.

Ancak bu yaklaşımın ıskaladığı bir husus var:

Dinler, semboller ve gelenekler üzerine inşa edilir.

Hıristiyan dünyasının ritüellerini ve geleneklerini, rasyonel açıdan izah etmeye kalkıştığımızda nasıl işinden çıkamazsak, İslam dininin bazı ritüel ve sembollerini izah ederken de aynı duruma düşebiliriz.

***

Hafızlık açısından olaya baktığımızda ise İslam’ın Hıristiyanlık ve Musevilik’ten farklı bir yönü ortaya çıkıyor.

Hıristiyanlık’ta İncil bir hadisler toplamı olarak kabul ediliyor.

Yahudilik’te Tevrat’ın yeri de öyle...

Oysa İslam inancına göre ‘Kuran lafzen de Allah sözüdür’.

Yani Müslümanlar, Kuran okurken sıradan bir kitap okuma eylemi yapmadıklarını düşünüyorlar.

Mucizevi kabul ettikleri ve kutsal saydıkları bir metnin sözcüklerini, anlamını bilmeden de olsa okumayı, tekrar etmeyi ve ezberlemeyi kutsal bir görev sayıyorlar.

‘Kuran’ın Allah sözü’ olmadığını düşünenler açısından bu durum ‘gerçekçi’ bulunmayabilir.

Tabii ki eleştirilebilir de...

Buna saygı duyulur.

Ancak Kuran’ı ‘Allah’ın sözü’ kabul eden insanların, Kuran ezberlemelerinin ya da orijinal metne önem atfetmelerinin ‘gerçekçiliği’ni sorgularken, ‘Bu çağda Kuran ezberlemeye ne gerek var? Kuran ezberlemeye yönelik din eğitimi talebi haklı değildir’ demek, bu yönde kısıtlamaya gidilmesini talep etmek doğru değil.

Yani demek istediğim şudur:

Eleştirelim, yargılayım...

Ama ulaştığımız sonuçlardan yola çıkarak ‘hak ihlali’ yapmayalım.

Açık göbek, türban ve oryantal

Yılın haberi dünkü Hürriyet’in ikinci sayfasındaydı.

Mutlaka ilginizi çekmiştir.

Hani Konya’da Alişan konserinde oryantal dansına kendini kaptıran ‘göbeği açık türbanlı kızlar’ haberi var ya, işte ondan söz ediyorum.

Bu haberi okurken şunları düşündüm:

BİR: Türbanlılar’ diye sınıflandırabileceğimiz, aynı tepkiyi veren, aynı şeyleri düşünen, aynı şekilde yaşayan, aynı şarkıları söyleyen, aynı fıkralara gülen, homojen bir topluluk yoktur. İçlerinde Alişan konserinde işte böyle göbek atanlar da vardır, bu tür etkinlikleri süfli bulup Aya İrini’de Bahc konserini tercih edenler de.

İKİ: ‘ABD’nin bölgemizdeki planları’ ya da ‘Ne olacak bu Irak’ın hali’ gibi pek mühim mevzulara kendilerini kaptıran değerli İslamcı yazarlarımız, şu yüksek siyaseti bırakıp biraz da ‘gereksizmiş gibi görünen’ bu konulara el atsalar ve bu mevzuyu bir yorumlasalar ne iyi olur.

ÜÇ: Türban siyasi simgedir’ diyenlerin, Konya’da Alişan konserinde göbek atan bu kızların başlarındaki örtü için küçük bir yorum attırmaları gerekmez mi? Çünkü bu kızların başlarındaki örtü ‘babaannelerimizin örtüsü’ne benzemiyor. Yaptıkları dansla rejimi yıkacak gibi de görünmüyorlar. Öyleyse ‘Bu nedir bu?’ sorusuna bir yanıt verilse iyi olmaz mı?
Yazarın Tüm Yazıları