Paylaş
HER yıl olduğu gibi bu yıl da...
İki günlük bir tekne gezisine çıktık.
Yunanistan kıyılarında kısa bir gezi yaptık.
*
Bir koyda konaklamıştık ki...
Bizim teknenin yanında...
Bizimkinden bin kat daha büyük, bizimkinden bin kat daha havalı, bizimkinden bin kat daha gösterişli, bizimkinden bin kat daha pahalı süper bir tekne gördük.
Hepimiz tanıdık tekneyi.
Bu tekne...
-“O...u ile memurun bahşişini peşin vereceksin” diyen...
-Çikolata kutusuna dolar yerleştirme mucidi...
-Dolarla bakan tavlama uzmanı...
-Ortalama bir tekne fiyatıyla aldığı saati bir “Sayın Bakan”a hediye eden...
-Çanta çanta dolarla Ankara’da fink atan...
-Bakanlara ve memurlara karşı hayırsever duygular besleyen...
-Görüldüğü anda “Hırsız var” diye bağırılan...
-İlk mektep mezunu...
-Paraya para demeyen...
-30 yaşına bile gelmemiş...
Reza Zarrab denilen bahşişçiydi.
*
Teknesinde keyif çatıyordu Reza Zarrab denen sahtekâr.
*
Sahtekârların devasa teknelerinde huzur ve güven içinde keyif çatmalarını normal karşılamaya alışmış olacağız ki...
Durumu zerre kadar yadırgamadık.
Hatta içimizden biri “Bakmayalım da rahatsız olmasın sahtekâr” falan bile dedi.
*
Biz bu sahtekâra şefkat ve merhametle yaklaşırken...
Sahtekâr “yavuz hırsız”misalı, ne yapsa beğenirsiniz?
Elindeki cep telefonuyla güya çaktırmadan bizim fotoğraflarımızı çekiverdi.
*
Sahtekârın çektiği fotoğraflar...
İki saat sonra Devlet Bahçeli’nin “Sayıları altı bini buluyor, hepsi devletten maaş alıyor” dediği “Ak troller” tabir edilen hesapların elindeydi.
Ak troller, bahşişçiden aldıkları fotoğrafları, sosyal medyada paylaştılar.
*
Dün gazeteleri görünce...
Bahşişçinin, aynı fotoğrafları, kendisine çok yakın bulduğu “havuz” gazetelerine de servis ettiğini anladık. Kısacası...
Reza Zarrab çekmiş, “havuz”un “Takvim”i basmıştı.
*
Reza Zarrab ile Takvim’in işbirliği ile hazırlanan bu sözde haber, araya sokuşturulan yalanlar ve iftiralarla sunuluyordu okura.
Verdikleri en büyük haber, o gün oruç tutmadığımız haberiydi.
Bunun tek başına haber değeri taşımayacağını düşünmüş olacaklar ki...
Masadaki bardaklardan birinin viski bardağı olduğu palavrasını atmayı da ihmal etmiyorlardı.
*
Buradan “havuz”a sesleniyorum:
-Sizin sahibiniz kim, sizi kim yönetiyor?
-Reza Zarrab adlı şahsı kendinize muhabir mi yaptınız?
-Yoksa o sahtekâr sizin “din polisiniz” mi oldu?
*
-Rüşvet alırken yakalananların arlanmadığı...
-Ayakkabı kutularında para yakalatanların sıkılmadığı...
-‘İş yaptırmak için sağa sola kadın gönderenlerin’ utanmadığı...
Bir ortamda...
Varsın tek kusurumuz iki gün oruç tutmamak olsun.
Allah günahlarımızı affetsin...
*
Bir duamız daha var:
Kurban olduğumuz Allah, bizleri, bu sahtekâr ve hempaları gibi...
Kul hakkıyla huzuruna çıkmaktan muhafaza buyursun...
Amin...
İlgezdi olayı
CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı ile milletvekili olan eşiyle ilgili...
İddialar havada uçuşuyor.
İşin içine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kızı da karışmış durumda.
*
CHP’ye düşen tek bir görev var:
-“Bize darbe yapıyorlar” demeden...
-“Bizden hiç kimse hırsızlık yapmaz” demeden...
-“ABD, AKP, İsrail elbirliğiyle CHP’ye çullanıyor” demeden...
-“Yolsuzluk günah değildir, hırsızlık günahtır” demeden...
-“Yüzde 25 cihat parasıdır” demeden...
-“Hırsız bile olsalar bizdendirler, kollamalıyız” demeden...
Bu meselenin üzerine gitmek.
*
CHP, en iflah olmaz düşmanlarının bile tatmin olacağı şekilde...
Bu olayı araştırmalı... Bu olayın üzerine gitmeli... Helalse helali, haramsa haramı bütün netliğiyle ortaya çıkarmalı... Sorumluları hızla partiden uzaklaştırmalı... Olayın ucu Kemal Kılıçdaroğlu’na uzanıyorsa bile hiç çekinmeden oraya gitmelidir...
*
Bu saatten sonra...
Ancak bu kurtarır, gerisi kurtarmaz.
Kişileri fikirleriyle konuşalım
ABDULLAH Gül’ün fikirleri şunlar:
-Dış politikamız çok kötü.
-Mısır’la ilişkiler kurulmalı.
-Ortadoğu’ya yeniden model olmalıyız.
-İçeride cepheleşmeye son vermeliyiz.
*
Tayyip Erdoğan’ın fikirleri şunlar:
-Dış politikamız harika.
-İlkeli duruşumuza devam etmeliyiz.
-Mısır’la ilişki yok.
-Ortadoğu’daki karışıklıkları dış güçler ortaya çıkarıyor.
-Bu yolda dökülenler oldu, kalanlarla devam ederiz.
*
“Sadece kişileri konuşmak yetmez, fikirleri de konuşmalıyız” denildiği anda...
Ortaya işte bu çarpıcı farklılık çıkıyor.
Paylaş