Paylaş
Ucuz ve bayağı buluyordum. Hayvani şakalarına zerre gülememiştim. “Cehalete ve kabalığa saygı duruşu gibi” diyordum. Zarafet ve incelik düşmanlığı yaptığına emindim. Mizah kalitesini sıfırın altında görüyordum. “Çok güzel kafa dağıtıyor abi, hayvan gibi güldük” diyenleri defterden siliyordum.
Recep İvedik’in yedinci bölümü çıktı.
Düşüncem kısaca şöyle:
*
Recep İvedik değişmiş, sonsuz kabalığını birazcık bırakmış. Azıcık yontulmuş. Entellerle işbirliği yapmalar, iktidara muhalif olmalar, politik mesaj sarkıtmalar falan. Fakat filmde değişmeyen şeyler de var: Aynı basitlik, aynı kabalık, aynı yüzeysellik, aynı vasat altı mizah, aynı sakillik, aynı paçozluk, aynı münasebetsizlik, aynı kalitesizlik.
*
Sonuç olarak söyleyeceğim şudur:
*
Allah’ıma çok şükür ki...
Taa en baştan en sona kadar...
Recep İvedik denilen “kerestevari” illete karşı dün de aynıydım bugün de aynıyım.
‘AİRFRYER’LA PATATES KIZARTMASI SAĞLIKLI MI?
KIZARTMAYA bayılırım. Patlıcan kızartması iki numaramdır, patates kızartması bir numaramdır.
Fakat her sevdiğim şey gibi kızartma da yasak bana. Bütün hekimler aynı şeyi söylüyorlar: “Kızartmadan uzak dur. Sağlıksız. Zararlı. Yağ. Yağ. Yağ.”
*
Bugünlerde yeni bir teknolojik ürün, Türkiye’nin tüm mutfaklarında fırtınalar estiriyor. Adı: “Airfryer.” Annem bile bundan istiyor. Mutfağına bu aleti sokmayan kendisini, eksik ve tamamlanmamış hissediyor.
*
Bu aletin en önemli özelliği şuymuş: Patatesi, patlıcanı, biberi yağsız kızartıyormuş. Fritözden daha sağlıklıymış, fırından daha enerji dostuymuş.
Peki ya lezzet? Ben daha denemedim ama deneyenler söylüyor: “Lezzet aynı dostum. Hiçbir farkı yok.”
*
Doktorlar müşkülpesent olurlar. Yeniliklere biraz kapalı dururlar. Mutlaka eksiğini gediğini bulurlar. Benim tavrım da şudur: “Doktor ne derse onu yap ve rahat et.”
*
Şimdi buradan görüşlerine aşırı kıymet verdiğim iki hekim dostuma soruyorum:
*
Sevgili Osman Müftüoğlu Hoca’m! Sevgili Melih Us Hoca’m! Ne diyorsunuz bu “Airfryer” olgusuna? “Bu aletle kızartma sana serbest” diyor musunuz?
Ona göre alıp almamaya karar vereceğim de.
‘İSABEL’ FEVZİ KİLO VERİRSE
FEVZİ diye bir çocuk vardı. Piyanist şantör olgusuna çağ atlattı bu çocuk. “İsabel” şarkısını öyle sempatik yorumluyordu ki videodan çıkamıyordunuz. Ünü Samsun Çarşamba’dan tüm Türkiye’ye yayılmıştı.
Fevzi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Samsun gezisindeki “Gençlik Buluşması” toplantısına da katılıp bir “İsabel” patlatmış. Erdoğan da pek beğenip tempo tutmuş. Yani bizim Fevzi’nin ünü, devlet katlarına kadar tırmanmış.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizim Fevzi’yle sohbet de etmiş. “Senin kilo vermen lazım” demiş.
*
Sağlığı açısından Fevzi’nin kilo vermesinin şart olduğunu ben de düşünüyorum. Fakat yine de şöyle bir endişem var: Sempatisinin bir bölümünü kilosuna borçlu olan Fevzi, kilo verirse sempatisini azıcık kaybeder mi acaba?
TARIMA DESTEK VEREN BAŞIMIZIN TACIDIR
GAZİANTEP’ten gelen haber şuydu: “Belediye, Türkiye’de ilk kez uygulanan Çiftçi Kart desteği ile 33 bini aşkın çiftçiye 4 milyon litreyi aşan mazot desteği vermeye başladı.”
*
Tarım demek, milli güvenlik demek. Bu nedenle tarıma destek veren herkes baş tacıdır. Fatma Şahin de öyledir.
ÖYLE BİR KAZANACAĞIZ Kİ HİÇ KİMSE KAYBETMEYECEK
AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’yle ilk kez buluştum. Sohbet ettim.
*
Kabaktepe, Refah ve Fazilet geleneğinden geliyor. O geleneğin seçim kazanma pratiklerini iyi biliyor. Teşkilatçı bir yapısı var. Eski günlerdeki gibi bir örgütlenme içinde. Üç aşamalı bir plan yapmış. Birinci aşama olan “Yüz yüze 100 gün” aşaması tamamlanmış. Şimdi ikinci aşamadalarmış. İstanbul’da gidilmedik ev bırakmayacaklarmış. Üçüncü aşama ise propaganda aşaması olacakmış. Ona daha varmış.
Muhalefet partilerine her zaman eski Refah taktiklerini uygulama tavsiyesinde bulunurum ben. Bu taktiklerin tam göbeğinden gelen bir isim, İstanbul’da sessiz ve derinden bunları uyguluyor. Muhalefetin buna dikkat kesilmesi gerekir.
*
Bu arada Kabaktepe’ye söylemedim ama buldukları bir slogan çok hoşuma gitti. AK Parti İl Binası’nın tepesine çaktıkları pankartta şöyle yazıyor: “Öyle bir kazanacağız ki hiç kimse kaybetmeyecek.”
*
İşte budur! Her partinin seçmene bu duyguyu geçirmesi, yani bu duyguda samimi olduğunu kanıtlaması şart. Kutuplaşma belasına atılmış en şahane tekmedir bu.
SİVİL AMİRE TABİİ Kİ SAYGI GÖSTERİLECEK
MİLLİ Savunma Bakanı Hulusi Akar, çok güzel bir iş yapmış: Meclis’in Milli Savunma Komisyonu üyelerini geçen hafta Hatay’da sınırın sıfır noktasına davet etmiş. Farklı partilerden milletvekilleri, sınırda alınan güvenlik önlemlerini ve uygulanan sistemleri yerinde incelemişler. Milletvekillerine Milli Savunma Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu eşlik etmiş.
Buraya kadar her şey güzel!
*
Bu incelemeye katılan CHP’li Özgür Ceylan, daha önce alınan önlemleri öven konuşmalar yapmış. Sonra da Meclis’te bir konuşma yapmış. Ama Meclis konuşmasında alınan önlemlere hiç değinmeden şunu söylemiş: “Sınırdaki komutanlar, Bakan Yardımcısı’na tekmil veriyorlar, şeref defteri imzalatıyorlardı. Bu çok rahatsız ediciydi.”
*
Savunma Bakanlığı yetkilileriyle konuştum.
Bana “Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülke bakanlıklarında da sivil yöneticilerin atandığı kadrolara askeri rütbe denkliği verilmekte, sivil/asker birlikte çalışmaktadır. Dolayısıyla protokoler ilişkilerin düzenlenmesi için bu tür tedbirler alınmaktadır” dediler.
*
Benim olaya yaklaşımım şu:
*
“Bakan Yardımcısı”, seçilmiş yönetimin atadığı sivil amirdir. Asker, protokoler olarak bu amire ve beraberindeki heyet üyelerine gereken saygıyı gösterir. Ne yani? Bakan yardımcısı ve milletvekilleri, eller cepte mi karşılansaydı? Sırtlar mı dönülseydi?
Paylaş