Paylaş
“İkinci çığ felaketine Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan sebep oldu” demeye getiren korkunç bir iddia!
Teyit etmek? Yok. Suçladığı kişiyle görüşmek? Yok. Yeterince araştırmak? Yok. Sorumlu davranmak? Yok.
*
Peki ne var? Aldığı bir duyumu, ekrandan boca etmek var.
Başka da bir şey yok!
*
Çığ felaketinden yaralı olarak kurtulan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan, hastane odasından bir açıklama yaparak...
İddiayı bütün unsurlarıyla birlikte net olarak yalanladı.
*
Gazeteci Bülent Aydemir de bunun üzerine...
“Pardon” dedi. “Özür dilerim” dedi. “Teyit etmedim” dedi. “Yanlış yaptım” dedi. “Zan altında bıraktım” dedi.
*
Sorumsuzca bir davranış, özürle kurtulur mu, kurtulmaz mı?
İşin bu kısmına girmek istemiyorum.
*
Fakat işin şu kısmına kesinlikle girmek istiyorum:
*
Sosyal medya denilen gayya kuyusunda...
“İkinci çığ felaketine Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı sebep oldu” haberi, bazılarının çok ama çok hoşuna gitti.
Bayıldılar habere!
Yüklendikçe yüklendiler!
Paylaştıkça paylaştılar!
Gazladıkça gazladılar!
Bire bin kattıkça kattılar.
*
Gazeteci Bülent Aydemir, çark edip özür dileyince...
Öyle bir hayal kırıklığı yaşadılar ki...
Öyle bir elinden oyuncağı alınmış çocuk hırçınlığına büründüler ki...
Öyle bir şaşkına döndüler ki...
“Aslında haber doğru... Bülent Aydemir’e zorla özür diletildi...” falan diye tırlatma emareleri göstermeye başladılar.
*
Kıssadan hisse şudur:
Korkarım bu işler git gide psikolojinin konusu olmaya doğru gidiyor.
ZERDEÇAL AH ZERDEÇAL
KOKUSUNA, şeklinden şemailine laf ettiğim zerdeçalın bir yönünü daha keşfettim.
*
Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent’in Arçelik’in Hindistan’da açtığı fabrikayı anlattığı yazısından öğrendiğime göre...
Zerdeçal lekesi, acayip zorlu bir lekeymiş ve bir türlü çıkmak bilmiyormuş. Arçelik, işte bu lekeye uygun çamaşır makinesi programları geliştirmiş.
*
“Zerdeçalın çiğnenen onuru” temalı yazılar yazan Osman Müftüoğlu Hoca bakalım buna bir şey diyecek mi?
ÜZERİNE GİDİLMELİ
ÇIĞ OLAYI: Bir ihmal var mı? Bir tedbirsizlik söz konusu mu? Arama-kurtarma çalışmalarında bir yanlışlık yapıldı mı? Başka türlü hareket edilebilir miydi? Muhakkak üzerine gidilmeli.
UÇAK OLAYI: Bir ihmal var mı? Bir tedbirsizlik söz konusu mu? Pilot hatası mı? Şirket hatası mı? Kule hatası mı? Bu kaza olmayabilir miydi? Kusur kimde? Muhakkak üzerine gidilmeli.
SPARTAKÜS ÖLDÜ
“DÖNE döne seyrettiğin filmler listesi yap” deseler.
Kubrick Amca’nın çektiği “Spartaküs” adlı filmi, muhakkak ilk 5’e koyardım.
*
O ne destansı bir filmdir! O ne muazzam bir anlatıdır! O ne muhteşem bir üç saattir!
*
“Spartaküs” filminin en temel unsuruydu Kirk Douglas!
Öfkeli köleyi canlandırışı da, gladyatör okulundaki inandırıcı tavrı da, isyan sırasında yaşadığı aşk da, köleler ordusuna hükmedişi de, çarmıha gerilirken çıkardığı oyunculuk da...
Dört dörtlüktü.
*
Hiçbir filmde rol almamış
olsa da...
“Spartaküs” filmindeki başarısı, 103 yıllık ömrüne yeter de artardı bile Kirk Douglas’ın.
*
Sevmediğim bir temenni cümlesiyle veda edeceğim kendisine:
Işıklar içinde uyu Kirk Baba!
Spartaküs aşkına!
DAVUTOĞLU DÖNEMİNDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
GAZETELERİN yazıişlerinde çalışanlar diyorlar ki:
“Ahmet Davutoğlu döneminde çektiğimiz çileyi hiçbir dönemde çekmedik.”
*
Davutoğlu’nun başbakanlığı dönemi, gazeteler için şöyle geçmiş:
*
“Onu şu kadar santim verdin, bizi şu kadar santim verdin” diye hesap sormalarla...
*
Azıcık bir eleştiri karşısında anında “boykot” sopası gösterip yüz vermemelerle...
*
Danışmanlar aracılığıyla yazıişlerinin tepesinde sürekli boza pişirmelerle...
*
Aynı Davutoğlu, bugün çıkmış...
“Özgür basın” nutukları atıyor.
*
Atsın, tabii atsın...
Ama önce başbakanlığı döneminde basına yönelik davranışlarının bir özeleştirisi versin.
ELİMDE İKİ KİTAP
ÖYLE GEÇER Kİ ZAMAN: Felsefe profesörü Teoman Duralı’nın anılarının yer aldığı bu kitaba bayıldım. Keskin gözlemler, önemli tespitler, su gibi akıp giden çok ilginç bir hayat, nevi şahsına münhasır bir kişilik... Hepsi ama hepsi var kitapta... Gazeteci Ali Değirmenci sormuş, Teoman Duralı konuşmuş... Elimden düşürmeden okuyorum bu kitabı.
TURNANIN TÜRKÜSÜ: Orta Anadolu’nun bülbülüdür Bedia Akartürk. Neşet Baba’nın hanım versiyonudur. Nasıl bir macera yaşamış, türkü dünyasına nasıl girmiş, kimlerle arkadaşlık etmiş, yükselişi nasıl olmuş? Hepsini anlatıyor “Turnanın Türküsü” kitabında... Hep merak etmişimdir Bedia Hanım’ı... Gazeteci Tolgahan Vurgun’un hazırladığı kitabı iştahla okuyorum.
Paylaş