Paylaş
Büyük, çok büyük bir kayıtsızlıkla karşılandı.
Böyle bir şey hiç olmamış gibi davrandılar.
*
Osman Öcalan’ın abisinin heykelini dikmeyi düşünenler, Osman Öcalan’ın ölümü için bir harf bile söylemediler.
*
Osman Öcalan’ın abisine her fırsatta bin selam yollayanlar, Osman Öcalan’ın ölümünü zerre kadar umursamadılar.
*
Osman Öcalan’ın abisine “Sayın” demek için fırsat kollayanlar, Osman Öcalan’ın ölümünün ardından ölüm haberini bile paylaşmadılar.
*
- Abiye “heykeli dikilecek adam” muamelesi yapmak...
- Ama buna mukabil ölüp gitmiş kardeşin adını bile anmamak...
Bre aman!
Nedir bu işin sırrı?
*
Sır mır yok aslında.
PKK tarihine minnacık bir ilgi gösterenler bilirler ki...
PKK ile Osman Öcalan’ın arası yıllardır açık.
*
Örgüt ile Osman Öcalan arasındaki anlaşmazlığın temelinde ise resmen ve alenen “kız meselesi” yatmakta.
*
1994 yılında örgüt içinde yer alan 17 yaşındaki genç bir kızla evlenmek istedi Osman Öcalan.
Örgüt buna izin vermeyince de...
PKK’dan ayrıldı.
Sonra bir ara tekrar örgüte girdi ama dikiş tutturamadı.
2004 yılında Murat Karayılan’a meydan okuyarak PKK’dan tamamen koptu.
Ve Kuzey Irak’a yerleşti.
*
Kuzey Irak’ta fırıncılık yapmaya başlayan Osman Öcalan, PKK’ya karşı sert sözler söylemekten de geri durmadı.
PKK da bir süre Osman Öcalan’ı tehditle falan susturmaya çalıştı, ardından da abisinin hatırına canını bağışladı.
*
Abdullah Öcalan da kardeşinden hiç memnun değildi.
İmralı tutanaklarına geçmiş şöyle bir sözü var Öcalan’ın:
“Osman bir kadın için halkını sattı.”
Aynı tutanaklarda kardeşinden sürekli “alçak” diye söz ediyordu Öcalan.
“Benim alçak kardeşim.”
Sürekli böyle diyordu.
*
HDP’nin Osman Öcalan konusundaki derin sessizliğinin nedeni budur.
“Hain” muamelesi yapılıyor yani Osman Öcalan’a.
OSMAN ÖCALAN’IN TRT’YE ÇIKARILMASI
HDP’lilere sorsan...
Onlar da Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmasına kızmışlardır.
Hem de herkesten çok kızmışlardır.
*
Fakat onların kızma nedeni farklıdır.
Onlar, kendi davalarına ihanet ettiği için Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmış olmasına kızarlar.
*
Benim bu konudaki görüşüm ise her zaman net:
*
- Bir itirafçı konumunda olsa bile...
- PKK aleyhinde konuşsa bile...
- Örgütü deşifre etse bile...
- Kişisel hıncı yüzünden PKK’ya vursa bile...
Devletin televizyonu, yıllarca PKK kadrosunda görev yapmış bu adama bir kanaat önderi muamelesi yapmamalıydı.
BAŞLIĞI GÖRDÜM MÜ OKUMADAN GEÇİYORUM
GAZETE okurken...
Yazının başlığına bakıyorum:
Eğer başlıkta...
“CHP kapatılmalıdır”, “CHP neden kapatılmalıdır”, “CHP’yi kapat gitsin”, “CHP kapatılacak mı?” türü cümleler geçiyorsa...
Anında o yazıyı bırakıyor, başka yazılara geçiyorum.
*
Çünkü ben hayatımda...
Bu kadar boş...
Bu kadar gereksiz...
Bu kadar neye hizmet ettiği belirsiz...
Bu kadar gündem dışı...
Bu kadar rasyonaliteden kopuk...
Bu kadar demokratik siyaset anlayışına aykırı...
Bir konu görmedim.
*
Ve ben artık neredeyse...
Bu konuyu ısrarla gündemde tutmak isteyenlerin, CHP’nin gizli ajanları olduklarına inanmak üzereyim.
FETVALARA NASIL YAKLAŞILMALI
ŞÖYLE yaklaşılmalı:
*
- Bu fetva, sadece inananlar açısından bir anlam teşkil eder. İnanmayanları ise zerre kadar ilgilendirmez.
*
- Bir “hoca”, bir konuda fetva verdiğinde... Kendi görüşünü, kendi çıkarımını, kendi anladığını ortaya koymuş olur. Mutlak değildir. O “hoca”yı güvenilir bulanlar, fetvasına uyarlar.
*
- Söz konusu ‘hoca’yı güvenilir bulmayanlar ise... Başka yorumlara, başka görüşlere, başka çıkarımlara yönelebilirler.
*
- Zaten laiklik de işte bu açıdan önemlidir. Tek bir yorumun, tek bir görüşün, tek bir çıkarımın dayatılmasının önünde engeldir.
*
Demem o ki...
Fetva özgürlüğü vardır.
Dileyen hoca, dilediği türde fetvalar verebilir.
Dileyen de dilediği fetvaya uyar.
Ve mesele kalmaz.
*
“Falanca hoca şöyle bir fetva verdi” falan diye yeri göğü inletmenin gereği yok yani.
SERDAR DEMİR’İN ARDINDAN
GEÇENLERDE TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil’i ağırlamıştık Tarafsız Bölge’de.
Yanındaki ekibi arasında Serdar Demir de vardı.
Temel Bey, kendisini...
“Kurumsal Pazarlama ve İletişim Başkanımız” diye tanıtmıştı.
Kısa da olsa sohbet etmiştik Serdar Bey’le.
*
Aradan birkaç gün geçti.
“Serdar Demir’i kaybettik” diye bir haber düştü önüme.
Gencecik adam, nasıl ölmüş falan diye merak ettim.
Ankara/İstanbul arasında bir trafik kazasında vefat etmiş.
*
Çok üzüldüm. İşini iyi yapmaya çalışan, iyi yetişmiş, alanına hâkim, çalışkan ve azimli bir intiba bırakmıştı üzerimde. Allah rahmet eylesin. Türk Havacılık ve Uzay Sanayisi’nin başı sağ olsun.
Paylaş