Paylaş
Behiç Aşcı isimli bir avukat, F tipi cezaevleriyle ilgili olarak ölüm orucuna başlamıştı. İki yüz küsur günlük eyleminin ardından da durumu kritikleşmişti.
O günlerde yazar Ahmet Ümit’le birlikte Behiç Aşcı’yı ölüm orucundan vazgeçirmek üzere bir girişimde bulunmuştuk.
Şişli’de bir apartman katında ölüme yatmış bu avukatla görüşmüş, “Tamam, yaptığın eylem ses getirdi. Ama artık vazgeç. Lütfen ölmeyi değil, yaşamayı seç” demiştik.
*
Bizim bu girişimimizin ardından bıraktı ölüm orucunu Behiç Aşcı. Hastaneye kaldırıldı. Sağlığına kavuştu.
*
Ve 16 yıl sonra yine bir ölüm orucu vakası!
*
Ancak bu kez hayatın değil ölümün galip geldiği bir süreç yaşandı. Gencecik bir kadın, kendi elleriyle yaşamına son verdi.
*
Şöyle bir baktım bu olaya karşı sergilenen tepkilere...
*
Ölüm, öyle bir kutsanıyordu ki dehşete düştüm.
Genç kadının yüzünün açıkta bırakıldığı tabutunun başında “Mitralyöz” falan diye halaylar çekildiğini görünce yaşadığım dehşet bin katına çıktı.
*
Yapmayın! Etmeyin! Aklınızı başına toplayın! Ölümü kutsamayın! Bedeni ölüme yatırmak, bir eylem biçimi olmaz, olamaz! Destanlar çıkarmayın bu ölümden! Özendirici davranmayın! Ölümü, hayatın önüne geçirmeyin! Yapılanın doğru bir tutum olduğu yaklaşımından uzak durun! Yazıktır! Günahtır! Bu bir cinayettir ve bu cinayetin ortağı olmayın!
HAKAN AYGÜN’ÜN TUTUKLANMASINA DAİR
YAPTIĞI büyük terbiyesizlikti Hakan Aygün’ün.
Bodrum’da teknesine çekilmiş, oradan kutsal değerlerle alay ediyordu sorumsuzca...
“İban suresi” falan diye...
*
Bu tür sululukları yapıyorlar ama yaptıkları bu sululukların inanan insanlarda ne tür bir incinmeye yol açacağını zerre kadar önemsemiyorlar.
Böyle bir vurdumduymazlık!
Böyle bir sorumsuzluk!
*
Asla ikisi arasında bir denklik ya da bağlantı kurmak maksadıyla söylemiyorum ama ben mesela Atatürk’e yönelik hakaretler, küfürler konusunda da hassasım.
Bunu yapanlar da ülkenin kurucusu olarak Atatürk’e büyük kıymet verenlerin incinmesini asla hesaba katmıyorlar.
*
Hakan Aygün’ün tutuklanmasına gelince...
*
Ayıplanması, kınanması, yaptığı çirkinliğe en sert tepkinin gösterilmesi, yaptığının büyük bir kepazelik olduğunun kendisine haykırılması, birazcık utanması varsa utandırılması...
Yeterliydi.
*
Bileğine kelepçe takılarak tutuklanması, bu sorumsuz soytarıya lüzumundan fazla değer atfetmek gibi geliyor bana.
Bunu bile hak etmiyordu bu terbiye yoksunu patavatsız.
MARKETLERE VE BELEDİYELERE MASKE KONUSUNDA TAVSİYE
- MARKETLER: Her market, hemen girişe günlük ihtiyaca yetecek kadar maske koyabilir. Böylece markete alışveriş için maskesiz girişler kesilmiş olur.
*
- BELEDİYELER: Belediye otobüsünde günlük ihtiyaca yetecek kadar maske bulundurulur. Böylece otobüse maskesiz binmek imkânsız hale gelmiş olur.
HANGİSİNE ŞAŞIRALIM?
OLAY şu:
Bir televizyon programının canlı yayınında korona konusu tartışılıyor. Uzmanlar stüdyoda konuk. Berhan Şimşek de evinden katılıyor programa... Ve bir an geliyor, Berhan Şimşek yakıyor sigarayı!
*
- Canlı yayında Berhan Şimşek’in her şeyi unutup bir anda afili biçimde sigara yakmasına mı şaşıralım?
*
- Berhan Şimşek’in korona konulu programa evinden canlı bağlanacak kadar uzman bir konuk muamelesi görmesine mi şaşıralım?
*
Şaşırdık valla hangisine şaşıracağımıza!
KARANTİNALI DESPİNA
KARANTİNA günlerinde Attilâ İlhan üstadımızın pek sevdiğim “Karantinalı Despina” adlı şiiri geliyor aklıma.
*
Şöyle başlıyor şiir:
*
“Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına / Çıktı mı deprem sanırdın ‘kara kız’ kantosuna / Titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan / Muammer Bey’in gözdesi Karantinalı Despina”
¡
Şiirin son dizesi ise mutlak bir hakikati anlatıyordu:
“Olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması”.
*
Timur Selçuk bu şiiri besteleyip seslendirdi. Şu karantina günlerinde bir dinleyin... Tuhaf bir denk düşüş gerçekleştirmiş olursunuz.
TEKLİFLERİM VAR
- Üniversiteliler kızmasın ama sokağa çıkma yasağının kapsamının “20 yaş altı ve üniversiteliler” olarak belirlenmesini TEKLİF EDİYORUM.
*
- Madem maske takmak artık bir zaruret haline geldi... O halde devletimizin vatandaşa ücretsiz maske temin etmesini TEKLİF EDİYORUM.
*
- Şaldan, tişörtten, kaşkoldan maske yapma sanatının, bir kamu spotu haline getirilip ekranlarda gösterilmesini TEKLİF EDİYORUM.
WELCOME TO THE CLUB MEHMET HOCAM
PAPYONUYLA, enteresan konuşma tarzıyla Amerika’dan Türkiye gündemine hızlı bir dalış yaptı Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu hocamız...
Yaptı ama bir anda da Türkiye’deki kutuplaşmadan payına düşeni alıverdi.
*
Neye uğradığına şaşırmış mıdır bilmiyorum ama hocama “Welcome to the club” diyorum.
GELECEK Mİ? KALSIN
“GELECEK şöyle olacak, gelecek böyle olacak” diye senaryolar anlatılıyor ya... Hiçbirine kafamı veremiyorum.
Koronadan sonrasıyla ilgili anlatılanlara kulak veremiyorum, yazılıp çizilenleri okuyamıyorum.
*
Çünkü kafam sürekli bugünde...
Paylaş