Paylaş
Bunu da ifade etmiş.
*
Ortalık toz duman!
Vay efendim, nasıl olurmuş da Nihat Hatipoğlu, bira içen genç kızları gördüğünde hayretler içinde kalırmış.
*
Arkadaşlar!
Söz konusu kişi...
Bir din hocası... Bir ilahiyat profesörü... Sabah akşam İslami sohbetler yapan biri...
Ne bekliyorsunuz ki ondan?
*
Ne yani?
Nihat Hatipoğlu’ndan beklediğiniz...
“Geçenlerde sokakta geziyordum. Gençlerimiz ellerinde biralarla acayip eğleniyorlardı. Şahane! Mükemmel! İşte benim özlediğim Türkiye” falan demesi mi?
*
Adam tabii ki yadırgayacak, tabii ki hayrete düşecek, tabii ki memnun olmayacak.
*
Kural net ve açık:
- Yeter ki... Kimseye müdahale etmesin...
- Yeter ki... Kimsenin yediğine içtiğine karışılmasını talep etmesin...
- Yeter ki... Kimsenin hayat tarzına zorlamaya dayalı bir müdahale özlemi çekmesin.
*
Zorlama hakkı yok.
Ama yadırgama hakkı, ama hayretle karşılama hakkı, ama memnun olmama hakkı... Tabii ki var.
*
Olaya bir de şuradan bakın isterseniz:
*
Siz sarık-cübbeyle gezen genç erkekleri ya da çarşaf giymiş genç kadınları gördüğünüzde...
Hiç mi yadırgamıyorsunuz? Hiç mi hayretle karşılamıyorsunuz? Hiç mi “Başımıza taş yağacak” duygusuna girmiyorsunuz?
İMAMOĞLU O TOPLANTIYA NEDEN ÇAĞRILMAZ?
SAĞLIK Bakanı Fahrettin Koca’nın en takdir ettiğim özelliği şuydu:
*
Akreditasyon denilen olayı yerlere çarpmıştı. Yaptığı basın toplantılarında hiçbir akreditasyon uygulamıyordu. En muhalif kanallardan en marjinal internet sitelerine kadar tüm yayın organlarının temsilcilerinin sorularına canlı yayında takır takır cevap veriyordu.
*
Böyle bir Fahrettin Koca’nın...
İstanbul’da düzenlediği geniş kapsamlı salgın toplantısında İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yer almamasını içine sindirememesi gerekirdi.
*
Katılımcıları kendisi belirlemiyorsa bile...
“Durun bakalım... Nerede bu ilin belediye başkanı? İstanbul’da vaka sayısı almış yürümüş. Belediye başkanı olmadan bu mücadeleyi yapamayız. Başkan da bu toplantıya katılmalı” demeliydi.
*
Yine de geç değil.
Bakan Fahrettin Koca, şu saatten sonra da belediye başkanını işin içine katacak bir yaklaşım sergileyebilir.
*
Tam bunu yazdığım sırada bir son dakika bilgisi aldım. Bakan Koca, Başkan İmamoğlu’nu da içine alan bir yaklaşım sergileyecekmiş.
İki şey söyleyeceğim:
BİR: Geç oldu. İKİ: Bir daha olmasın.
KİTAPLAR ARIYORUM
- “MİT’ten CIA’ya Enver Altaylı’nın olağanüstü maceraları” temalı bir kitap var mı piyasada? Ya da şöyle sorayım: Enver Altaylı olgusunu öğrenebileceğimiz herhangi bir kitap tavsiye edebilir misiniz?
*
- “Ruzi Nazar kimdir, ne işlerle meşguldür, neden alengirli meselelerde adı geçmektedir” sorularına cevap arayanların başvurabilecekleri kitapların listesini alabilir miyim?
*
- Soros denilen adam hakikaten de her işin içinde mi, yoksa bir mübalağa mı söz konusu? Bu soruya doğru düzgün yanıt veren hangi kitap ya da kitapları tavsiye edebilirsiniz bana?
GRİP AŞISI MESELESİ ÇOK MÜHİM BİR İŞ
SAĞLIK Bakanlığı’nın ne yapıp edip...
Risk grubunda bulunan tüm vatandaşlarımızın grip aşısına ulaşmasını sağlaması ve “risk grubu” tanımını alabildiğine daraltmaktan kaçınması gerekir.
Biliyorum, bu yıl grip aşısına talep fazla... Biliyorum, grip aşısı sayısı sınırlı... Biliyorum, bir kısıtlama getirilmesi zorunlu...
Bütün bu gerçekler, risk grubunda bulunan vatandaşlarımızın aşıya ulaşamamasının gerekçesi olmaz, olmamalı.
İYİ PARTİ’Yİ DIŞ GÜÇLER Mİ KARIŞTIRIYOR
- Kamuoyu önünde partiyle ilgili eleştirileri günlerdir açıklayan Aytun Çıray, bir dış güç müdür?
- Her tartışmada adı geçen ve sürekli parti içi eleştirilere hedef olan Koray Aydın, bir dış güç müdür?
- “Partimizde Sorosçu var” diyerek partiyi bırakıp giden Balıkesir milletvekili İsmail Ok, bir dış güç müdür?
- Patlattığı son bombalarla İYİ Parti’de ortalığı karıştıran Ümit Özdağ, bir dış güç müdür?
*
- Son büyük kongrede bazı milletvekillerinin isimlerinin silinmesi için çaba gösterenler, bir dış güç müdür?
NEYE GÜLDÜĞÜNÜ SÖYLE KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM
- Eğer düşene gülüyorsan, eğer bayağı şakalara fazlasıyla meraklıysan, eğer “akıl” ile “gülme” arasında hiçbir bağ kurmuyorsan... “Avamlık nedir, avam kime derler” meselesine dalmanın vakti gelmiş de geçiyor gibi.
*
- Eğer politik şakalara meraklıysan, eğer sosyal medyadan politik şakalar aşırıyorsan, eğer “Almanya bizi kıskanıyormuş keh keh keh” diyorsan... Dönüp dolaşıp varabileceğin yer Metin Uca’nın dönüp dolaşıp vardığı yer olabilir.
*
- Eğer aynı fıkraya her defasında aynı şevkle gülüyorsan, eğer komik kaçtığını düşündüğün anını bin iki yüz ellinci kez anlatıyorsan... Kendine mutlaka “Yoksa ben acayip sıkıcı biri miyim” diye sormalısın.
*
- Eğer beğendiği her karikatürü Face’te paylaşan ve Face hesabını bir tür karikatür çöplüğüne dönüştüren tiplerdensen... “Seçici olmanın mana ve kıymeti” konulu bir kursa yazılmanda sayısız fayda var.
ÖĞRENDİĞİME GÖRE
- Barista olmak için kurslar varmış. Hafta iki gün, altı ay... Sırf mis gibi Amerikano üzerine şöyle janjanlı bir kalp çizmeyi öğrenmek için bile gidilir valla...
- Askeri kıyafetler pek modaymış. Omuzlarında apoletlerin bulunduğu hâki montlar, gömlekler falan... Postal kıvamında botlar... Militarizmi de trend yaptılar yani.
SOSYAL MEDYADAKİ DELİLİĞİ ANLATAN EN İYİ ÖRNEK
YER: Twitter.
*
Bir kullanıcı Ataol Behramoğlu’ndan bir alıntı yapıyor.
*
Ataol Behramoğlu “Benim böyle sözüm yok” diyor.
*
Başka bir kullanıcı “Hayır var, araştır” diyor.
*
Sosyal medya denilen alanın...
Nasıl saç baş yolduran bir alan olduğunu... Nasıl bir delilik içerdiğini... Nasıl cahilce bilgiçlikler diyarı olduğunu... Nasıl insanı çıldırtan bir hava taşıdığını...
Bundan daha iyi anlatan bir örnek düşünemiyorum.
Paylaş