Paylaş
İmamoğlu taraftarları, buna tepki gösterdiler.
*
İmamoğlu taraftarları, tepkiyi o kadar büyüttüler ve yükselttiler ki...
Olay, Ekrem İmamoğlu açısından resmen ve alenen büyük bir krize dönüştü.
*
Bir siyasetçinin farklı siyasi çizgilerden gazetecileri düzenlediği bir etkinliğe davet etmesi, dünyanın en normal işidir.
Bu açıdan bakıldığında İmamoğlu, yerden göğe kadar haklı gibi görünüyor.
*
Yakın geçmişte bazı alengirli olayların militanlığına soyunmuş bir gazeteciye tepki gösterilmesi de dünyanın en normal işidir.
Bu açıdan bakıldığında da İmamoğlu taraftarları, yerden göğe kadar haklı gibi görünüyor.
*
Peki sorun nerede?
Sorun, Türkiye’de artık gitgide daha çok çivisi çıkmış medya/siyaset ilişkisinde.
*
İşin çivisi, iki açıdan çıkmış durumda:
*
- BİR: Gazeteciler, tabii ki bir siyasi çizgiye yakın durabilirler. Olayları o siyasi çizginin perspektifinden yorumlayabilirler. Bu doğal. Doğal olmayan fanatizmdir. Doğal olmayan militanlık yapmaktır. Doğal olmayan objektiflik kaygısını tamamen bir yana bırakıp etkin bir mücadele elemanı haline gelmektir. Bu açıdan çivi çıkmıştır.
*
- İKİ: Türkiye’de artık “gazeteci” denilince haber yapan, haber veren kişi anlaşılmamaktadır. Türkiye’de artık “gazeteci” denilince taraf olduğu siyasi yapı adına aktivizm yapan, siyasetle minnacık bir mesafesi bile kalmayan, siyasi partilerin milletvekillerinden bile daha fazla taraf olan kişiler akla gelmektedir. Bu açıdan da çivi çıkmıştır.
*
Ekrem İmamoğlu’nu büyük bir krizin içine sokan biraz da işte bu tablodur.
*
Peki Ekrem İmamoğlu, bu büyük kriz karşısında ne yaptı?
*
Önce çok üst perdeden açıklamalar yaptı.
“Vız gelir, tırıs gider” diye kendisini eleştiren taraftarlarını azarladı.
Mütehakkim bir eda takındı.
Burnundan kıl aldırmaz bir üslupla konuştu.
*
Sonra baktı ki bu üslupla krizin önünü alamıyor.
Hatta bu üslup, krizi daha da büyütüyor.
Bu sefer mecburen bir parça geri adım attı.
“Vız gelir, tırıs gider” için özür diledi.
Ancak krizin ana nedeniyle ilgili olarak da pek geri adım atmıyormuş gibi yaptı.
*
Sonuç olarak krizi doğru dürüst yönetemedi İmamoğlu.
Erdoğan karşıtlığı konusunda birleşmiş taraftarlarının, kendisinin her yaptığına “he” diyeceğini zannetti.
*
İmamoğlu, “Ne diyorsak gidiyor... Ne yapıyorsak sorun olmuyor...” yaklaşımına biraz fazla bel bağlamış sanırım.
Gerçi hakikaten de ne dese, ne yapsa idare eden, sorun etmeyen bir kitlenin oluştuğu da su götürmez bir gerçek.
Ama öyle anlaşılıyor ki...
Yine de bir kıvam varmış ve bu kıvamı kaçırmamak gerekiyormuş.
*
Neyse... Neyse...
Sonuç olarak durumu toparlamak için çabalıyor İmamoğlu.
Peki ama durum ne kadar toparlanabilir?
Onu da bekleyip göreceğiz.
İSMAİL ÇATAKLI’NIN AÇIKLADIĞI RAKAMLAR
SIĞINMACILAR tartışması yeniden alevlenince...
Buradan yetkililere çağrı yapmıştım:
*
Elinizdeki rakamları açıklayın. Fotoğrafı ortaya koyun. Yalanlarla mücadele edin. Tabloyu gözler önüne serin. Vatandaşlarımızı doğru bilgilendirin. Bıkmadan, usanmadan bilgilendirin. Her platformu doğru bilgilendirme için kullanın.
*
Benim talebimle doğrudan bir irtibat kurmadan söylüyorum:
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, önceki gün tam da benim talep ettiğim doğrultuda bir basın toplantısı yaptı.
Baştan sona dinledim basın toplantısını.
Merak edilen konuları açıklığa kavuşturan bir basın toplantısıydı.
*
Bugün Hürriyet’in manşetinde işte bu basın toplantısının tüm detayları var.
*
Türkiye’de kaç Suriyeli var? Kaçı gitmiş? Kaç düzensiz göçmen engellenmiş? Kaç milyon sığınmacı Suriye sınırımızdaki kamplara yerleştirilmiş? Türkiye’de kaç yabancı için ikamet izni söz konusu? Kaç Suriyeli Türk vatandaşı olmuş? Bunların kaçı Türkmen? Çataklı, işte bütün bu sorulara yanıt veriyor.
*
Yürüttüğümüz tartışmayı, ayakları yere basan bir zeminde ilerletebilmemiz için bu rakamları dikkatle incelemekte büyük fayda var.
*
Buradan tüm yetkililere bir kez daha sesleniyorum:
*
Bir basın toplantısı yetmez.
Gerçekleri, sadece gerçekleri ama bütün gerçekleri...
Halkımıza bıkmadan, usanmadan, yılmadan anlatın.
Ancak bu şekilde...
Yapılacak tartışmalar, havanda su dövmekten çıkmış olur.
TWİTTER’DA ORTALIK YIKILINCA TÜRKİYE’DE DE ORTALIK YIKILMIŞ MI OLUYOR?
BEN Twitter’a ilk girenlerdenim.
*
İlk dönemlerde çok az kişi vardı Twitter’da. Kendi aramızda eğleniyorduk. Mavra yapıyor, kafa buluyorduk. Hiçbir ideolojik ya da siyasi yapı henüz örgütlenmemişti Twitter’da. “Hadi TT yapalım” diye bir yaklaşım yoktu. Karanlık eller henüz el atmamıştı bu mecraya. Bir tür dutluktu orası.
Sonra?
Sonra Melih Gökçek girdi Twitter’a ve hunharca kullanmaya başladı. Ve ardından da Twitter bir türlü iflah olmadı.
*
Şaka bir yana...
Twitter, çok uzun bir süredir...
Sahte hesapların cirit attığı, çeşitli etki ajanlarının kendilerine göre atraksiyonlar yaptığı, karanlık planların tezgâhlandığı, FETÖ’cü bukalemunların Atatürk fotoğrafları eşliğinde herkesi kandırmaya çalıştığı, kolpacıların kol gezdiği, çakalların çeşitli çakallıklar peşinde koştuğu, Adnancıların prim yaptığı, PKK’lıların çeşitli tekniklerle etkinleştiği devasa bir karanlık.
*
Bu karanlığın doğurduğu başka bir problem ise şu:
*
Her seçim öncesi...
Muhalif kesimleri heyecanlandıran, “Bu iş bitti” dedirten, “Bu sefer farklı abi” yorumunu yaptıran müthiş kabarmalar çıkıyor bu mecradan.
Ama bu müthiş kabarmaları ciddiye alanlar, genellikle şöyle bir sonuçla karşılaşıyorlar:
Muazzam bir hayal kırıklığı.
*
Twitter’ın yakın geçmişine şöyle bir bakarsak...
Her seçimde Erdoğan “bu sefer” kesin gidiyordu. Muharrem İnce yüzde 58’le başkan oluyordu. AK Parti’nin oyu yüzde 10’un altına bile düşüyordu.
*
Yaşadığımız onca deneyimin ardından şunu söylemek isterim:
Twitter’da ortalık yıkılınca Türkiye’de de ortalık yıkılmış olmuyor.
*
Tavsiyem şudur:
Bir kez daha hüsrana uğramamak için elinizdeki tek ölçüt Twitter olmasın.
Paylaş