Neden ısrarla ‘Mısır ile Türkiye aynı’ diyorlar?

MISIR ile Türkiye...

Hiçbir şeyi birbirine benzemez.

Haberin Devamı

*

- Demokrasisi benzemez mesela: Kör topal da olsa bizim şunca yıllık demokrasi deneyimimiz var. Bugünkü iktidar sayesinde askeri vesayet tarihe gömüldü. Artık hepimiz sandıktan çıkanın ancak sandıkla devrilebileceğine iman etmiş durumdayız. Bugün için tek derdimiz şu: “Sandıktan çıkan kafasına göre takılmasın, çoğulculuk olsun”. Mısır ise bizim ta 1950’lerin sonunda yaşadığımız bir macerayı daha yeni yaşıyor.
-Darbeleri benzemez mesela: Bizim eski darbelerimiz bile Mısır’ın 2013 model darbesine göre daha az gaddardır. Bizim en acımasız darbecilerimiz bile otomatik silahlarla vatandaş tarayıp yüzlerce kişiyi katledecek denli cüretkâr olmamıştır, olamamıştır. Yapmışlardır türlü gaddarlıklar... Ama hiçbiri Sisi denilen generalin katliam rekorunu kıramamıştır.
-Halkları benzemez mesela: Gaz verilen kutuplaşma siyasetlerine, yukarıdakilerin halkı ayrıştırmak için sergiledikleri olağanüstü gayretlere karşın bizde bir arada yaşama kültürü vardır. Bizim bir meydanımızda insanlar katledilirken bir başka meydanımızda havai fişekler patlatılmaz. Gammazlama, içsavaş, komşunun komşuyu kırması, süper keskin ayrışmalar falan... Bizde olmaz böyle şeyler.
-Yönelişleri benzemez mesela: Biz AB standartlarının peşindeyiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni kendi mahkememiz yaptık. En az sekiz senedir kuvvet komutanlarının isimlerini bilmiyoruz. Ekonomimiz küresel badireleri atlatabilecek denli sağlam. Mısır ise ordu destekli devrimle kurmaya çalıştığı demokrasiyi yine ordu eliyle yerin dibine batırmıştır. Dış yardımsız perişandır.
- Tarihleri benzemez mesela: Bizde darbelerle işbaşına gelen hiçbir diktatör, uzun süre hüküm sürememiştir. “Bin yıl sürecek” denilen 28 Şubat bile sadece iki yılda tarumar olmuştur. Mısır’da ise diktatörler, en az eski firavunlar kadar uzun süreli egemenlikler kurabildi. Hüsnü Mübarek denilen firavun, tam 30 yıl Mısır’ın tepesine çöreklenebildi.
- Yalakalıklar benzemez mesela: Bizde de vardır güce karşı tapınma, gücü görünce eğilip bükülme... Darbeci gelince en kral darbeci olmalar, sivil iktidar gelince sivillik şampiyonu olmalar... “Ağam” demeler, “paşam” demeler... Fakat en azından bizde Mısır’daki o kadın gazeteci gibi darbeci Sisi’ye “İste cariyen olayım, iste dördüncü eşin olayım” falan diye yazılar yazılmaz. En azından...
Kısacası...
Mısır ile Türkiye benzemez birbirine...

*

Haberin Devamı

Fakat işte görüyorsunuz:
İktidar “İlle de benzesin” istiyor.
Bu yüzden...
-“Mısır’da oynanan oyun ile Türkiye’de oynanan oyun aynı” diyorlar.
- “Mısır’dakinin aynısını Türkiye’de de yapacaklardı” diyorlar.
-“Gezi olayları ile Tahrir olayları tıpkısının aynısıdır” diyorlar.

*

Haberin Devamı

Oysa iktidarımız bilmez mi?
- General Özel’den General Sisi çıkmayacağını?
- Çoğulculuk diye itiraz edenlerin “darbe”yi akıllarından bile geçirmelerinin mümkün olmadığını?
- Türkiye’de darbeciliğin bazı marazi tipler dışında benimsenmediğini ve süper marjinal hale geldiğini?
- Gezi’den yükselen en bariz haykırışın “Bizi rahat bırak” olduğunu?
- “Hükümet istifa” demenin bir tepki ifadesi olduğunu ve darbecilik sayılamayacağını?
- 28 Şubat’ta darbe yapmak isteyip de yapamamış ordunun, bugünün koşullarında istese bile darbe yapamayacağını?
Bilir tabii... Hepsini bilir. Hem de hepimizden daha iyi bilir.

*

O zaman soralım:
Bütün bunları bal gibi bildikleri halde neden ısrarla ve inatla “Mısır’dakinin aynısını Türkiye’de yapacaklardı” diyorlar? Neden Mısır’da gerçekleşen her alçakça katliamın ardından gözlerini buraya çeviriyorlar?
Neden olacak?
Şu dört nedenden dolayı:
-BİR: Muhalif sesleri, “Bunlar Mısır’daki gibi darbe yaptırıp katliamlara imza atacaklar” diyerek töhmet altında bırakmak ve uygulanan baskılara meşruiyet sağlamak için.
-İKİ: Gezi olayları karşısında sergiledikleri anlayışsız, uzlaşmaz, ödünsüz, anlamaya kapalı, sert, meseleyi en baştan yanlış okuyan tutumlarına haklılık kazandırmak için...
- ÜÇ: Gezi’ye katılan herkesi alçak Sisi’nin yöntemlerini benimsemiş tipler olarak gösterip şeytanlaştırmak ve Gezi tipi her türlü eylemin önünü bu şekilde kesmek için...
-DÖRT: Mısır’da İhvan’a karşı sergilenen olağanüstü haksızlığın ve İhvan’ın yaşadığı büyük mağduriyetin ortağı olmak, oradaki mağduriyetten kendilerine bir pay çıkarmak için...

Haberin Devamı

Gecikmiş bir Divan Oteli yazısı

TÜPRAŞ’a baskın falan...
Hükümet Koç’a acayip kızıyormuş.
Neden?
Çünkü Divan Oteli, Gezi eylemlerinde “çapulculara” destek çıkmış.

*

Size bir şey söyleyeyim mi?
Eğer Koç’a ait Divan Oteli’nin yerinde Fettah Tamince’ye ait “Rixos” otellerinden biri olsaydı...
Ne bir eksik, ne bir fazla...
Aynısı yapılırdı.
Yapmak zorunda kalınırdı.

*

“Divan’ın garajında revir çıktı”, “Bir odasında gaz maskeleri vardı” türü palavraları bir tarafa bırakın ve düşünün:
Olayların cereyan ettiği en kritik mevkide oteliniz var.
Polisin biber gazı atarak dağıtmaya çalıştığı kalabalığın büyük bir bölümü, otelinizin kapınıza dayanıyor ve can havliyle içeri girmek istiyor.
Ve bu durum her gün tekrarlanıyor.
Ne yapacaksınız?
Eylemcilere kızsanız da, destekleseniz de yapacağınız tek şey var:
Kapıları açmak.
Divan Oteli de bunu yaptı.
Aksini yapamazdı.
İmajı açısından yapamazdı, aleyhine doğacak hava nedeniyle yapamazdı, teknik olarak yapamazdı, elindeki üç-beş güvenlik görevlisiyle yapamazdı.
Yapamazdı oğlu yapamazdı.

*

Haberin Devamı

Hatta biraz daha ileri gideyim:
O otelin genel müdürü Yiğit Bulut olsaydı...
O bile o atmosferde, o ortamda, o durumda...
Otelin kapılarını sonuna kadar açmak dışında yapacak hiçbir şey bulamazdı.
Belki biraz homurdanırdı, belki biraz yüzünü asardı, belki biraz canı sıkılırdı ama son tahlilde kapıları sonuna kadar açmak durumunda kalırdı.

Yazarın Tüm Yazıları