Paylaş
Derken.
Acı gerçek yüzümüze bir tokat gibi çarptı:
*
Yeryüzünün şu anda en stratejik alanı tarımdır.
*
Tarımda idare-i maslahatı bir tarafa bırakıp çok radikal adımlar atmamızın vakti geldi de geçiyor.
*
Yeni pandemiler gelmeden...
Yeni savaşları beklemeden...
Bizim derhal tarımda kendi kendine yetebilen ülke olmamız, hatta bir tahıl ambarına dönüşmemiz şart.
*
Bütün sempozyumlar bunun için yapılmalı.
Bütün adımlar buna göre atılmalı.
Tarım Bakanlığı, başka hiçbir işe bakmamalı, sadece tarıma odaklanmalı.
Üretim seferberliği başlatılmalı.
*
Kısacası...
Tarım konusu, milli beka konusu haline getirilmeli.
HASAN CEMAL’İN AMERİKAN KARŞITI PROPAGANDASI
HASAN Cemal, öyle bir yazı kaleme almış ki...
Tam bir Amerikan övgüsü.
*
T-24’te yayınlanan yazının ana teması ve vurgusu aşağı yukarı şu şekilde:
*
Amerika olmasaydı... Demokrasi olmazdı. Amerika olmasaydı... Dünyamız totaliter rejimlerin elinde oyuncak olurdu. Yaşasın Amerika. Amin.
*
Öyle çocuksu bir Amerikan propagandası yapmış ki Hasan Abi...
Amerika’ya bir gıdım sempatin varsa onu da alıp götürüyor.
*
Amerikan hariciyesi...
“Hasan Abi... Tamam, bizdensin. Tamam, bizi kolluyorsun. Thank you. Ama Allah aşkına bu kadar körü körüne, bu kadar çocuksu bir tarzda övme bizi. Bak, Allah’ın adını verdik. Ne olur övme” diye yalvarsa...
Hiç şaşırmayacağım.
ÇAPSIZLIK VE KİNDARLIK ARASINDA EZEL AKAY
HAZAL Kaya’nın oyunculuğundan nefret ettim abi.
Ne yapayım? Elimde değil. Nefret ettim.
*
Farkındayım, nefret çok güçlü bir duygudur.
Ama Hazal Kaya’nın oyunculuğu o kadar kötü geldi ki bana, duygularımı ancak nefret kelimesi karşılayabildi.
Ve dünkü yazıyı yazdım.
*
Bu yazı nedeniyle bazıları bozulmuş bana.
Bozulanlardan biri de yönetmen Ezel Akay.
*
“9 Kere Leyla” diye bir film çekmişti bu Ezel Akay. Berbat ötesi bir filmdi. Sinema sanatını, icat edildiğine utandıracak kadar rezildi. Beş dakika bile katlanamıyordun, o derece kötüydü. Haluk Bilginer ve Demet Akbağ gibi devasa oyuncular bile heder edilmişti filmde.
*
Filmle ilgili bu düşüncelerimi açıkça yazmıştım o zaman.
*
Ezel Akay, ta o günden beri içinde öyle bir kin beslemiş ki bana karşı...
Hazal Kaya yazısını fırsat bilip kinini, nefretini kusmuş bana attığı “lanlı lunlu” bir tweet’le.
*
Merak ediyorum:
Çapsızlık mı kindarlığı doğuruyor yoksa kindarlık mı çapsızlığı besliyor?
BATUHAN YAŞAR
İHLAS Medya Grubu’nun Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birkaç yurtdışı gezisinde tanımıştım.
Kibar, mütevazı, centilmen ve diyaloğa açık biri izlenimi veriyordu.
*
Vefat etmiş Batuhan Yaşar.
Her ölüm erken ölümdür ama Batuhan Yaşar’ın ölümü gerçekten çok ama çok erken oldu.
Allah’tan rahmet diliyorum meslektaşımıza.
YABANCI SAVAŞÇIDAN UZAK DURMALI ZELENSKİ
ÇÜNKÜ yabancı savaşçı...
- İçsavaşa kapı aralar.
- Psikopatlara alan açar.
- Savaşın ahlakını bozar.
- Felakete davetiye çıkarır.
TAHMİNİ BİR ANKET
HALKIMIZA şöyle bir anket sorusu sorulsa:
*
Ukrayna mı haklı? Rusya mı haklı?
*
Sanırım şöyle bir sonuç çıkar:
*
- Yüzde 90: Ukrayna haklı.
- Yüzde 10: Rusya haklı.
*
Aynı halkımıza şöyle bir anket sorusu daha sorulsa:
*
Rusya’dan yana mısın? NATO’dan yana mı?
*
Sanırım şöyle bir sonuç çıkar:
*
- Yüzde 50: Rusya haklı.
- Yüzde 50: NATO haklı.
NE İŞİ VARMIŞ BAŞÖRTÜLÜLERİN İÇKİLİ MEKÂNDA
“Ne işi varmış başörtülülerin içkili mekânda?” diyenler ile mekân kapısında kılık kıyafet zaptiyeliği yapanlar arasında hiçbir fark yoktur.
*
Böyle diyenlere verilecek cevap ise...
Son derece basit ve nettir:
*
Sana ne kardeşim, sana ne?
Belki yemek yiyecek, belki bir arkadaşa bakıp çıkacak, belki ortamı kesecek, belki ibret alacak...
Sana ne yahu, sana ne?
Keyfinin kahyası mısın sen başörtülülerin?
Paylaş