Paylaş
* * *
Madem namuslu olacağız.
Madem hakkaniyet duygusunu yitirmeyeceğiz.
O zaman Eser Karakaş’a soralım:
Eğer 27 Nisan Muhtırası’na destek çıkan bir köşe yazarı, “yazarlık meşruiyeti”ni yitirmiş oluyor ise...
O “Muhtıra”yı kaleme alan General’e madalya takan ve General’in altına süper lüks otomobil çeken Başbakan’ın durumu ne olur?
* * *
Bir Başbakan, kendisine muhtıra veren bir General’den hesap soramıyorsa...
Bir Başbakan, kendisine muhtıra veren bir General’e madalya takıyorsa...
Bir Başbakan, kendisine muhtıra veren bir General’in altına pahalı araba çekiyorsa...
Ve o Başbakan, bütün bunlara rağmen “demokrasi kahramanı” olabiliyorsa...
27 Nisan Muhtırası’na destek çıktığı iddia edilen köşe yazarı, neden meşruiyetini yitirmiş olsun ki?
Ama durun bir dakika!
Muhtıraya destek çıkan bir köşe yazarı, ancak bir şartla yazarlık meşruiyetini yitirebilir:
Eğer muhtırayı veren General’den hesap sormayan, bırakın hesap sormayı o General’i ödüllendiren Başbakan’ın da, Başbakanlık meşruiyetini yitirdiğini hep birlikte haykırabiliyorsak...
Erbakan Hoca’nın ısrarının 6 nedeni
BİR: Aldığı para cezalarını ideolojik ceza olarak nitelendirebilmek için partiye ihtiyacı var.
İKİ: 40 yıllık dava arkadaşlarını bir arada tutabilmek için partiye ihtiyacı var.
ÜÇ: Bin yıllık alışkanlıklarını sürdürebilmek için partiye ihtiyacı var.
DÖRT: Karizmasını kurtarmak için partiye ihtiyacı var.
BEŞ: Oğlu Fatih’in geleceğini kurtarmak, Fatih’i genel başkan yapmak için partiye ihtiyacı var.
ALTI: Oy arttırmak ya da iddiayı sürdürmek gibi bir dertten ziyade kişisel etkinliğini sürdürmek için partiye ihtiyacı var.
Bizde neden polisiye olmaz
BİR: Biz üşengecizdir, bir cinayeti tasarlamak ya da planlamak için gereken sabır yoktur bizde.
İKİ: Bizde cinayetlerin çok ama çok büyük bölümü bir anlık öfke patlaması sonucudur.
ÜÇ: Bizde maktulün yakın akrabalarına odaklandığın anda katili bulursun.
DÖRT: Bizde en geçerli cinayet nedeni “kız meselesi”dir ve bu meselenin başka dillerde pek karşılığı yoktur.
BEŞ: Bizde polisi yıllarca uğraştıran, bir türlü yakalanamayan, oyun seven seri katiller de çıkmaz. En son İzmir’de çıkanın hali pür melali ortada...
ALTI: Bizde işin içinde “derin devlet” falan yoksa hiçbir cinayet, faili meçhul kalmaz.
YEDİ: Bizde en yaygın cinayet nedeni, “Onun emmoğlu benim emmoğlunu vurmuştu” cümlesidir.
Enteller mahallenin kadınlarına laf atmış
İSTANBUL Tophane’deki sanat galerilerine yönelik vandal baskın hakkında en komik savunmayı AK Parti Beyoğlu Belediye Meclis Üyesi ya da adayı Biricik Suden yapmış.
Demiş ki:
“Sanat galerisinde içki içenler, mahallenin kadınlarına laf atınca mahalleli galeyana gelip galeriyi bastı.”
* * *
Nasıl olmuş böyle bir şey acaba?
Çağdaş sanat olaylarına meraklı olan entel tipler, mahallenin kadınlarına nasıl laf atmış olabilirler?
Acaba “Senin ontolojik tavrına kurban olayım” mı demişlerdir?
Ya da belki “Vay! Yürüyüşe bak! Tam enstalasyonluk!” diyerek laf atmışlardır.
İlahi Biricik Suden! Sen insanı öldürürsün...
Ne zaman şaşıracağım
İÇKİ içen, dans eden...
Badem bıyıklı olmayan... Muhafazakârlığa prim vermeyen...
“Olanak/olasılık” gibi sözcükleri kullanan...
Hayatının herhangi bir bölümünde yolu “Milli Görüş”e ya da herhangi bir “cemaat”e uğramamış... Tercihen Alevi kökenli olan...
Bir bürokratı... Hükümetimiz ya da “Reis-i cumhurumuz”...
Şöyle esaslı bir makama atadığı zaman...
Biraz da gülelim
BİR fıkra sever olduğunu bildiğimiz Mehmet Barlas’a, kahramanı kendisi olan bir fıkra desteği...
Her hakkı mahfuz değildir, Barlas bu fıkrayı yazılarında serbestçe ve rahatça kullanabilir:
* * *
Mehmet Barlas, 12 Eylül günlerinde bir akşam Kenan Evren’le bir yemek masasındadır.
Sofraya enginar gelir.
Bizim şakacı Barlas, Evren’e dönüp şöyle der:
“Ah paşam ah, keşke enginar yerine Müjde Ar gelseydi...”
Eskiden Şimdi
ESKİDEN: Merkez medyada yayınlanan vicdanlı yazılar aranırdı...
ŞİMDİ: Aynı arayış yandaş medya için yapılıyor.
ESKİDEN: Merkezdekiler zulmü savunmak için bin dereden su getirirdi...
ŞİMDİ: Merkezin yeni sakinleri, zulmü savunmak için bin dereden su getiriyor...
ESKİDEN: Partiyi yönlendiren bağımsız İslamcı aydınlar vardı...
ŞİMDİ: İslamcı aydınları parti yönlendiriyor...
ESKİDEN: Merkez medyada yazan birinin sesi kesildiğinde İslami medya ona kapılarını açardı...
ŞİMDİ: Merkez medyada birinin sesi kesildiğinde İslami medyadan sevinç çığlıkları yükseliyor...
ESKİDEN: Bilinçli İslamcılar kendilerine “sağcı” denmesini hakaret gibi algılardı...
ŞİMDİ: Lafa “Biz sağcılar” diye başlamak neredeyse moda...
Paylaş