Paylaş
Herkes “Putin ne diyecek?” ya da “Putin ne yapacak?” diye düşünüyordu ki...
Şaşırtıcı çıkış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
*
NATO üyesi Türkiye adına konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan...
“Biz bu işe sıcak bakmayız” dedi.
Ve çarşı bir anda karıştı.
*
Bir soğuk duş.
Bir şaşkınlık.
Bir tedirginlik.
“Ya Türkiye vetolarsa” diye bir telaş.
*
Karışan çarşıdan değişik sesler çıkmaya başladı.
*
Finlandiya...
“Bizi kastetmemiştir canım. Bizim Türkiye ile aramız iyi” dedi.
*
İsveç...
“NATO’nun önemli ülkeleri arkamızda” diyerek abilerine selam sarkıttı.
*
ABD...
“Durun bir dakika. Türkiye ne demek istiyor? Bir anlayalım” dedi.
*
Ben bu muazzam karışıklığı...
Büyük bir keyifle, müthiş bir haz duygusuyla, yüzümde acayip bir sırıtışla izliyorum.
“Son günlerin en güzel karışıklığı” diyorum ve süper eğleniyorum.
*
Özellikle İsveç denilen ülkenin içine düştüğü debelenmeyi gördükçe...
‘Yedi gün / Yedi gece İtalya tatili’ne çıkmış gibi enerjik bir heyecan içine giriyorum.
*
O İsveç ki...
Parlamentosuna PKK ile bağlantılı isimleri almakta hiç sakınca görmez. PKK’ya silah verirken epey pervasızdır. YPG’ye para yardımı yaparken hiç tereddüt etmez. Ülkede PKK mitingleri yapılmasına izin verirken gayet rahattır. PKK üyelerini Türkiye’ye teslim etmezken hiç ırgalanmaz. FETÖ’ye kucak açarken rahat oynar. Türkiye’ye silah ambargosu uygularken soğukkanlılığını hiç bozmaz.
*
İşte bu İsveç’i şimdi aldı bir telaş.
*
Ben bu telaş karşısında eğlenmeyeyim de ne yapayım?
PAZARLIKSA PAZARLIK
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın açıklamasına bakıyoruz.
Kapı tamamen kapalı değil.
“Sıcak bakmıyoruz” diyor ve orada bırakıyor.
*
Buradan pazarlığa açıklık sonucu çıkabilir mi?
Evet.
Çıkabilir.
Pazarlıksa pazarlık... Hiç mesele değil.
*
Yani işin sonunda Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmasına Türkiye rıza gösterse bile...
Keyfim kaçmaz.
*
Çarşının şimdilik karışmış olması...
Eğlenmem için yetip de artıyor bile.
BEN MUHALEFETİN YERİNDE OLSAM
DIŞ politika konularında muhalefet...
Hep bir bocalama içinde.
Türkiye’nin avantajlarını ve gücünü tam olarak kavrayamamanın getirdiği bir bocalama bu.
*
İşte bu bocalamadan çıkış için güzel bir fırsat.
Ben muhalefetin yerinde olsam...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya çıkışının arkasında kapı gibi dururum.
Hatta ve hatta...
Erdoğan’ın bu konuyu pazarlık konusu yapmasını bile alttan alta desteklerim.
BENİM GARSONUM, 'ABİ SEN BANA BIRAK' DİYECEK
LOKANTADA alıyorum elime mönüyü.
Bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum.
Ve sonuçta en saçma, en uyumsuz, en anlamsız, en gereksiz şeyleri sipariş veriyorum.
*
Sonra da hep aynı şey oluyor:
Gözüm hep karşımdakinin verdiği siparişte oluyor.
*
Bir sipariş verme acemisiyim yani. Bir türlü başaramıyorum bu işi.
*
İşte tam da bu yüzden...
Garson, “Abi, sen bana bırak. Ben en iyilerden tadımlık getireyim” dediğinde...
Gözlerim parlıyor, üzerimden büyük bir yük kalkıyor, bir ferahlama geliyor üstüme, kendimi acayip güvende hissediyorum.
*
Hürriyet’in dünkü Lezzetli Hayat ekinde yazan Somer Şefimiz, “Abi sen bana bırak” diyen garsonları birazcık eleştirmiş.
Somer Şefimiz kendi zaviyesinden eleştirisinde haklı olabilir ama benim zaviyem de bu.
Sorry.
PARANOYAK OLMAM TAKİP EDİLMEDİĞİM ANLAMINA GELMEZ
HDP’nin önemli ismi Ahmet Türk, İmamoğlu ve Yavaş’la ilgili yargı dağıtmış.
*
Ekrem İmamoğlu için...
“Çift dilli. Karadeniz’de öyle, Diyarbakır’da böyle diyor” demiş.
*
Mansur Yavaş için...
“Kürtler oy vermez” demiş.
*
Son günlerdeki gelişmelere bakınca...
Şöyle demeye başladım:
*
Bir el, gizli bir el, İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylığının önünü mü kapatmaya çalışıyor yoksa ben mi paranoyak oldum?
Paylaş