Müslüman’ın dilinden

YUSUF Kaplan diye bir yazar var Yeni Şafak’ta...

Kendisiyle ilgili yaptığım bir değerlendirmeye karşılık olarak bana "Kafası basmaz, garabet kişi" falan diye saydırmış.

Yusuf Kaplan "camia"nın okumuş çocuğudur.

Londra falan görmüştür.

Cahilliğinin farkında bile olmayan "lümpen takımı"ndan değildir.

İddialıdır:

Bir "İslam medeniyeti" rüyası kurar.

"Pergel metaforu" der, yeryüzünü kuşatacak muazzam hayallere dalar.

Ancak...

Bir kusuru vardır bu arkadaşımızın: Biraz hazımsız takılmaktadır.

Eleştiri karşısında sergilenmesi gereken "asgari nezaket ve terbiye"ye sahip değildir.

İşte bu nedenle kendisine, "Birader! Sen bırak yeni bir medeniyet falan kurmayı da, biraz medeni bir adam ol, bu yeter!" denmesi gerekmektedir.

Ama değmez...

Gerçekten değmez...

* * *

Ey cemaati Müslimin!

Görmez misiniz?

Yazarlarınızın, çizerlerinizin, önderlerinizin bir süredir ağızları fena halde bozulmuş durumda.

En halim selimi "yavşak" sözcüğünü kullanmaktan kaçınmaz.

En anlayışlısı "deşifretör" diye kulp takar.

En enteli "garabet kişi" diye hakaret eder.

"Müslümanların keskin kılıcı" havalarında dolaşan en terbiyesizi ise sürekli ağza alınmayacak laflar eder, küfürler yağdırır, bel altından vurup kalleşlik yapar.

"Dalak" der, "Çiş" der, "Homoseksüel" der, "Şişeye oturtacağım" der...

Der oğlu der...

Ve sizler, bu edepsizlik karşısında suspus olursunuz...

Hatta suspus olmakla kalmaz, "Aslan Hasan! Bas küfrü oğlum! Yüreğimizi soğutuyorsun mücahit" diye gaz verirsiniz.

Peki Allah’tan reva mıdır bu?

Bu dille mi insanlığa ulaştıracaksınız o "kutlu muştu"yu?

Ne yani?

En şahane, en görkemli küfrü basan o Hasan’ı, aranızdan "en hayırlınız" olarak takdis mi edeceksiniz?

* * *

Ben Ahmet Hakan...

Bir aciz kul olarak...

Buradan "camia"nın ağzı bozuk dava adamlarına ve onların "hık deyicileri"ne sesleniyorum:

Abiler!

Bendeniz maalesef sizin elinizden emin değilim.

Dilinizden ise hiç değilim.

İşin en acısı ne biliyor musunuz?

Hadisin "Bütün insanların elinden, dilinden emin olduğu insan" olarak tanımladığı Müslüman’ı, "Kimsenin elinden, dilinden emin olmadığı insan"a çevirdiniz.

Ne diyelim?

Bu ayıp da size yeter!

Kaç Orhan Pamuk kaç

BURASI güvenlik güçlerinin, katillerin eline bayrak tutuşturup "Aslanım" diye sırt sıvazladığı bir ülkedir.

Burası, gazetecinin kafasına üç kurşun sıkan katile, güvenlik güçlerinin "Aferin delikanlı! Kutsal vatan toprağını kaderine terk etmedin" diye pışpışladığı bir ülkedir.

Burası, son günlerin en popüler hedefi haline gelen bir Ermeni gazetecinin, İstanbul’un göbeğinde yapayalnız ve korunaksız bırakıldığı bir ülkedir.

Burası, gaza gelmiş cahil ergen gençlerin bellerine silah takıp İstanbul’un göbeğinde yazar vurduğu bir ülkedir.

Burası, öldürülmüş bir yazarın arkasından televizyon ekranlarında iftiralar atmaktan kaçınmayanların yaşadığı bir ülkedir.

Burası, ölümün bile yumuşatmadığı kalplerle dolu bir "kalpsizlikler ülkesi"dir.

Şakası falan olmayan acayip sert bir yerdir burası.

* * *

İşte tüm bu nedenlerle ey Orhan Pamuk!

Sakın arkandan "Yuh! Korktu, kaçtı" diye atılan ya da atılacak laflara aldırma.

Sakın bir cengaverlik hevesi sarmasın seni!

Sakın korkmadığını kanıtlamak için geri dönmeye kalkma.

Kaç abi kaç!

Mümkün olduğu kadar uzağa kaç.

Hayatında hiç kitap okumamış 18 yaşından küçük cahil bir ergenin, Nobelli bir yazara kıymasına fırsat verme!

Bırak "Korktu" desinler...

Bırak "Kaçtı" desinler...

"Korktum" de, "Kaçtım" de...

Kaç Orhan Pamuk kaç!

Kaç ve canını kurtar!
Yazarın Tüm Yazıları