Mümtazer bana ’eyyamcı’ demiş

ZAMAN Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, benim için "eyyamcı" demiş...

"Eyyamcı"nın sözlük anlamı şudur:

"Günün koşullarına göre davranan kimse..."

O halde...

Kimin "günün koşullarına göre davrandığı"na bakmamız şart olmuştur...

Madem öyle, hadi bakalım:

1990’lı yılların ilk yarısı...

"Günün koşulları", Güneydoğu’ya sert girilmesini dayatıyor...

Kurşunu atanın da, yiyenin de "şerefli" addedildiği bir dönem...

Bakıyoruz, Mümtazer Hocamız, "sert girenler" için danışmanlık yapıyor...

Ve bugün...

"Günün koşulları", Güneydoğu’ya yumuşak girilmesini dayatıyor...

Ve Mümtazer Hocamız, bu kez "Diyarbakır’a Amed diyelim... Ne olur ki..." noktasında...

* * *

Mümtazer Türköne
10 yıl önce dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in danışmanıydı...

Yani dönemin iktidarının yanındaydı...

Bugün ise yaptığı işler şunlar:

Zaman Gazetesi’nde yazıyor...

"Hatırla Sevgili" adlı diziye danışmanlık yapıyor...

Kendisinden şikáyetçi olan ayrıldığı eşine, "Özlem’i milletvekili yapacağım... O zaman elimiz biraz bollaşır, ben de size yardım ederim" diyor.

Gerçekten de yeni eşini iktidar partisine milletvekili yapıyor...

Benim durumuma gelince...

Bugün iktidarda olanların en zor zamanlarında yanlarındaydım...

En güzel günlerinde ise uzaklarındayım...

"Eyyamcılık" yapsaydım...

Bugün ben de Mümtazer Hoca gibi, "Özlem’i milletvekili yapacağım" türünden pervasız cümleler kurabilirdim.

* * *

İşin aslı şudur:

Ben Mümtazer Bey’e, "Hoca! Sen çok değil 10 yıl evvel şöyle diyordun, bugün böyle diyordun... Maceranı anlatsan da ibret alsak" diyorum...

O bana döneklik hakkında yaptığı literatür taramasından alakasız ve artistik cümlelerle yanıt veriyor.

Ben Mümtazer Bey’e, "Dönebilirsin... Bu senin hakkındır... Ama maceranı anlat ki, bugün hálá ’Güneydoğu’ya sert girelim’ diyenler için bir örneklik ortaya çıksın" diyorum...

O bana "oportünist" diyor...

Ben de diyorum ki:

Yahu bu memlekette işi kişiselleştirmeden, doğru dürüst fikir tartışması yapamayacak mıyız?

İKİ YANLIŞ

ERDOĞAN’IN YANLIŞI Başbakan Erdoğan, Fazıl Say’ın karşısına Mehmet Akif’i çıkarmış... Bence Akif yanlış örnek! Çünkü Akif, ülkesinde olup bitenlerden fena halde sıkılmış ve Mısır’a göç etmiştir... Fazıl Say’ın da "Çekip gideceğim buralardan" dediğini göz önünde bulundurursak Erdoğan’ın nerede yanlış yaptığını anlayabiliriz.

ERBAKAN’IN YANLIŞI Erbakan Hocamız, ünlü bir Arap gazetesine verdiği demeçte, "Tayyip parayı ve makamı çok sever" demiş... Erdoğan’ın parayı ve makamı ne kadar sevdiğini bilemem ama Erbakan Hoca’nın parayı, Erdoğan’dan daha fazla sevdiğine eminim... Sadece "Abbate olayı" bile Erbakan’ın paraya olan düşkünlüğü için yeterli kanıttır.

Kişisel bir 2007 dökümü

BİR 2006’ya göre dostlarımın sayısı daha da azaldı... Biraz daha yalnızlaştım ve Allah sizi inandırsın, biraz daha rahatladım.

İKİ Sahafları yeniden keşfettim... Meğer ne güzel şeymiş tozlu rafları eşelemek.

ÜÇ Alfred Hitchcock’un tüm filmlerini yeniden seyrettim, birinciliği "Arka Pencere"ye verdim...

DÖRT Refik Halit’i keşfettim... Onun "Sürgün" adlı şahane romanına bayıldım.

BEŞ Daha da evcimen oldum...

ALTI Boş verme yeteneğim biraz daha gelişti... Kolay bağışlar hale geldim... Daha az öfkelenmeye başladım...

YEDİ Abdullah Oğuz’un iyi yönetmen, Yavuz Turgul’un kötü senarist olabileceğini fark ettim.

SEKİZ Cipram kullanmaya son verdim.

DOKUZ Hıncal Uluç’a "abi" dememeyi 2007’de de sürdürdüm.

ON Çankaya bana bu yıl da haram oldu.

ON BİR 33 yeni polemiğe imza attım. Pek azından keyif aldım.

ON İKİ 2007’de Maliye Nazırımız Kemal Abi’nin eşi Ahsen Yenge’ye sadece 5 milyar bayıldım... 2008’e Allah kerim...

ON ÜÇ 2007’de bir kere Hülya Avşar’dan, iki kere de Gülben Ergen’den söz etmeyi başardım.

ON DÖRT Süper bir telefona sahip oldum ve liseli yeni yetmeler gibi bol miktarda mesaj atıp mesaj aldım.

ON BEŞ Facebook türü nevzuhur iletişim olanaklarından uzak durmayı başarabildim.
Yazarın Tüm Yazıları