Muhafazakâr kadın gazetecilerle buluştum

ESKİDEN sayıları bir elin parmaklarını geçmezdi. Ama artık örgütsel bir yapı oluşturacak denli kalabalıklaşmış durumdalar.

Haberin Devamı

-Yeni Şafak’ta onlar var, Star’da onlar var, irili ufaklı muhafazakâr haber kanallarında onlar var, TRT’de onlar var, Zaman’da onlar var... Keşke Hürriyet’te, Milliyet’te, hatta Sabah’ta da olsalar...

-Çalıştıkları yayın organlarında karar alıcı noktalarda değiller... Ama varlar ve varlıklarını korumaya çalışıyorlar.

-Bir araya gelmişler ve “Medyasofa” adlı bir örgütlenmeye gitmişler...

-Hepsi başörtülü değil ama büyük çoğunluğu başörtülü...

-Türkiye Yazarlar Birliği’nin İstanbul Şubesi’nin de içinde bulunduğu Sultanahmet’teki Kızlarağası Medresesi’nde bir araya geldik kendileriyle... Uzun bir sohbet
gerçekleştirdik.

-“Muhafazakâr medyanın şanlı tarihi”nden söz ettik uzun uzadıya: Milli Gazete, Yeni Devir ve tabii ki Kanal 7 macerası... 28 Şubat günleri falan...

-“Kültürel hegemonya nasıl yıkılacak” meselesine girdik.

-Baktım, konuşma sırasında İslami camiadan söz ederken hep “bizim camia” diyorum. Hatta Sibel Eraslan not tutmuş, “Tam 38 defa bizim camia dedin” diye hatırlattı... Gülüştük.

-Karşımdakilerle aynı dili konuşuyordum... Bazı meseleleri uzun anlatmama gerek yoktu, bazen tek bir kelime bile anlaşmaya yetiyordu... Eh ne de olsa hepimiz aynı yerden geliyorduk.

-Çok güzel sorular sordular, çok güzel analizler yaptılar... Zihinler açık, anlama çabası had safhadaydı... Uzun süredir kendimi bu kadar iyi ifade edebildiğim bir ortamda bulunmamıştım.

-Kendimi ifade etmeyi o kadar başardım ki, “sen neydin ne oldun, neredeydin nereye geldin” meselesini bile kendi açımdan açıklığa kavuşturmayı başardım... Süperdi yani.

Haberin Devamı

Kimsenin sevmediği, sevdiğim şeyler

-AĞIR mı ağır akan İngiliz polisiye filmleri...

-CHP ile ilgili upuzun tartışmalar yapmak.

-Bir kadınla alışverişe çıkmak.

-Yağmurda kafe önünde oturmak...

-Melih Gökçek...

-Ütü yapmak...

-Aksiyon filmlerindeki karizmatik kötü adamlar...

-Karnıbahar...

-Küstahlıklarını ve bencilliklerini saklamadan yaşayan şahsiyetler.

-Aşırı meymenetsiz suratlı kediler...

-Höşmerim adlı yerel tatlı...

Başbakan neden tutuklu askerlere sahip çıkıyor?

ÇOK değil, kısa bir süre öncesine kadar... Genelkurmay’ın “tutuklu askerler” konusundaki stratejisi şöyle bir şeydi:

Başbakan’a meydan okuyorlardı.

Öfkelerini yansıtmaktan çekinmiyorlardı.

Kamuoyu önünde “rahatsızız” mesajı veriyorlardı.

Çeşitli taktikler geliştiriyorlardı.

Bu işlerin arkasında hükümet var” izlenimi veriyorlardı.

Başbakan’dan “durumun düzeltilmesi” ricasında bulunmamayı tercih ediyorlardı.

Başbakan Erdoğan da asla geri adım atmıyordu.

* * *

Genelkurmay’da Necdet Özel dönemi başladı.

Ve yeni dönemde “tutuklu askerler” konusunda strateji baştan sona değişti:

Başbakan’a meydan okumanın yerini Başbakan’a ricada bulunmak aldı.

Tutuklu askerler yüzünden başımız çok ağrıyor” diye yakınmalar başladı.

Deniz Kuvvetleri’nde amiral kalmadı” diye acındırmalar başladı.

Kamuoyu önünde tek bir kelime bile edilmedi.

“Bu işlerin arkasında hükümet var” anlayışına yüz verilmedi.

Ve Başbakan Erdoğan da bu tutumun etkisi altına girdi.

Önce vurgusuz, sonra da vurgulu bir şekilde tutuklu askerlere sahip çıkışının arkasında askerin bu strateji değişimi var.

Haberin Devamı

Takılmalar

TEMELKURAN: Ece Temelkuran “Köşe yazarlığı aptalca, artık yapmam” demiş... Keşke acele etmeseydi böyle bir açıklama için... Belki yüklü maaşla köşe yazarlığı imkânı yeniden doğardı...

MİLLİ ŞEF
: Demokrat Parti’den AK Parti’ye transfer olan Süleyman Soylu, “Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” demiş... İki şey söyleyeceğim...
BİR: Çokça “milli şef” kokmuyor mu bu açıklama?
İKİ: Sonradan Müslüman olanların İslam’a daha sıkı sarılmaları gibi sonradan AK Parti’li olanlar da AK Parti’ye daha mı sıkı sarılıyorlar ne?

DHKP-C: Avukatlara yönelik operasyonla birlikte gündeme gelmişti DHKP-C örgütü... Tam da avukatlara yönelik uygulamaya ABD’den bile itiraz geliyordu ki, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği önünde bir DHPK-C’li kendini patlattı... Bir şey ima etmek istemiyorum, sadece bana fazla “tuhaf” geliyor bu durum.

DAVUTOĞLU:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu soruyor, “Suriye, İsrail’e neden karşılık vermiyor” diye... Bu sorunun anlamı nedir? Yoksa Davutoğlu, “Suriye ile İsrail arasında gizli bir anlaşma var” mı demek istiyor? Eğer böyle demek istiyorsa neden açıkça demiyor?

ŞAHGHAY BEŞLİSİ
: Başbakan Erdoğan, “Şanghay Beşlisi” için “Demokratik değil” diyenlere cevap veriyor: “Ne yani? Batı çok mu demokratik? Şanghay Beşlisi de demokratik değerlere sahip çıkacaktır.” Erdoğan galiba şunu demek istiyor: “Onlar da demokratikleşecekler abisi...”

CUMA BEY
: İktidar partisinden bir milletvekili Cuma İçten... Diyarbakır Milletvekili... Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada “22 bin PKK’lı öldürüldü, yani 22 bin çocuğum öldürüldü. Hepsi benim çocuğum” demiş... İnsan ister istemez CHP’li Hüseyin Aygün’ün PKK’lılar için “İyi arkadaşlardı” demesine laf çakanların bu açıklama karşısında ne yapacaklarını merak ediyor.

Haberin Devamı

Elif’çik mülakatta

DÜNYACA ünlü romancımız Elif Şafak, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nda bir konuşma yaptı.

Peki nasıl olmuş da Davos’a davet edilmiş?

Elif Şafak, Davos’a nasıl davet edildiğini şöyle anlatıyor:

Doğrudan Dünya Ekonomik Forumu’ndan davet geldi. Önce küçük bir mülakat yaptılar. Telefonla birçok soru yönelttiler. Orada bilgi ve analiz düzeyinize, kendinizi ifade etme yeteneğinize bakıyorlar”.
(Milliyet–Filiz Aygündüz röportajı)

* * *

Olaya bakar mısınız?

O Elif Şafak ki...

Türkiye’nin en çok okunan yazarı...

Dünya çapında şöhret...

Kitapları 36 dile çevrilmiş.

Neredeyse Nobel alacak kıvamda...

Ama kıytırık bir Davos konuşması için mülakata çekiliyor.

Haberin Devamı

* * *

Ama kabahat mülakata çekenlerde değil, kabahat mülakata çekilmeyi içine sindirende...

Kabahat...

“Ne oluyor ya? Siz kim oluyorsunuz da beni mülakata çekiyorsunuz? Siz kimsiniz de benim bilgi ve analiz düzeyimi ölçüyorsunuz? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz da benim gibi bir romancının kendini ifade etme yeteneğini test etmeye kalkışıyorsunuz?” demeyende, diyemeyende...

* * *

Bir de şunu merak ediyorum:

Ne sordular acaba telefonda Elif Şafak’a, bilgi ve analiz yeteneğini ölçmek için?

“Elinizde sihirli bir değnek olsa dünyada neleri değiştirirsiniz” falan türü sorular mı?

Yazarın Tüm Yazıları