Yıl 1950’dir. Maraş Lisesi’nden mezun olmuş taşralı duyarlı şair Sezai, Mülkiye’ye girer.
Bu zeki ve mahcup genç, okulun en şımarık ve aldırmaz kızlarından birine, Muazzez’e vurulur.
Ama Muazzez’e açılamaz.
Açılmak ne kelime! Yanına bile yaklaşamaz.
|
Sezai Karakoç'un 14 kıtalık "Mona Rosa" şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle ortaya çıkan "Muazzez Akkaya’m" akrostişi, 56 yıldır edebiyat çevrelerinde cevabını arıyordu. www.karakutu.com adresinden aldığımız bu çok eski fotoğrafta ise Türk şiirinin ünlü ismi Sezai Karakoç, imkansız aşkı Muazzez Akkaya'nın yanında, arkadaşlarıyla objektife poz veriyor. |
Ve kendini şiire vurur Sezai.
Böylece Türk edebiyatının en dokunaklı aşk şiirleri ortaya çıkar.
Hem de kuşaklar boyu nice taşralı genci acayip hırpalayan damardan şiirler.
Evet, benim Mona Roza’dan anladığım buydu.
Ancak
"karakutu.com" sitesinin yayınladığı bu fotoğraf, bendeki imajın küçük çapta da olsa revize edilmesine neden oldu.
Fotoğrafı ilk gördüğümde tepkim şöyle oldu:
"Vay be! Demek ki tanışıyorlarmış."
Fotoğrafı biraz yakından incelediğimde ise gerçeği anladım:
Meğer Sezai Karakoç, o kadar da "çekingen", o kadar da "mahcup" kalmamış Muazzez Akkaya karşısında.
Bu toplu okul fotoğrafında Sezai Karakoç’un, Muazzez Hanım’ın hemen yanı başında yer tutma gayretini ve çabasını görüyoruz.
Buradan benim çıkardığım sonuç şudur:
Sezai Karakoç, ne yapıp edip "Mona Roza" şiirini, bir itiraf olarak Muazzez Akkaya’ya sunmuştur.
Ancak Muazzez Hanım, bu dokunaklı aşk şiirine rağmen Sezai Karakoç’un aşkına karşılık vermemiştir.
Demek ki neymiş:
Kadınların kalplerine girmek, bazen muazzam bir aşk şiiri ile bile mümkün olmuyormuş!
En gizemli Şiir: Mona Roza
MONA Roza
"dokunaklı" bir şiirdir.
Çünkü...
Bu şiirde gururlu mu gururlu bir Doğu çocuğunun, içine düştüğü ve kimselere itiraf edemediği bir imkansız aşkın intihara meyilli dizeleri vardır:
"Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza / Henüz dinlemedin benden türküler / Benim aşkım sığmaz öyle her saza / En güzel şarkıyı bir kurşun söyler / Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza."
Mona Roza
"gizemli" bir şiirdir. Çünkü...
Bu 14 kıtalık şiirin, kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesinden
"Muazzez Akkaya’m" çıkar.
Ve bu akrostiş nedeniyle tam 56 yıldır edebiyat çevrelerinde
"Kim bu Muazzez Akkaya?" sorusu sorulur.
Sezai Karakoç’un ısrarlı ve katı suskunluğu ve yıllardır Muazzez Akkaya ile ilgili sorulara kapalı duruşu nedeniyle soruya cevap verilememişti.
Ama şimdi giz aydınlatıldı.
Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç’un sınıf arkadaşıdır.
Sırları çözülmüş bir aşk
BİRİNCİ SIR: Mona Roza şiiri "Mona Roza siyah güller, ak güller / Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak" diye başlar. Geyve’nin sırrı ortaya çıktı: Sezai Karakoç’un büyük aşkı Muazzez Akkaya Geyveliymiş.
İKİNCİ SIR: Mona Roza şiiri büyük efsanelere ve tevatürlere de konu oldu. Onlardan biri de Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği şeklindeydi. Bu rivayet doğru değil. Çünkü Muazzez Hanım’ın şu anda New York’ta büyük kızı Dr. Ayşegül Giray ile birlikte yaşadığını biliyoruz.
ÜÇÜNCÜ SIR: Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirini tamamen platonik duygular içinde yazdığı, Muazzez Akkaya ile hiç tanışmadığı sanılıyordu. Karakoç’un Muazzez Hanım’a açılıp açılmadığını hálá bilmiyoruz ama iki ismin birbiriyle tanıştıkları kesinleşti.
DÖRDÜNCÜ SIR: Muazzez Akkaya’nın durgun ve melankolik bir kadın olduğu sanılırdı. Hayalleri yıkma pahasına kızının tanıklığıyla söyleyelim: Karşımızda neşeli, esprili, hayat dolu bir kadın var.
BEŞİNCİ SIR: Muazzez Akkaya’nın Mülkiye yıllarında uluslararası yarışmalara katılan bir ping pong şampiyonu olduğu bilgisi, Sezai Karakoç’un ünlü "Ping Pong Masası" şiirini anlamlandırmamıza yardımcı oldu.
ALTINCI SIR: Mona Roza şiirinde "Artık inan bana muhacir kızı / Dinle ve kabul et itirafımı" şeklinde iki dize var. Muazzez Akkaya’nın, Geyve’ye sonradan yerleşmiş bir muhacir ailesinin kızı olduğunu bilmem belirtmeye gerek var mı?
İşte o meşhur Mülkiyeli kız
ADI: Muazzez Akkaya...
Kandilli Kız Lisesi’ni
"Pekiyi" derecesiyle bitirdi.
1950’de Mülkiye’ye girdi.
Okulun en popüler kızlarındandı.
Baş döndürücü güzellikle ve
Grace Kelly tipinde bir kız. Aynı okulda öğrenim gören sınıf arkadaşı şair Sezai Karakoç’u
"fırtınalı bir aşk"ın içine sürükledi.
Böylece
"Uğruna Türk edebiyatının en gizemli ve en dokunaklı aşk şiirinin yazıldığı kadın" olarak kayıtlara geçti.
Esin kaynağı olduğu Mona Roza şiirinden hiç haberdar olmadı.
Ancak okul günlerinde paltosunun cebinde şairi meçhul şiirler buldu ve bu şiirlerin şairinin sınıf arkadaşı Sezai Karakoç olduğunu bilmedi.
Okulu bitirdikten birkaç yıl sonra Maliye Bakanlığı’nda üst düzey görevler yapan ve geçen yıl hayatını kaybeden Orhan Giray ile evlendi.
Üç çocuğu oldu.
Şu anda büyük kızı Ayşegül Giray ile yaşıyor.