Paylaş
*
Vali Dursun Şahin diyor ki:
Musevi Cemaati, Edirne’de restorasyonu bitmek üzere olan sinagogda ibadet ve düğün töreni yapmak istiyordu.
Böyle de yapacaktık.
Ama Mescid-i Aksa’da savaş rüzgârları estiren o eşkıya kılıklı insanlar Müslümanları katlederken, biz de onların sinagoglarını yapmıyoruz.
İçimdeki büyük bir kinle söylüyorum bunu.
*
Açıkça yazıyorum:
Mescid-i Aksa’nın kirletilmesine itiraz ederken öcünü başka bir ibadethaneden almaya çalışan...
İsrail askerleri ile kendi vatandaşı olan Museviler arasında hiçbir fark görmeyen...
Başka bir ülkenin askerlerinin yaptığının intikamını, kendi ülkesinin vatandaşlarından alan...
Bir zulme, zulüm yapmadan, faşistlik yapmadan, ırkçılık yapmadan... İnsanca tepki göstermesini bilmeyen...
Mescid-i Aksa’yı onurlu bir şekilde savunmanın bin bir yolu varken... Mescid-i Aksa’ya hiç yakışmayacak bir savunma biçimi geliştiren...
Bu Vali...
En başta Mescid-i Aksa’yı utandırmıştır.
*
Mümkün olsa da Mescid-i Aksa dile gelse...
Bu Vali’ye “Sen gelme, sen beni savunma” der.
‘Şeref Meselesi’ diye bir dizi
“YERLİ dizi mi? Aman kalsın, almayayım” diyenlerdenim.
Ancak buna rağmen geçen gün bir yerli diziye maruz kaldım.
*
Kanal D, yeni bir diziye başlıyormuş, adı “Şeref Meselesi” imiş, “mutlaka izlemem gerekiyor” imiş...
Yok dedim, olmaz dedim.
Ama nafile!
Araya hatırlı kişiler girdi. “Ya şunu bi’ izleyiver, ne olur ki” dendi.
Çaresiz, ben de gönülsüzce geçtim ekran başına.
*
Şu kadarını söyleyeyim:
“İnşallah çok uzun değildir” falan diye başlamıştım izlemeye, sona gelindiğinde “ne çabuk bitti bu” dedim.
İzleyiciyi bilmem ama benim gözümde şimdiden “fenomen” oldu bu dizi.
*
Bu akşam ilk bölümü yayınlanacak olan diziyle ilgili söyleyeceğim beş şey var:
BİR: Müzikler on numara beş yıldız.
İKİ: Tilbe Saran var ya... Çok iyi oyuncu...
ÜÇ: “Sadullah” diye bir karakter yer alıyor dizide, Ahmet Tarık Tekçe’den beri böyle sinir bozucu kötü yerli adam görmedim.
DÖRT: Dizide bir “Kerem” var, Kenan’la aşık atar.
BEŞ: Bir de “Şükrü” var ki o da Kıvanç’la yarışır.
Bir Tuncay Güney vardı
Ergenekon’u başlatan adamdı.
Konuştukça olay oluyordu.
Korkunç iddiaları vardı.
Devletin televizyonunda bile baş tacı ediliyordu.
Manşetler onu söylüyor, köşeler onu yazıyordu.
“Çok şey bilen adam” deniyordu.
O suçluyor, polis gözaltına alıyordu.
*
İşte bu Tuncay Güney hakkında “yakalama kararı” çıkarıldı.
Böylece...
Dünün kahramanı olan Tuncay Güney, bugünün aranan adamı oldu.
*
Tuncay Güney’e dayanarak manşetler atan, programlar yapan, yazılar yazanlardan bir teki bile “dokunmayın Tuncay’ıma” demedi, diyemedi.
*
Ne iş?
Bir köşe yazarı nasıl sinir edilir?
Ayaküstü karşılaştığınızda “Sen bilirsin, söyle bakalım Türkiye nereye gidiyor?” deyin.
*
E-posta adresine sık sık “Artık seni okumayacağım” mesajı gönderin.
*
Sosyal medyada “Bozuk saat misali ilk kez doğru bir şey yazmış” diye yazısını paylaşın.
*
Durup dururken “Bırak bu işleri de atanamayan öğretmenleri yaz efendi” diye tepki gösterin.
*
Bir polemiğin tam ortasındayken... Kendisine “Git polemiğini başka yerde yap, bizi bununla meşgul etme” diye çıkışın.
*
En salaş ve en ucuz lokantadan “pek memnun kaldık” falan diye söz ettiğinde “yine yemeği beleşe getirdin değil mi uyanık” diye laf sokun.
*
CHP’ye çaktığında “iktidara çakamıyorsun di mi?”, iktidara çaktığında “hep iktidara yükleniyorsun, azıcık da muhalefete yüklensene” deyin.
*
Şiirden, güzel havalardan, hercailikten dem vurduğu bir yazısı karşısında... “Vay, sen de mi romantik serseri oldun” diye takılın.
*
Sırf kıl etmek uğruna... Yazısının altındaki yorum bölümüne... “Bugünkü yazını beğenmedim, otur sıfır” yazın.
Spor salonundan bildiriyorum
MAHALLEMİZİN üç yürüme bantlı butik ve sevimli spor salonunda spora başladım.
*
İlk bulgularım şunlardır:
*
Bazı spor hocaları feci gaddar oluyor. Sırf zevk için 40 şınav çektireni bile var.
*
Spor salonuna gelenler üçe ayrılıyor: BİR: Kendilerini o aletten bu alete atarak terin suyun içinde kalıp bana mısın demeyenler. İKİ: 12 kere yapması gereken hareketi, hocaya çaktırmadan 8 kere yapıp bırakan kaytarmacılar. ÜÇ: “İlk üç günü güzeldi, biz de destekledik” havasına girip ilk üç dersten sonra salona uğramayanlar.
*
Spor salonundaki kadın erkek dengesi: Yüzde 79 kadın... Yüzde 21 erkek...
*
Bazı adamlar, üç gün önce gelmeye başladıkları spor salonunda kendilerine “antrenman yapan Rocky Balboa” havası vermeye fazlasıyla meraklılar.
*
Nasıl bazı mağazalarda müşterileri gaza getirip alışveriş yaptıran müzikler çalınıyorsa, spor salonlarında da daha fazla spora teşvik eden süper ritimli müzikler çalınıyor.
*
Daha dördüncü derste “benim kilomda zırnık oynama yok” diye hocaya terslenen kadın talebeler var.
*
Günde üç buçuk saatini spor salonunda geçirenler var. Bkz: Cem Hakko.
*
Spor salonlarının üç temel unsuru: Yürüme bandı, kulaklık ve küçük şişe suyu...
Paylaş