Meclis’te kaç Tayyip kaç Deniz, kaç Devlet var

SEN istediğin kadar “Partilerde lider sultası var” de...

Sen istediğin kadar “Milletvekilleri parmak kaldırma makinesi gibi” de...

Haberin Devamı

Sen istediğin kadar “Siyasi partilerde özgürlük yok, aykırı laf edenin kellesi gider” de...

Sen istediğin kadar “parti içi demokrasi yokluğu” üzerine retorik attır.

* * *

Bunların hiçbiri ama hiçbiri TÜSİAD’ın yeniden yayınlamaya başladığı “Görüş” adlı derginin kapağındaki o resim çalışması kadar etkili olamazdı.

Ne mi vardı o resimde?

Meclis Genel Kurulu’ndaki sıralarda oturan 337 Tayyip Erdoğan, 97 Deniz Baykal, 69 Devlet Bahçeli vardı...

Yani...

“Her biri liderlerinin kopyası olmak zorunda kalmış vekiller” olayı...

Hiçbir abartı yok. Durum bu derece vahimdir.

* * *

Askeri vesayeti ortadan kaldırmak önemli...

Çetelerle mücadele etmek önemli...

Dokunulamaz olan generallere dokunmak önemli...

Askerin kendi görev alanına dönmesini sağlamak önemli...

Ama en az bunlar kadar önemli olan meselelerden biri de “parti içi demokrasi” meselesidir.

“Askeri vesayet” bitsin... “Sivil vesayet” gelmesin...

Ama “lider vesayeti” de son bulsun.

Sevgili demokrat kalemler...

Hazır Türkiye demokratikleşiyorken şu çarpıklığa da bir el atsanız hiç fena olmaz diyorum.

Haberin Devamı

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum

*  Vavien’den etkilenip Erbaa’yı, “Niksar’ın Fidanları”ndan etkilenip Niksar’ı görme isteği...

*  İçinden ırmak akan şehir Amasya’da iki güzel gün ile Yozgat’ın meşhur Çamlık’ında piknik yapma hayali...

*  Arabada doyasıya, hunharca ve hayli kişisel şarkılar dinlemek için tek başına uzun yola çıkma arzusu...

*  Polemiklerdeki sertlik oranında büyük ölçüde azalma, ironi oranında ise alabildiğine artış...

*  İtalya’da Tom Ripley gibi dolaşma rüyası...

*  “Hayır” diyememe hastalığının tedavisi imkânsız bir noktaya ulaşması...

*  Tuğçe Tatari’den dinlenen Barselona anıları ile “Vicky Cristina Barcelona” filminde izlenen enfes şehir görüntülerini birleştirip, “Barselona Barselona” diye sayıklama...

Nazlı Ilıcak’la aynı suçu işliyorum

NAZLI Ilıcak, bir yazısında Sincan Ağır Ceza Hâkimi Osman Kaçmaz’a “işgüzar” demiş... Osman Kaçmaz da bunun üzerine Nazlı Ilıcak’ı mahkemeye vermiş... Mahkeme de Nazlı Hanım’ı 11 ay hapis cezasıyla cezalandırmış.

Lafı hiç uzatmayacağım.

“Söz söyleme özgürlüğü” adına...

Nazlı Ilıcak’ın işlediği suçun aynısını işliyor ve Nazlı Ilıcak’ın ceza aldığı yazısının altına imzamı bastığımı buradan açıkça ilan ediyorum.

Hadi verin bana da “11 ay hapis cezası”.

Haberin Devamı

Şarkılar yolladım

*  TAYYİP ERDOĞAN’A: 2004’te AB ile ilişkilerin kesildiği o gece “Kendi ipimi kendim çekerim, kimseye çektirmem” demesi nedeniyle “Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz” şarkısı...

*  KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA: Kardeşinin CHP’yi bırakıp DP’ye geçmesiyle ilgili olarak Zülfü Livaneli’den “Kardeşin duymaz el oğlu duyar” şarkısı...

*  AHMET ALTAN’A: Taraf Gazetesi’ni basacak matbaa arayışına eşlik etsin diye, “Bir matbaa bulamadım gün akşam oldu” şarkısı...

*  ERTUĞRUL ÖZKÖK’E: Kadir İnanır’ı topluma kazandırma töreninde yaptığı konuşmada “Kadir İnanır Türkiye’dir” dediği için Cem Karaca’dan “Bindik bir alamete/Gidiyoz kıyamete” şarkısı...

*  BENNU GEREDE’YE: Her sabah, her öğlen ve her akşam Sıla’dan “Sevişmeden uyumayalım” şarkısı...

Haberin Devamı

Çok ayıp çok

ZAMAN, Yeni Şafak, Bugün, Star, Sabah, Vakit... Hepsi elbirliğiyle “internete düşen bir ses kaydı”na omuz verdiler.

Ve hepsi, o ses kaydından yola çıkarak “Deniz Baykal ile Dursun Çiçek CNN Türk’te görüşme yaptı” haberleri yapmışlar.

Dursun Çiçek’in kızı “Ses kaydı sahte” diyor.

Deniz Baykal, “Ben hayatımda Dursun Çiçek’le görüşmedim” diyor.

CNN Türk yetkilileri, “Deniz Baykal ile Dursun Çiçek’in CNN Türk’te görüştüğü yalan” diyorlar.

Ses kaydını kimin internete düşürdüğü belli değil...

İnternete düşen ses kayıtlarına omuz vermenin ahlaki yönü kimsenin umurunda değil.

Döşüyorlar manşetleri...

Ne diyeyim bilmem ki?

Yapabileceğim tek şey beddua etmek: “Allah da sizin ses kayıtlarınızı internete düşürsün”. 

Yazarın Tüm Yazıları